TMMOB Peyzaj Mimarları Odası
TMMOB
Peyzaj Mimarları Odası
UCTEA CHAMBER OF LANDSCAPE ARCHITECTS

Aoç Koruma Nazım Imar Planına Itiraz

GENEL MERKEZ
15.03.2007 (Son Güncelleme: 30.04.2007 11:22:54)

  

 

  AOÇ KORUMA NAZIM İMAR PLANINA İTİRAZ                         

                                                                                                                                           Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından 12.1.2007 tarih ve 207 sayılı kararla kabul edilen "Atatürk Orman Çiftliği Arazileri ve Doğal Sit Alanına ilişkin 1\25.000 nazım imar planı ve 1\10.000 ölçekli Nazım İmar Planı ve Koruma Amaçlı Nazım İmar Planlarının" şehircilik ilkeleri, planlama esasları, kamu yararı açısından hukuka aykırı olması nedeniyle iptali,  iptali istenen işlemlerin, açıkça hukuka aykırı olması ve uygulanması halinde telafisi güç zararların doğmasına neden olacağından, yürütmesinin durdurulması, yargılamanın duruşmalı olarak yapılması  ve Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından kabul edilen planların dayanağı olan 5524 sayılı yasanın Anayasa‘ya aykırılığı nedeniyle Bu kanunun Anayasa Mahkemesine gönderilmesi istemi hakkındadır.

Planların

ASKIYA ÇIKIŞ TARİHİ: 2.2.2007

ASKIDAN İNİŞ TARİHİ: 4.3.2007

  

AÇIKLAMALAR:

 

 

24.3.1950 tarih ve 5659 sayılı Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanuna eklenen, 21.06.2006 tarih ve 5524 sayılı Atatürk Orman Çiftliği Kuruluş Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun. 8.7.2006 tarih ve 26222 sayılı Resmi Gazete‘de yayımlanarak yürürlüğe girdi. (EK 1) 5524 Sayılı Yasa ile Ankara Büyükşehir Belediyesi‘ne AOÇ(Atatürk Orman Çiftliği)‘nin Koruma Amaçlı İmar Planı yapma yetkisi tanındı. Bu sebeple AOÇ bir kez daha kamuoyunun odağı haline geldi. Ankara‘nın son yıllarda yaşadığı toplumsal, sosyal, mekânsal dönüşüm 5524 sayılı yasa ve Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından kabul edilen "Atatürk Orman Çiftliği Arazileri ve Doğal Sit Alanına ilişkin 1\25.000 nazım imar planı ve 1\10.000 ölçekli Nazım İmar Planı ve Koruma Amaçlı Nazım İmar Planları" ile  AOÇ‘yi de kapsamı altına aldı. Bu noktada hazırlanan ve Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından onaylanan AOÇ "Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı" Ankara kentinin sosyal ve ekonomik bütünlüğünün bozulmasında, kenti kent yapan yeşil, tarihi, doğal dokunun yok edilmesinde, insan, doğa ve kent birliğinin parçalanmasında, Toplumsal hafızanın, tarihi değerlerin iğdiş edilmesinde, Koruma, imar hukukunun, şehircilik ilkelerinin ve kamu yararının çiğnenmesinde  maalesef ki önemli bir adım olarak durmaktadır. Şöyle ki:

 

Türkiye Cumhuriyetini kuran kadrolar, siyasal alanda kazandıkları başarıları sürekli hale getirecek bir ekonomik modelin gerekliliğini her defasında dillendirmişlerdir. Bir yandan modern siyasal kurumlar hayata geçirilirken diğer yandan bu siyasal kurumları besleyecek ekonomik model olarak kırsal ve kentsel alanda sanayileşme ön plana çıkmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti hem kent hem kır yaşamında sanayileşmeye dayalı bir kalkınma modelini ön plana çıkartır. Bununla da kalınmaz, kırsal ve kentsel yaşamın uyumunu esas alan örnek kalkınma modelleri de hayata geçirilir. Atatürk Orman Çiftliği projesi de Türkiye Cumhuriyeti‘nin kalkınma politikasının hem mekânsal hem de hukuki bir görünümüdür. Atatürk Orman Çiftliği, Kır ve Kent yaşamının bir biri içine girişine ve harmanlanışına bir örnek olması açısından tasarlanmıştır.

 

Ancak Türkiye‘nin yakın zaman kentleşme ve sanayileşme politikaları, Cumhuriyet kadrolarının öngörülerinden farklı bir çizgide gerçekleşmiştir. Bugün gelinen noktada, Atatürk Orman Çiftliği‘nin hukuksal hikâyesi bile, Ankara‘daki günümüz kentleşme politikalarını kavramamıza yardımcı olacak niteliktedir. Atatürk Orman Çiftliği‘ni yeni bir sürece hazırlayan, 5524 sayılı yasayla bu yasa paralelinde hazırlanan Atatürk Orman Çiftliği Koruma Amaçlı Nazım İmar Planının hukuka aykırılığı yüce mahkemenize izah edilmeye çalışılacaktır.

 

Konunun gerek 5524 sayılı yasanın anayasaya uygunluk yönünden incelenebilmesi gerekse de bu yasadan alınan yetkiyle Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından hazırlanan ve kabul edilen imar planlarının yasalara uygunluk yönünden incelenebilmesi için aşağıda açıkladığımız hususların yüksek mahkemenizce öncelikle göz önünde tutulması gerekir.

 

 

A) 5524 SAYILI YASANIN ANAYASAYA AYKIRILIĞI

A.1.  "Atatürk Orman Çiftliği" Arazileri ve Yağmalanan Bir Kent

Mustafa Kemal 1925 yılında, Ankara‘nın tarımsal üretim için uygun bir zemin sağlamayan, bataklık ve kıraç arazilerinde, yurttaştan gerçekleştirdiği satın almalarla, bugünkü adıyla Atatürk Orman Çiftliğini kurmuştur. İlk adı Orman Çiftliği olan, Atatürk Orman Çiftliği, 5/5/1925 tarihinde 20 bin dekar, daha sonra Balgat, Etimesgut, Çakırlar, Macun, Güvercinlik, Tatar ve Yağmurbaba gibi arazilerin satın alınmasıyla 52 bin dekar arazi üzerine kurulmuştur. Mustafa Kemal, Çiftliği, 13 yıl bizzat işlettikten sonra 11 Haziran 1937 tarihinde yazmış olduğu vasiyet mektubu ile, Türkiye Cumhuriyeti hazinesine hediye etmiştir. Mustafa Kemal Atatürk, 11.06.1937 tarihli vasiyetnamesinde, "tasarrufum altındaki bu çiftlikleri bütün tesisat, hayvanat ve demirbaşları ile beraber hazineye emanet ediyorum" ifadesini kullanmıştır. Ancak, 1938-1950 arası dönemde, "Devlet Ziraat İşletmeleri Kurumu İdare Meclisi" kararlarıyla Çiftlik arazisinin amaç dışı kullanımının yolu açılmıştır. 1938-1950 yılları arasında Çiftliğin 7372 dekar arazisi, değişik yöntemlerle, çeşitli kuruluşlara devredilmiştir.[1] Çiftliğin korunması ve yaşanan hızlı arazi kayıplarının önlenmesi amacıyla, 25.03.1950 tarihinde 5659 sayılı "Atatürk Orman Çiftliği Kuruluş Kanunu" çıkarılmıştır. Buna karşın kent açısından son derece değerli bu toprakları bu yasa da korumakta yeterli olmamıştır. 5659 sayılı Yasanın 10‘uncu maddesine[2] göre çıkarılan 6000, 6238[3], 6947[4], 7310[5] sayılı yasalar ile AOÇ arazisi tarım dışı kullanıma açılmıştır.  

1976 yılında çıkarılan 2015 ve 1983 yılında çıkarılan 2823 sayılı[6] yasalar çerçevesinde toplam 14.541 dekar çiftlik alanı daha çeşitli kuruluşlara satılmıştır. Ayrıca, mahkeme kararı ile çeşitli şahıslara verilen araziler de, AOÇ arazisini  daraltmıştır.

Diğer taraftan 27.11.1994 tarihinde çıkarılan 4046 sayılı "Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" çerçevesinde özelleştirilen ve çiftlik arazisinden özel kanunlarla yer verilen, Sümerbank, Tekel Genel Müdürlüğü ve Zirai Donatım Kurumu gibi kuruluşların çiftlikten almış olduğu bu araziler de özel şahısların eline geçmiştir. Böylece Atatürk Orman Çiftliği arazileri içinde yeni özel mülkiyet adacıkları meydana gelmiştir.[7]

2005 yıl sonu itibarıyla çeşitli nedenlerle çiftlik arazilerinde ortaya çıkan arazi kaybı toplamı 22.078 dekardır. Bu miktarın, Mustafa Kemal‘in vasiyetiyle hazineye hediye etmiş olduğu toplam arazinin % 42‘sine eşit olduğu bir diğer gerçektir. [8]

Bu bağlamda Atatürk Orman Çiftliği, 02.06.1992 tarih ve 2436 sayılı Kurul Kararı ile doğal ve tarihi SİT alanı ilan edilmiş, 27.07.1993 tarih ve 3097 sayılı Kurul Kararı ile sınırları belirlenmiştir. Buna ilave olarak Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 07.05.1998 tarih ve 5742 sayılı Kararı ile de birinci derece SİT alanı olarak ilan edilmiştir.[9]

Bu kararlar bile AOÇ arazisinin bütünlüğünü korumaya yetmemiştir. Atatürk Orman Çiftliği arazisinde yaşanan yağma, arazi kaybı ile çiftlik arazisinde mülkiyet sorunlarını da doğurmuştur.[10] Bu yasalarla birlikte arazi bütünlüğünü yitiren AOÇ, 12.1.2007‘de kabul edilen planlarla da tamamen yok edilmek istenmektedir. Hem kentsel rantın hem de büyüyen kentin baskısı altında kalan Çiftliğin mekansal ve tarihi dokusu zedelenmektedir. 1928 yılında hazırlanan Jansen planında Ankara‘nın havalandırma koridoru olarak gösterilen işlevini de yitirme tehlikesiyle karşı karşıyadır.

Bütün bu tarihsel seyri içinde AOÇ arazilerinin kaderi Türkiye‘nin sanayileşme, demokratikleşme ve kalkınma çizgisine paralel olarak çizilmiştir. İçinden geçtiğimiz bu dönemde de AOÇ arazisinin geleceği, Yerel Yönetimlerin borcu borçla kapattıkları küresel ekonominin dengelerine, Ankara Büyükşehir Belediyesi‘nin hukuk dışı planlama ve yönetim anlayışına terk edilmektedir. 21.06. 2006 tarihinde kabul edilen, 5524 sayılı yasa da en genel anlamda 1980‘li yıllardan beri yaşana makro ekonomik ilişkiler, Türkiye‘nin ihracata dayalı ekonomi modeli, üretime dayalı bir sanayileşmeden ve tarımdan vazgeçme sürecinde anlaşılabilir. Bununla birlikte yerel ve merkezi yönetimler arasındaki dengenin Belediyeler etrafında odaklanan Uluslararası sermaye çevrelerinin lehine değiştiği koşulları da göz etmek gerekir. Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından ivmesi hızlandırılan, kentin eğlence sektörüne evriltilmiş geleceği, kenti üretime değil tüketime odaklamaktadır. Kentsel planlama, kır ve kentin bütünleşik bir makroforma göre değil,  "üretim dışına itilen kent" anlayışıyla hazırlanmaktadır. AOÇ arazileri, AKP kadrolarının tahayyülünde yeni bir disneyland olarak şekillenmektedir.[11] Ankara‘nın kuraklık ve susuzlukla boğuştuğu bu günlerde Ankara‘nın temiz hava depoları, akciğerleri olan AOÇ arazisi yok edilmektedir. Neyse ki hala, kentine ve geleceğine sahip çıkan meslek odaları, bilim insanları ve hukukçular vardır.

A.2. Atatürk Orman Çiftliği‘nin Kuruluş Amacı ve Günümüzdeki Anlamı

Mustafa Kemal Atatürk, 11.6.1937 tarihinde tasarrufu altında bulunan ve şahsi malvarlığı olan Atatürk Orman Çiftliği arazisini şartlı olarak hazineye bağışlamıştır.[12] (EK 2) Mustafa Kemal, 13.06.1937 tarihli yazısında da, Çiftliklerin Türk Köylüsüne ve Ulusuna naçizane bir vazifesi olduğunu vurgular. Dolayısıyla, savaş koşullarından çıkmış bir ülkenin kendi kendini besleyebilmesi, tarımsal alanda sanayileşebilmesinin bir modeli olarak AOÇ öngörülmüştür. Bununla birlikte Atatürk Orman Çiftliği, sürekli gelişeceği ve büyüyeceği tahmin edilen Ankara Şehri‘nin tarımsal ihtiyaçlarını karşılayan ve kentin etrafında ve kimi zamanda içinde onunla bütünleşen bir kır kent modelidir de. Atatürk Orman Çiftliği, kısacası, kent dokusu açısından salt yeşil alan olma özelliğinin çok ötesindedir. AOÇ, toprakta kooperatifler yoluyla örgütlenmiş üreticiler, üreticilerin ürünlerini tüketen kentliler ile birlikte, kentin sosyal dokusuna ve ekonomik gelişimine, siyasal hayatına, kentsel çevrenin yapılandırılmasına dair de bir ufuk çizgisidir. Atatürk Orman Çiftliği amacı itibari ile bugün dünyanın pek çok ülkesinde hayat bulan "kentsel tarım"[13] modelinin ilksel örneğidir.

Bu bağlamda AOÇ Mülkiyeti, vasiyet hükümleriyle bağlı ve sınırlı olmak kaydıyla hazineye geçmiştir. Ancak, 5524 sayılı yasa ile getirilen düzenlemelere ile Atatürk Orman Çiftliği üzerinde Mustafa Kemal‘in, Anayasadan doğan temel haklar ve hürriyetler çiğnenmektedir. 5524 sayılı yasa, AOÇ‘nin bu şartlı mükellefiyetten doğan  zorunlu kullanım biçimlerini ortadan kaldırmaktadır. Çiftliğin bütünlüğünü bozmaktadır.  

Oysa ekolojik anlamda bir yok oluşa sürüklenen Ankara kentinin, biyolojik ve toplumsal zenginliğini yeniden yaratmasında ve birleştirmesinde, Atatürk Orman Çiftliği, kuruluşundaki amaçlar doğrultusunda geliştirilebilir, toprağın koruma ve kullanma dengesi kentin değerleriyle bütünleştirilebilirdi. AOÇ, kentlilerin iş ve meslek edinmelerine katkı sunacak şekilde, bilimsel niteliği ön planda tutulan ve Ankara‘yı istenilen bilim kenti kılabilecek bir tür üretim alanına yönlendirilebilinirdi.. Böylece, Ankara kenti üretirken aynı zamanda nefes alma olanağı bulabilecek mekanlara kavuşabilirdi. Bu şekilde mekan sadece, ticari bir eğlence merkezi olarak değil çok yönlü bir şekilde işlev kazanabilirdi.

 Mustafa Kemal‘in vasiyeti başta olmak üzere, Jansen Planı, 1963 yılında hazırlanan Birinci beş yıllık kalkınma planı kır-kent modelinin dinamiğine yönelik önemli ipuçları sağlamaktadır. Meri Kanun ve Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanunu bu tür bir eksenin önemli olanaklarıdır.

Bununla birlikte AOÇ alanının doğal ve tarihi sit olduğu[14] göz önünde bulundurulursa, toplumsal hafızanın gelecek kuşaklara taşınması açısından da bu alanın iddia edilenin aksine, tarımsal niteliklerle sanayi gelişimi ve kentsel servis alanlarının birlikte işlevlendirilmesinin önünde  bir engel de bulunmamaktadır.[15] Bu konudaki en önemli engel ise 5524 sayılı yasa ve beraberinde yapılan planlardır.

A.3. 5524 Sayılı Yasa Anayasa‘nın 18, 35, 44, 45, 46, 48 ve 63.  maddelerine aykırıdır

5659 sayılı Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi[16] AKP Ankara Milletvekili Salih Kapusuz tarafından 22. Dönem 4. Yasam yılında Meclis gündemine taşınmıştır. Kanun teklifi, tüm AOÇ arazisini,  Ankara Büyükşehir Belediyesi‘ne tahsis etme amacına göre hazırlanmıştır. Bu tahsis sonucunda da Büyükşehir Belediyesi‘nin AOÇ arazisini nasıl kullanacağı konusunda da oldukça esnek bırakmıştır. Buna karşın Kanunun gerek Genel Gerekçesi[17] gerekse de madde gerekçesi[18] üç temel savda odaklanmaktadır. Bunlar, AOÇ arazisi içinde işgal yoluyla mülk edinen kişilerle AOÇ Müdürlüğünün yaşadığı hukuki ihtilaflar ve bu ihtilaflar sonucunda ortaya çıkan mağduriyetler, Büyükşehir Belediyesi‘nin alt yapı hizmetlerinin AOÇ ile ilgili yasal kısıtlılıklar nedeniyle engellendiği savlarıdır.

İlgili Kanun teklifi Plan ve Bütçe Komisyonu‘nun önüne gelmiş Komisyon, 5.6.2006 tarihinde, gelen teklif üzerinde birkaç tashih yaparak değişiklik teklifini kabul etmiştir. Komisyonda bulunan AKP dışındaki milletvekilleri de değişiklik teklifine ilişkin ayrışık oylarını ve raporlarını sunmuşlardır.

Komisyondan çıktıktan sonra Meclis Genel Kuruluna gelen değişiklik teklifi Mecliste ve kamuoyunda yoğun tartışmalara neden olmuştur. Demokratik Kitle Örgütleri‘nin çabalarıyla kısa sürede bir kamuoyu yaratılmıştır. Buna karşın son an da Değişiklik teklifini meclisten geçiremeyeceğini düşünen Büyükşehir Belediye Başkanı Sn. Melih Gökçek‘in girişimleriyle, değişiklik teklifi üzerinde CHP grubunun vurguladığı değişiklikler yapılmış teklif üzerinde uzlaşan, AKP ve CHP, 21.6.2006 tarihinde yasa değişikliğini gerçekleştirmişlerdir.

Yapılan bu değişiklikle 5659 sayılı kanuna eklenen 5524 sayılı kanunla Eklenen madde [19] temel olarak şu alanlarda düzenleme getirmiştir:

•1)                          Tarım ve Köy İşleri Bakanlığının uygun görüşü ile Ankara Büyükşehir Belediyesi ilgili mer‘i mevzuat uyarınca üst ölçekli plan, koruma amaçlı imar planı ve bunlara uygun her türlü imar planlarını yapmaya ve yaptırmaya yetkili kılınmıştır.

•2)                          AOÇ ile şahıslar arasındaki arazi ihtilaflarının giderilmesi için AOÇ‘ye ait arazilerin değer kaybına yol açmaksızın plan bölgesindeki ada parsellerde toplanabilmesi sağlanmıştır.

•3)                          Tarım ve Köy İşleri Bakanlığının uygun görüşü ile imar planlarına uygun olmak şartı ile yol, meydan, alt geçit, üst geçit ve raylı toplu taşım araçları ile yeraltı tünelleri ve yeraltı hizmetleri için gerekli arazi ile dere ıslahı yapılması planlanan arazilerin bedelsiz olarak Ankara Büyükşehir Belediyesi lehine intifa hakkı tesis edilmesi sağlanmıştır.

•4)                          Tarım ve Köy İşleri Bakanlığının uygun görüşü ile onaylı imar planlarında görülen Hayvanat Bahçesi alanının 10 yıllığına, Atatürk Orman Çiftliği ile Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı arasında yapılacak bir protokolle Ankara Büyükşehir Belediyesi lehine intifa hakkı tesis edilebileceği kanunlaştırılmıştır.

Meclis Gündemine AKP Ankara milletvekili Salih Kapusuz tarafından getirilen yasa değişikliği teklifinin ilk halinden yukarda maddeler halinde belirtilen değişikliklere kadar yaşanan tartışmalar sürecinde yasa koyucunun temel iradesinin AOÇ ile ihtilaf yaşayan şahısların mağduriyetiyle ilgili parsellerle, alt yapı tesislerinin geçeceği araziyle ve hayvanat bahçesi arazisiyle sınırlandırdığı anlaşılmaktadır.

Anayasa‘nın 35. maddesinde "herkesin mülkiyet ve miras haklarına", 48. maddesinde "herkesin sözleşme hürriyetine" sahip olduğu ve 68. maddesinde ise "devletin tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlayacağı" belirtilmiştir.

Anayasa‘nın 44. maddesinde "Devlet, toprağın verimli olarak işletilmesini korumak ve geliştirmek, erozyonla kaybedilmesini önlemek(...) " 45. maddesin de "Devlet, tarım arazileri ile çayır ve mer‘aların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemek" ile görevlidir.

Anayasa‘nın kamulaştırmayı düzenleyen 46. maddesinde de "Devlet ve kamu tüzel kişileri; kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idari irtifaklar kurmaya yetkilidir." Denilerek mülkiyet haklarına müdahalede temel sınırlandırmalar getirmiştir.

5524 sayılı yasadaki düzenlemeler, Anayasa‘nın yukarda sayılan düzenlemeleri ile Anayasa‘nın başlangıç hükümleri arasında belirtilen, anayasanın bütünlüğü içinde, Türk devletinin kuruluş düşüncesini ve felsefesini açıklayan temel kurallar çerçevesinde yorumlanması gerekir. Anayasa‘nın başlangıç bölümü, "hiçbir devlet faaliyetinin ve koyduğu kuralın Atatürk milliyetçiliği, ilke ve devrimleri ve medeniyetçiliği karşısında ise koruma görmeyeceği belirtilmektedir.

Bu bağlamda yasa koyucu, Anayasaya aykırı olmamak kaydıyla, yasa yapmaya, kaldırmaya ve değiştirmeye yetkilidir. Atatürk Orman Çiftliği, kültürel ve tarihsel bir VARLIK olarak kamu mülkiyetine mükellefiyetli ve şartlı olarak Mustafa Kemal Atatürk tarafından intikal ettirilmiştir. Yasama organı, mülkiyet sahibinin bağış iradesini çiğneyecek nitelikte, mülkiyeti kayıtla intikal eden taşınmaza idarenin serbestçe tasarruf etmesini düzenleyen yasa yapamaz.

Anayasa‘nın yukarda sayılan maddeleri ile açıklanan yorum kuralı karşısında 5524 sayılı yasanın bütününün Anayasaya aykırılığı ciddiye alınarak konunun Anayasa Mahkemesi‘ne sevkini talep ediyoruz.

 

A.3.1. 5524 Sayılı Yasa‘nın İkinci ve Üçüncü Paragraflarındaki Düzenleme Anayasanın 2, 35, 44, 45. maddelerine Aykırıdır.

Anayasa‘nın 35. maddesi Anayasa‘da yer alan belirli sınırlamalar dışında mutlak bir mülkiyet ve miras hakkını öngörmektedir. Bunun dava konumuz açısından anlamı şudur:

a) Kimsenin mülkiyetine, sahip olduğu bir mülke (kamulaştırma  dışında) devletçe dokunulamaz. Özel ve tüzel kişilerce el konulamaz. Özel mülkiyet, anayasa tarafından, hem devlete hem de özel kişilere karşı korunur.

Anayasanın sözleşme serbestîsini tanıyan kurala göre de, herkes kendi malı üzerinde istediği gibi tasarruf edebilir. Mülkiyeti altında bulunan bir taşınmaz üzerinde bu taşınmazın geleceği hakkında her türlü tasarrufta bulunabilir. Yasalarla objektif bir biçimde düzenlenmiş kurallar çerçevesinde taşınmazını istediği gibi kullanabilir, rehin edebilir, üzerinde irtifak hakları kurabilir ve satabilir. Ölüme bağlı olan ya da olmayan bir tasarrufla bağışlayabilir. Kısaca mamelekinin geleceğini belirleyebilir.

b) Mülkiyetle ilgili olarak özel kişilere yönelik olarak özel kurallar konulamaz. Mülkiyetle ilgili olarak yapılan düzenlemeler objektif düzenlemelerdir. Mustafa Kemal Atatürk‘ün 1937 yılında, tasarrufu altındaki AOÇ‘yi hazineye bağışlaması da herkes için geçerli olan objektif kurallar çerçevesinde gerçekleşmiştir. Bu bağış işlemleri, hukuken bugünde yürürlükte olan yasa kurallarına göre yapılmıştır. Yani Medeni Kanun ve Borçlar Kanunu kurallarına göre bu bağış gerçekleşmiştir.

Bu bağış, bağış senedinde açıkça yazıldığı ve 1937 yılında düzenlenen resmi yazışmalarda da teyit edildiği üzere şarta bağlı ve mükellefiyetli bir bağıştır. Bu nedenlerle, Mustafa Kemal Atatürk‘ün hazineye yaptığı bağış, konusu arazi, Mustafa Kemal Atatürk‘ün bağış senedinde yer alan iradesi ve buyruğu yönünde kullanılabilir. Mustafa Kemal, AOÇ‘yi bir tarım işletmesi olarak bir bütünlük içinde kullanılmak ve işletmek üzere hazineye bağışlamıştır. Bu yüzden, AOÇ bağış senedi gereği modern bir tarım işletmesi olarak Ankara kentine dönük onun ihtiyaçlarını karşılamak üzere faaliyetlerine devam edecektir. Çiftliğin kullanım biçimi bağış senedi ile hazineyi ve devleti sınırlandırmıştır.  Yani hazine çiftliğin bu niteliğini bozacak yasa ya da idari tasarruflar yapamaz. Çiftlik, tarımsal sanayi, tarım ürünleri üretimi odaklı olarak kullanılacaktır.

Mustafa Kemal Atatürk‘ün yaptığı bağış ancak kendi belirttiği şartlarla kullanılabilir. Anayasal olarak korunan bu hak, mülkiyet ve miras haklarının devamı ve gereğidir. Devlet ve özel kişiler için konulmuş bu koruma kurallarının Mustafa Kemal Atatürk‘ün mülkiyet hakkı ve sözleşme hürriyeti için kullandırılmaması söz konusu olamaz.

Yasa koyucu, AOÇ ile ilgili olarak 5659 sayılı kanunda olduğu gibi ancak ve ancak AOÇ‘nin yönetimi ve korunması ile ilgili yasa çıkartabilir. Bunu da bağış hükümlerinin sınırlılıkları dâhilinde yapabilir. Yoksa 5524 sayılı yasayla düzenlenen "imar planlarına uygun olmak şartı ile yol, meydan, alt geçit, üst geçit ve raylı toplu taşım araçları, yer altı tünelleri ve yer altı hizmetleri için gerekli arazi ile dere ıslahı yapılması planlanan araziler üzerinde, kamu yararı ve hizmetin gerekleri dikkate alınmak suretiyle bedelsiz olarak Ankara Büyükşehir Belediyesi lehine intifa hakkı tesis edilir." Hükmü, Atatürk Orman Çiftliği arazilerinin onaylı imar planlarında görülen hayvanat bahçesi 10 yılı aşmamak üzere herhangi  bir şekilde Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve Atatürk Orman Çiftliği tüzel kişiliğine bir külfet ve yükümlülük getirmemesi kaydı ile Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı arasında yapılacak bir protokolle Ankara Büyükşehir Belediyesi lehine intifa hakkı tesis edilebilir.  Hükmü Anayasa‘nın 35. maddesine aykırıdır. Mustafa Kemal Atatürk‘ün Medeni Kanun ve Borçlar Kanunu‘na göre her hangi bir yurttaş gibi belirlediği arzusunun ifadesi olan bağış işlemi bütün sonuçları ile Anayasa‘nın koruması altındadır. Bu iradeyi kanunla değiştirmek ve kullanılmaz hale getirmek mümkün değildir.

c) 5524 sayılı yasa ile getirilen yukarda vurgulanan düzenlemeler, Anayasa‘nın 44. maddesinde "Devlet, toprağın verimli olarak işletilmesini korumak ve geliştirmek, erozyonla kaybedilmesini önlemek(...) " 45. maddesin de "Devlet, tarım arazileri ile çayır ve mer‘aların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemek" ile görevlidir hükmüne de aykırıdır. AOÇ arazisi üzerinde belediye lehine tesis edilen intifa hakkına ilişkin hükümler anayasanın, devletin hukuk devleti olmasından kaynaklı ruhuna aykırıdır. Belediye bu kanuna dayanarak istediği kadar alanı istediği gibi tasarruf edebilir.

d) Oysaki bu durum hukuk devletinde idarenin işlemlerinin belirlenebilir, ölçülebilir olması zorunluluğuna uymamaktadır. "imar planlarına uygun olmak şartı ile yol, meydan, alt geçit, üst geçit ve raylı toplu taşım araçları, yer altı tünelleri ve yer altı hizmetleri için gerekli arazi ile dere ıslahı yapılması planlanan araziler üzerinde, kamu yararı ve hizmetin gerekleri dikkate alınmak suretiyle bedelsiz olarak Ankara Büyükşehir Belediyesi lehine intifa hakkı tesis edilir." Hükmü, Anayasa‘nın hukuk devleti ilkesine aykırıdır.  Bilindiği gibi, idarenin teknik ve maddi faaliyetlerinin belirli bir düzen içinde yürütülmesi bir takım kuralların önceden belirlenmesini zorunlu kılar. Bu zorunluluktan doğan düzenleme yetkisinin sınırını ise hukuk devleti ilkesi belirler. Hukuk devleti, kamu kudretinin hukuk kuralları ile sınırlandırılmasıdır. Bu sınır, 25.03.1950 tarih 5659 sayılı "Atatürk Orman Çiftliği Kuruluş Kanununun 10. maddesinde de düzenlenmiştir. 5659 sayılı kanunun 10. maddesinde,  "Atatürk Orman Çiftliğinin bu kanunun yayımı tarihindeki sınırları içinde bulunan gayrimenkullerin gerçek veya tüzelkişilere devir ve temliki ve kamulaştırılması özel bir kanunla izin alınmasına bağlıdır." Denilmiştir. Bu tarihten sonra da çıkartılan tüm kanunlarda hangi kurum için ne kadar arazi gerekiyorsa AOÇ arazisi ile ilgili kanunlarda belirtilmiştir

. Oysaki 5524 sayılı kanun ile getirilen düzenlemelerle, idare AOÇ arazisi üzerinde sınırsız bir toprak kullanma hakkına kavuşturulmaktadır.  Yasa koyucu, Büyükşehir Belediyesi‘nin imar planlarına uygun olmak şartı ile her ne kadar sınırlandırmış gibi görünse de, AOÇ arazisinde Büyükşehir Belediyesi‘nin ne kadar arazi üzerinde tasarruf edebileceği, bu alt yapı faaliyetleri için hangi ada ve parsellere ihtiyaç olduğu, bu arazinin koordinatları, bunun hangi ölçütlere göre yapabileceği konusunda ilkeler koymamıştır. Yasa koyucu, AOÇ arazisini Anayasal düzeyde koruyan hukuk devleti ilkesine aykırı bir düzenleme yapmıştır.

A.3.2. 5524 Sayılı Yasa‘nın İkinci ve Üçüncü Paragraflarındaki Düzenleme Anayasanın 18, 46. ve 63. maddelerine Aykırıdır.

a) 5524 sayılı yasa da  "imar planlarına uygun olmak şartı ile yol, meydan, alt geçit, üst geçit ve raylı toplu taşım araçları, yer altı tünelleri ve yer altı hizmetleri için gerekli arazi ile dere ıslahı yapılması planlanan araziler üzerinde, kamu yararı ve hizmetin gerekleri dikkate alınmak suretiyle bedelsiz olarak Ankara Büyükşehir Belediyesi lehine intifa hakkı tesis edilir."  Denilerek Büyükşehir belediyesine bedelsiz irtifak hakları tesisini öngörmektedir. Bu irtifak haklarının konusu olan yerlerin kesin bir (ada-parsel-metrekare) sınırı olmadığı gibi aynı zamanda ihtiyaç duyulan arazilerin bedelsiz olarak devrini öngörmektedir.

Bu düzenleme anayasanın 46. maddesinde ki, " devlet ve kamu tüzel kişilikleri; kamu yararının gerektirdiği hallerde, karşılıklarını peşin ödeme..."şartıyla izin veren kurala aykırıdır.  Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğünün mülkiyetindeki arazilerden  (şartları varsa) genel amaçlı yolların bedelsiz olarak geçirilmesine ilişkin düzenleme, anılan kamu kurumu  ayni sermayesinin tüketilmesine ve süreç içinde onun mükellefiyetlerini ifa edemez hale gelmesine yol açacaktır.  Ankara Büyükşehir Belediyesinin ve A.O.Ç. Müdürlüğünün iki kamu tüzel kişisi olduğu ve iki idarenin birbirlerinin mülkiyetindeki taşınmazları kamulaştıramayacakları düşünülüyorsa o takdirde Kamulaştırma Yasasının 30. maddesindeki yöntemle belirlenecek değer, her hal ve şartta A.O.Ç. Müdürlüğüne ödenmelidir. Tekrar belirtelim ki A.O.Ç. arazileri özel hukuk gerçek kişisi olan Mustafa Kemal Atatürk‘ten mükellefiyetle yüklü olarak intikal etmiştir. Arazilerin mükellefiyetlerini ifa edemez hale getirecek şekilde bedelsiz olarak üçüncü kişilerin istifadesine ve zilliyetliğine terk edilmesi, özel mülke kamu tarafından bedelsiz olarak el konulması olacaktır.

b) Anayasanın 63. maddesi, "...Devlet, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar, bu amaçla destekleyici ve teşvik edici tedbirleri alır..."hükmünü amirdir. Atatürk Orman çiftliği arazileri Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu‘nun 02.06.1992 tarih ve 2436 sayılı kararıyla doğal ve tarihi  sit alanı olarak tescil edilmiş;  20.07.1992 gün ve 3097 sayılı kararla sit sınırları belirlenmiş ;  16.11.2993 tarih ve 3280 sayılı kararla AOÇ ile ilgili her türlü öneri ve başvurunun AOÇ planlama süreci tamamlanana kadar değerlendirilmeyeceğine; 07.05.1998 gün ve 5742 sayılı kararla derecesinin, birinci derece doğal ve tarihi sit olduğuna;  karar verildiği için  tescilli tarih kültür ve tabiat varlığıdır. Anayasanın 63. maddesi uyarınca korunması zorunludur. 

  Anayasanın 63. maddesi çerçevesi uyarınca tarihi ve doğal sitlerin tabi olduğu hükümler 5524 sayılı kanunun yürürlüğe girdiği tarih ve dava tarihi itibariyle yukarıda andığımız gibidir. Doğal ve tarihi sitlerin topoğrafik yapısının dahi bozulması hukuken mümkün değilken,  5524 sayılı yasanın ikinci paragrafındaki düzenleme, Atatürk Orman Çiftliği arazilerini  koruma ile telif edilemeyecek nitelikte genel amaçlı yol, alt üst geçit ve benzeri kalıcı nitelikli yapılaşmaya izin vererek ve  üçüncü paragrafıyla da yine kalıcı nitelikli hayvanat bahçesi yapılaşmasına izin verip, bu alanların üçüncü kişilere kiralanarak kullanılmasına yol vermektedir. Öngörülen yapılanmalar A.O.Ç. arazilerinin korunması değil tersine korunmaması demektir.    

5524 Sayılı yasanın iki ve üçüncü paragraflarındaki bu düzenlemeler Anayasanın 63. maddesine aykırıdır. Anayasamızın 152/1. maddesi uyarınca bu iddiamızın iptal isteği ile Anayasa Mahkemesine intikal ettirilmesine karar verilmesini talep ederiz.

B) "ATATÜRK ORMAN ÇİFTLİĞİ ARAZİLERİ VE DOĞAL SİT ALANINA İLİŞKİN 1\25.000 NAZIM İMAR PLANI VE 1\10.000 ÖLÇEKLİ NAZIM İMAR PLANI VE KORUMA AMAÇLI NAZIM İMAR PLANLARININ" ŞEHİRCİLİK İLKELERİ, PLANLAMA ESASLARI, KAMU YARARI AÇISINDAN HUKUKA AYKIRILIĞI  

 

Hukuk devletinde düzenleyici işle yapma yetkisi ile donatılmış devlet otoritesinin, kendine tanınmış yetkiyi, kamu hizmetinin etkin, verimli ve kamu yararına uygun gerçekleşmesi için kullanması gerekir. Hukuk devletinin gereklerinden biri olan, hukuk güvenliği ilkesi de, yönetilenlerin kendileri ile ilgili olarak idarenin izleyeceği usulü önceden bilmesi ve buna uygun davranması anlamına gelir.

Hukukun idarenin takdir ve yetkisine bıraktığı konuların, idare tarafından önceden çıkarılan idari metinlerle düzenlenmesi demek olan düzenli idare ilkesi ( idarenin yasallığı) de hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesi için gerekli ilkelerdendir. Düzenli devlet ilkesi, hem yönetimin iyi işlemesini hem de yönetimin yönetilenlere karşı eşit uygulamada bulunmasını sağlamakta ve keyfiliği önlemektedir.

İdarenin yasallığı ilkesinin en sık uygulanması gereken alanlardan birisi de imar planlarıdır.

B.1) İMAR HUKUKU VE PLANLAMA İLKELERİ AÇISINDAN HUKUKA AYKIRILIKLAR  

a) Atatürk Orman Çiftliği Ankara‘nın toplumsal ve kültürel kimliğini, değerlerini temsil etmesi açısından son derece önemli bir alandır. Bununla birlikte Atatürk Orman Çiftliği‘nin bulunduğu alanın, Ankara‘daki kentsel yapılaşma alanının odağında olduğu tartışmasız bir gerçektir. Bu noktadan hareketle Büyükşehir Belediyesi‘ne Koruma amaçlı İmar planı hazırlarken, hukuka, yürürlükteki mevzuata ve kentsel değerlere uygun hareket etmesi, yürürlükteki mevzuatın katılımcı karar alma süreçlerini işletmesi beklenirdi.

 Ancak, Ankara Büyükşehir Belediyesi hem 5524 sayılı kanuna hem de "Koruma Amaçlı İmar Planları ve Çevre Düzenleme Projelerinin Hazırlanması, Gösterimi, Uygulanması, Denetimi ve Müelliflerine İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmeliği"ne uygun davranmamıştır.

5524 sayılı "Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun" ile eklenen Ek 1. Maddesinin 1.fıkrasında öngörülen, "Atatürk Orman Çiftliği dâhilinde bulunan arazilerle ilgili olarak Tarım ve Köyişleri Bakanlığının uygun görüşü ile Ankara Büyükşehir Belediyesi ilgili mer‘i mevzuat uyarınca öncelikle üst ölçekli plan ve koruma amaçlı imar planı ve bunlara uygun her türlü imar planlarını yapmaya ve yaptırmaya yetkilidir." hükmü doğrultusunda Büyükşehir Belediyesi Koruma Amaçlı İmar Planı Hazırlama sürecini başlatmıştır..

5524 Sayılı yasanın birinci paragrafındaki yetkilendirme uyarınca Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından hazırlanan 1/25000 ölçekli Atatürk Orman Çiftliği Alanları Nazım Planı (üst ölçekli plan) ile 1/10000 ölçekli Atatürk Orman Çiftliği Koruma Amaçlı Nazım İmar Plan taslakları, T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığının 14.12.2006 tarih ve 11259 sayılı yazısı ile "uygun görülmüştür. (EK 3)  Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 10.1.2007 tarih ve 2039 sayılı kararıyla (EK 4) gerekli düzeltmeler yapılarak, onaylanmak üzere Ankara Büyükşehir Belediyesine gönderilmiştir. Ankara Büyükşehir Belediye Meclis 12.01.2007 gün ve 207 sayılı kararıyla (EK 5) bu planları kabul etmiştir. Planlar  02.02.2007 tarihinde ilan edilmiştir.

 21/7/1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 17 nci maddesine dayanılarak hazırlanan ve 26.7.2005 tarih ve 25887 sayılı Resmi Gazete‘de yayımlanarak yürürlüğe giren "Koruma Amaçlı İmar Planları ve Çevre Düzenleme Projelerinin Hazırlanması, Gösterimi Uygulaması,  Denetimi Ve Müelliflerine İlişkin Usul ve Esaslara Ait Yönetmelik" (EK 6)  "Koruma Amaçlı İmar Planını"  tanımlanmıştır.  Bu yönetmeliğin 4. maddesine göre, Koruma Amaçlı İmar Planı, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu uyarınca belirlenen sit alanlarında, alanın etkileşim geçiş sahasını da göz önünde bulundurarak, kültür ve tabiat varlıklarının sürdürülebilirlik ilkesi doğrultusunda korunması amacıyla arkeolojik, tarihi, doğal, mimari, demografik, kültürel, sosyo-ekonomik, mülkiyet ve yapılaşma verilerini içeren alan araştırmasına dayalı olarak; halihazır haritalar üzerine, koruma alanı içinde yaşayan hane halkları ve faaliyet gösteren iş yerlerinin sosyal ve ekonomik yapılarını iyileştiren, istihdam ve katma değer yaratan stratejileri, koruma esasları ve kullanma şartları ile yapılaşma sınırlamalarını, sağlıklaştırma, yenileme alan ve projelerini, uygulama etap ve programlarını, açık alan sistemini, yaya dolaşımı ve taşıt ulaşımını, altyapı tesislerinin tasarım esasları, yoğunluklar ve parsel tasarımlarını, yerel sahiplilik, uygulamanın finansmanı ilkeleri uyarınca katılımcı alan yönetimi modellerini de içerecek şekilde hazırlanan, hedefler, araçlar, stratejiler ile planlama kararları tutumları, plan notları ve açıklama raporu ile bir bütün olan nazım ve uygulama imar planlarının gerektirdiği ölçekteki planlardır"

Koruma Amaçlı İmar Planları her şeyden önce imar planıdır ve 3194 sayılı İmar Kanunu‘nun ve plan yapımına dair yükümlülüklere bağlı kalınarak bu planların hazırlanması gerekir. 3194 sayı İmar Kanunu‘nun 8. maddesinin b fıkrasında "İmar Planları; Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından meydana gelir. Mevcut ise bölge planı ve çevre düzeni plan kararlarına uygunluğu sağlanarak, belediye sınırları içinde kalan yerlerin nazım ve uygulama imar planları ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır. Belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe girer. Bu planlar onay tarihinden itibaren belediye başkanlığınca tespit edilen ilan yerlerinde bir ay süre ile ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. Belediye başkanlığınca belediye meclisine gönderilen itirazlar ve planları belediye meclisi onbeş gün içinde inceleyerek kesin karara bağlar." Denilmektedir.

Yine aynı yasanın 8. maddesinin c fıkrasında (Ek: 3/7/2005 - 5403/25 md.) "Tarım arazileri, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda belirtilen izinler alınmadan tarımsal amaç dışında kullanılmak üzere plânlanamaz."

3194 sayılı kanunun göndermesiyle, AOÇ arazisi üzerinde yapılacak planlama çalışmaları sırasında 5403 sayılı kanundan doğan yasal izinlerin alınması gerekirdi. Çünkü 1. 2. 3. 4.derece tarım arazisi olan AOÇ arazisi, alt yapı, yol, üst geçit gibi tarım dışı amaçlar için kullanılacaksa bu izinlerin alınması gerektiğine şüphe yoktur.

5403 sayılı Toprak Koruma Ve Arazi Kullanımı Kanunu‘ nun (EK 7) 13\1. maddesine göre  "Mutlak tarım arazileri, özel ürün arazileri, dikili tarım arazileri ile sulu tarım arazileri tarımsal üretim amacı dışında kullanılamaz. Ancak, alternatif alan bulunmaması ve Kurulun uygun görmesi şartıyla; e) (Ek: 31/1/2007-5578/3 md.) Kamu yararı gözetilerek yol altyapı ve üstyapısı faaliyetlerinde bulunacak yatırımlar, İçin bu arazilerin amaç dışı kullanım taleplerine, toprak koruma projelerine uyulması kaydı ile Bakanlık tarafından izin verilebilir." Denilmektedir. Koruma amaçlı imar planı Belediye Meclisi tarafından onaylandığı tarihte yani 12.1.2007 tarihinde 5403 sayılı yasada bir değişiklik yapılmamıştır. Bakanlık, AOÇ arazisi üzerinde yapılaşmaya neden olacak planlara uygun görüşünü 14.12.2006 tarihinde vermiştir. Yani kanunda  "yol altyapı ve üstyapısı faaliyetlerinde bulunacak yatırımlar, İçin bu arazilerin amaç dışı kullanım taleplerine, toprak koruma projelerine uyulması kaydı ile Bakanlık tarafından izin verilebilir"  hükmü getirilmeden önce tarım arazisi üzerinde amaç dışı kullanıma neden olacak görüşler verilmiştir. Tarım Bakanlığının oluru ile planların Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından kabul edildiği yeniden hatırlatılacak olursa bu açıdan, Koruma Amaçlı İmar Planlarının bu açıdan hukuki dayanağı olmadığı ortadadır.

Kaldı ki 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu‘nun 4. maddesine göre,  "Devletin hüküm ve tasarrufu altında ve Hazinenin özel mülkiyetinde olan araziler ile kamu kurumlarına, gerçek ve tüzel kişilere ait olan arazilerin mülkiyet hakkı kullanılırken toprağın; bitkisel üretim fonksiyonu, endüstriyel, sosyo-ekonomik ve ekolojik işlevlerinin tamamen, kısmen veya geçici olarak engellenmemesi amacıyla araziyi kullananlar, bu Kanunun öngördüğü tedbirleri almakla yükümlüdür." 

Bunun içinde yine 5403 sayılı yasa uyarınca Arazi Kullanım Planlarının yapılması ve bu planlara göre Toprak koruma kurulunun gerekli izinleri vermesi gerekir.

5403 sayılı Kanun‘un 10. maddesine göre: "Arazi kullanım plânları ile ülkesel ve bölgesel plânlamalara temel oluşturan ve diğer fizikî plânlamalara veri teşkil eden; su potansiyeli, toprak veri tabanı ve haritaları esas alınarak çevre öncelikli sürdürülebilir kalkınma ilkesi doğrultusunda toprağın niteliği, arazinin yeteneği ve diğer arazi özellikleri gözetilerek uygun arazi kullanım şekilleri belirlenir. Bakanlık tarafından hazırlanan veya hazırlattırılan arazi kullanım plânlarında; yerel, bölgesel ve ülkesel ölçekte tarım arazileri, mera arazileri, orman arazileri, özel kanunlarla belirlenen alanlar, yerleşim alanları, sosyal ve ekonomik amaçlı altyapı tesisleri ile diğer arazi kullanım şekillerine yer verilir. Bakanlık, arazi kullanım plânlarının hazırlanmasını ihtiyaca göre valiliklere devredebilir. Özel kanunlarla belirlenen veya belirlenecek alanlarda, ilgili kanun hükümleri saklı kalmak kaydı ile arazi kullanım plânlarında yer verilen kullanım şekilleri, ilgili kanunlar kapsamında sorumlu bakanlık veya kuruluşlar tarafından değerlendirilir. Tarım arazileri, bu Kanunda belirtilen istisnalar hariç olmak üzere, arazi kullanım plânlarında belirtilen amaçları dışında kullanılamaz. Arazi kullanım plânının hazırlanmasına ilişkin usûl ve esaslar, Bakanlık tarafından hazırlanacak yönetmelikle belirlenir."

         Bu durumda da Bakanlık AOÇ arazisinin tarım dışı kullanımına yönelik olur görüşünü, AOÇ arazi kullanım plânları, su potansiyeli, toprak veri tabanı ve haritaları esas alınarak verebilir.  Ayrıca Bakanlık görüşünde, toprağın niteliği, arazinin yeteneği ve diğer arazi özellikleri gözetilerek uygun arazi kullanım şekilleri göz önünde bulundurmalıdır. Oysaki  Tarım Bakanlığı‘nın olur görüşüne dayanak teşkil etmesi gereken ve yukarda sayılan raporlar, AOÇ arazi kullanım planları ve projeleri hazırlanmış değildir. Toprak Koruma kurulundan izinler alınmamıştır. Tarım Bakanlığı‘nın 14.12.2006 tarih ve 11259 sayılı, olur görüşü, hukuki ve bilimsel dayanaktan yoksundur.

Bu açıdan 12.01.2007 tarih ve 207 sayılı Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi kararı şekil unsuru yönünden hukuka aykırıdır.

b) Bununla birlikte "Koruma Amaçlı İmar Planları ve Çevre Düzenleme Projelerinin Hazırlanması, Gösterimi, Uygulanması, Denetimi ve Müelliflerine İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmeliğin"  6. maddesinde de Koruma amaçlı imar Planı Hazırlama esasları belirtilmiştir. Adı geçen yönetmeliğin 6-f maddesin de "Plan hazırlama süreci içerisinde idarelerce plan yapılacak alanda ilgili meslek odaları, sivil toplum kuruluşları, üniversitelerin ilgili bölümleri, koruma alanı içinde yaşayan hane halkları ve faaliyet gösteren işyeri sahipleri ve etkilenen hemşerilerin katılımı ile plan kararlarının oluşturulmasından önce sorunlar, olanaklar, vizyon, hedefler, araçlar, stratejilerin oluşturulması üzerine ve taslak planın oluşturulmasından sonra taslak planın görüşülerek koruma bölge kuruluna sunulacak son şeklini alması için asgari iki toplantı düzenlenir."

İlgili yönetmeliğin yukarda vurguladığımız bendinde de belirtildiği gibi, plan kararlarının oluşturulmasından önce, Atatürk Orman Çiftliği ile ilgili sorunlar, olanaklar, vizyon, hedefler, araçlar, stratejilerin oluşturulması için bir toplantının ilgili alanın tarafı sayılan ve yönetmelik tarafından da sayılan kurum ve örgütlerle bir toplantı yapılmalıydı. Bu toplantıdan elde edilen çıktılar doğrultusunda da ilgili idare tarafından oluşturulacak taslak plan yine konunun taraflarıyla, önerilerin ne kadar yansıtıldığı ne kadar amaca ve vizyona uygun hareket edildiğinin görüşülmesi içinde bir toplantı yapılması gerekirdi.

Yine adı geçen yönetmeliğin 6. maddesinin f bendine göre, "Ayrıca bu toplantılar ilgili meslek odalarına, üniversitelerin ilgili bölümlerine ve sivil toplum kuruluşlarına idarece toplantılardan on beş gün önce toplantılara ait dokümanlar ve gündem yazılı olarak da bildirilir. " denilmektedir. Yönetmeliğin 6. maddesinin f bendinde anılan toplantılara ait dokümanlar, yönetmeliğin 4. maddesinde belirtilmiştir. Bu maddeye göre, toplantıdan önce tarafımıza ulaştırılması gereken dokümanlar şunlardır:

1) Arkeolojik, tarihi, doğal, mimari, demografik, kültürel, sosyo-ekonomik, mülkiyet ve yapılaşma verilerini içeren alan araştırması.

2) Bu araştırmaya dayalı hali hazır haritalar

3) Koruma alanı içinde yaşayan hane halkları ve faaliyet gösteren iş yerlerinin sosyal ve ekonomik yapıları(ayrıntılı mülkiyet desenleri v.b)

4) İdarenin bu yapıları iyileştiren, istihdam ve katma değer yaratan stratejileri

5) Bölgeye ilişkin idarenin tasavvur ettiği Koruma esasları ve kullanma şartları, yapılaşma sınırlamaları, sağlıklaştırma, yenileme alan ve projelerinin dayanakları, uygulama etap ve programlarına yönelik alandaki hali hazır duruma yönelik bir raporu

6) Atatürk Orman Çiftliği‘nin ekosistem özellikleri, endemik türleri, klimatik özellikleri gibi açık alan sistemine yönelik alt yapı bilgilerini

7) Yaya dolaşımı ve taşıt ulaşımı, altyapı tesislerinin tasarım esasları, yoğunluklar ve parsel tasarımlarına ait belgeleri

8) Uygulamanın finansmanı ilkeleri ve dayanağına ait belgeleri

9) Koruma Amaçlı İmar Planı Teknik Şartnamesi Uyarınca, Sit Sınırlarının Biçimlenme Süreci, Kurul Kararları,

10) Sit Alanının Alan Bütününde ve Bölgedeki Yeri ve Önemine ilişkin belge ve bilgiler,

11) Daha önce yapılmış ve onaylanarak kesinleşmiş ve uygulamaya konulmuş değişik kapsam ve ölçekteki imar planları, değişiklikleri ve bunların etkilerinin analizi, yürürlükte olan planların kapasite ve uygulamadaki etkinliklerinin araştırılması, planlı uygulamalar, çok tekrarlanan plan değişiklik konuları, plan dışı kendiliğinden ya da düzensiz gelişmeler ve bunların etkilerinin analizi

12) Bu planlara ilişkin projeksiyonlara yönelik araştırmalar ve günümüz koşullarıyla yapılan karşılaştırılması,

Koruma amaçlı imar planı hazırlamadan önce adı geçen belge ve bilgiler yönetmeliğe uygun olarak hazırlanması ve planlara altlık oluşturması gerekirdi. Oysa ki ilgili yönetmelikte belirtilen ve yukarda sayılan noktalarda hazırlıklar tamamlanmadan planlar hazırlanmış ve Belediye Meclisi tarafından onaylanmıştır.

Davalı İdareden, varsa,  yönetmeliğin koruma amaçlı imar planları için istediği yukarda ki 12 madde de sayılan belge ve bilgilerin istenmesini talep ediyoruz. Eğer bu yönetmeliğin belirttiği dokümanlar varsa bu belgeler bize ulaştırılmadığından şekil yönünden dava konusu işlemin iptaline, eğer ki bu belgeler hazırlanmadan plan hazırlandıysa da yine dava konusu işlemin iptaline karar verilmesini talep ederiz.

Ancak plan hazırlama sürecinde tarafımıza varsa bu belgeler ulaştırılmamıştır. Yine ilgili yönetmeliğin 6. f bendine göre Koruma Amaçlı İmar Planı hazırlama sürecine ilgili kamu kurumu niteliğindeki Meslek Örgütleri ve sivil toplum kuruluşları çağrılmalıdır. Plan hazırlama sürecinde ise bu usule uyulmamıştır.

c) İmar Kanunu‘nun 8. maddesine göre "İmar planları alenidir. Bu aleniyeti sağlamak ilgili idarelerin görevidir. Belediye Başkanlığı ve mülki amirlikler, imar planının tamamını veya bir kısmını kopyalar veya kitapçıklar haline getirip çoğaltarak tespit edilecek ücret karşılığında isteyenlere verir." 1/10000 Ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar planına ait plan açıklama raporu ise planla birlikte  02.02.2007 tarihinde  değil, aradan 12 gün geçtikten sonra 14.02.2007 tarihinde askıya çıkartılmıştır. Böylece planın incelenmesi, okunması için yasanın koyduğu 30 günlük süreye uyulmamıştır. Buna karşın dava konusu planlar askı süresi içinde İmar Daire Başkanlığı‘ndan istenmiş ve fakat bu planlar tarafımıza askıdan indikten bir gün sonra 5.3.2007 tarihinde tebellüğ edilmiştir. (EK 8)  Bu şekilde Ankara Büyükşehir Belediyesi planların aleniliği kuralına uymamıştır.  Bu açıdan da planın iptalini talep ediyoruz.

d) Ankara Büyükşehir Belediyesi, 5216 sayılı yasaya[20], göre 23.07.2006 tarihine kadar yapması gereken Ankara kentinin üst ölçekli planlarını bugüne kadar hazırlamamış ve yürürlüğe sokmamıştır. Bu şekilde Büyükşehir Belediyesi bugüne kadar Büyükşehir Belediye Kanunu‘na aykırı davranmıştır. Ankara Büyükşehir Belediyesi AOÇ ve etrafına ilişkin bütüncül kararları içeren üst ölçekli planı ve buna dayalı hiyerarşik planları ve yine AOÇ ve etrafından geçen ulaşım hatlarıyla ilişkin ulaşım master planını tüm uyarılara rağmen yapmamıştır.

Ankara Büyükşehir Belediyesi‘nin 1\25.000 ölçekli Ankara Nazım İmar Planını hazırlamadan, AOÇ planlarını şehrin kent ve kır bütünlüğü içinde hazırlayamayacağı, AOÇ‘nin kuruluş amacına ait ilkeleri plana yansıtamayacağı, AOÇ‘nin etrafındaki kentsel dokunun gelişimi gözetilerek, AOÇ‘nin üzerindeki baskı ve yoğunluğu azaltacak şekilde kestirimlerde bulunulmayacağı plan hiyerarşisinin doğal sonucudur. Bu şekilde Ankara Büyükşehir Belediyesi planların kademeli birlikteliği ilkesini de çiğnemiştir. Bu açıdan da Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından kabul edilen AOÇ koruma amaçlı planları, planlama ilkelerine aykırıdır.

Plan kademelenmesi açısından bakıldığında, plan açıklama raporunda da değinildiği üzere adı geçen 1/10.000 ölçekli koruma amaçlı nazım imar planı‘nın 1/25.000 ölçekli bir üst plana referans vermesi gerekirken,  yukarda da vurgulandığı gibi Ankara için bu plan mevcut değildir. Sadece AOÇ kısmını içine alan bir 1/25.000 ölçekli plan üretilmiştir ki, bu mevcut planlama hiyerarşisi içerisinde kabul edilemez. Zira ölçekleri farklı olmakla birlikte her iki plan da aynı detayda bilgi vermekte, Ankara Metropoliten Alanı içerisinde bu denli önem arz ettiği belediye tarafından hazırlanan raporlarda da defalarca vurgulandığı halde planlar plan hiyerarşisine uygun olarak hazırlanmamıştır.

Planlama çalışması, mevcut kent ve gereksinimleri karşılamaya yönelik bir soyutlama ve öngörü olduğu halde AOÇ düzeyinde konuya gerekli bilimsel hazırlıklar yapılmadan girişildiği plan açıklama raporu, plan altlıkları ve plan notlarından da açıkça anlaşılmaktadır.

Belediye AOÇ alanının nasıl biçimlenmesi gerektiği konusunda hazırlıksızdır. Plan önerileri olgunlaşmamış ve tutarsızdır. Yasa‘nın tanıdığı sınırları yanlış yorumlamaktadır. Kentin bütününden ayrı düşünülerek oluşturulan, plansız / programsız bu kullanımlar için izin verilmesi Ankara‘nın kentsel gelişimi açısından büyük bir hata olacaktır.

 

Ancak bu niyetle hazırlanan bir plana "koruma amaçlı" demek mümkün değildir. Oysa yasa belediyeye koruma amaçlı plan yapma yetkisi tanımıştır. Yine plan notlarından anlaşılacağı gibi 1/25.000 ölçekli plan hassasiyetine dahi erişemeyen üst ölçekli plandan doğrudan 1/1000 uygulama planlarına geçme isteği algılanmaktadır. Bu dahi plan süreç ve kademelerinin bilincinde olunmadığını göstermektedir.

 

AOÇ alanı bölük pörçük birbiriyle bütünleşmeyen çok sayıda parçaya ayrılmış, bu parçaları birbirine eklemleyecek çaba ortada yoktur. Blok halinde bulunan kesimde dahi kullanımlar birbirinden ayrı duran bir yığın görünümündeler. Planı bütün olarak algılatacak yapı ve strüktür kurulmamıştır. Plan sorunları içinde kullanım tahsil edilmemiş boş alanlar da bulunmaktadır. Yine AOÇ arazisinin bir kısmı plana dâhil edilmemiş görülmektedir.

Planlar, plan notları ile bir bütündür. Bu ölçekte üretilen planlar kentsel gelişim ve ileriye yönelik makroform oluşturma ile kentin önemli büyüklükteki parçaları için gelişme stratejilerini şekillendirirler. Bu yüzden planın mevcut ve öneri yoğunluk, yapılaşma ve arazi kullanım ile ilgili önerileri olmalıdır. Oysa bu planlarda bu konular belirsiz bırakılmıştır. Korumanın amaçlandığı planda alan için genel bir yapılaşma talebi vardır. Ancak bunun içi dolu değildir. Nerelerde, ne kadar inşaat alanı, ne kadar yapılaşma niyetinde olunduğu planlardan anlaşılamamaktadır. Ankara Büyükşehir Belediyesi, Boş bir planla istediği şekilde yapılaşmayı gerçekleştirme gayretindedir. Kentsel sosyal donanım yapıları için plan notlarında idareye sınırsız bir takdir hakkı verilmiştir. Plan, rant odaklı bir yaklaşımı ifade etmektedir. Bu planlar, kamu ve kent yararının nasıl gerçekleştirileceğinin kurallarını koymak bir yana, kamu yararını istismara açık bir konuma getirmektedir

            e) Bu açıdan 1/25000 ölçekli planın ve 1/10000 ölçekli planın, plan notlarındaki, yoğunluk, yapılaşma koşulları ve arazi kullanım kararları konusunda belirsizlikleri barındırdığından ve planların, idareye sınırsız bir takdir hakkı tanımasından, idarenin yasallığı ilkesini çiğnemesinden dolayı aşağıda vurgulayacağımız hükümlerin iptaline karar verilmesini talep ediyoruz.

                       

e.1) 1/25000 Ölçekli planın 3 numaralı plan notunda "planda öngörülen yollar, kavşaklar ve kentsel teknik altyapı alanları şematik olup, alt ölçekli planlarda düzenlenebilir. Kentsel teknik altyapı kapsamında yol, meydan, alt geçit, üst geçit ve raylı toplu taşım araçlar, yer altı tüneller, içme suyu ve kanalizasyon , dere ıslahı doğalgaz, elektrik, PTT  hatları vb. yapılabilir."

Hükmü yer almaktadır.  Bununla birlikte 1\10.000 ölçekli planın 12 numaralı plan notunda " planda öngörülen yollar, kavşaklar ve kentsel teknik alt yapı alanları şematik olup alt ölçekli planlarda düzenlenecektir. Kentsel teknik alt yapı tesisleri kapsamında yol, meydan, alt geçit, üst geçit ve raylı toplu taşım araçları, yer altı tünelleri, içme suyu ve kanalizasyon, dere ıslahı, doğalgaz, elektrik, PTT hatları ve benzeri projeler Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinin kabulünü takiben Tarım ve Köyişleri Bakanlığının uygun görüşü doğrultusunda ayrıca kurul kararına gerek kalmaksızın uygulama yapılacaktır" hükmü yer almaktadır.

Ulaşım ve alt yapı hatlarının AOÇ‘den geçmesinin zorunlu olduğuna yönelik iddia ve ilgili plan notları bilimsel bir rapora dayanmamaktadır. Bu konuda plan altlıklarında bilimsel bir rapor bulunmamaktadır. Bu alt yapı ve ulaşım kararları günü birlik gerekçelerle oluşturulmuştur. Bunun en somut örneği de Sincan Metro hattıdır. 1994 tarihli son ulaşım ana planında bu hat banliyö hattı olarak görülmektedir. Metro hatlarında değişiklik yapıldığı için, metro hattı buradan geçmek zorunda gibi gösterilmektedir.

Yine zırhlı birlikler önünden geçen yol genişletilemediği için her gün kaza olduğu iddia edilmekte ve teklifin bir bölümünün bu olumsuzluğu giderme amacıyla hazırlandığı söylenmiştir. Oysa Metro hattı yol genişlemesi ve hemzemin geçit düzenlemesi için, 29.05.1959 tarih ve 7310 sayılı Yasanın 1 inci maddesinin g bendi[21] bu ihtiyacı karşılamaktadır.

Buna karşın 5524 sayılı yasada bu konuda yeniden bir düzenleme getirilmiştir. Büyükşehir Belediyesi yasadan doğan haklarını kullanabilmesi için Ulaşım Master Planı‘nı hazırlamalıdır. Bu plan doğrultusunda Koruma Amaçlı İmar Planında bu alt yapı çalışmalarını yansıtmalıdır. Bu, planlamanın en temel ilkelerindedir. "Ulaşım Master Planına" uygun olarak "Koruma Amaçlı İmar Planında" gösterilmeyen yol, meydan, üst geçit, alt geçit, raylı toplu taşım araçları, yer altı tünelleri ve yer altı hizmetleri için Belediye lehine intifa hakkı tesis edilemez. Bu alt yapı tesisleri, Koruma Amaçlı İmar Planında gösterilmediğinde, Ek 1. madde ve 5659 sayılı Kanun‘un 10. maddesi gereğince Özel bir kanun çıkartılması gerekir. Bu sürece aykırılık kanuna aykırılık teşkil eder.

Bu konuda T.C.Danıştay 1. Daire E. 2004/607K. 2005/307T. 3.3.2005 tarihli kararında

 

"5659 sayılı Yasanın 9 ve 10. maddelerinde yer alan hükümlerde, Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğünün bütün mallarının Devlet malı hükmünde sayılması ve taşınmazlarının gerçek veya tüzel kişilere devir ve temliki ile kamulaştırılmasının özel bir kanunla izin alınmasına bağlanması suretiyle bu malların ve taşınmazların özel olarak korunması ve tahsis edildiği amacın dışında kullanılmaması esası kabul edilmiştir.

2942 sayılı Yasanın 30. 3194 sayılı İmar Kanununun 14. maddelerinde öngörülen idari ve kanuni irtifak hakları, mülkiyet hakkına genel olarak getirilen ve taşınmazın malikine yükletilen bir yükümlülük niteliğindedir. Özel bir kanunla kurulan ve bütün malları bu kanunla özel koruma altına alınan Atatürk Orman Çiftliğinin arazisi üzerinde, plan gereği de olsa gerçekleştirilmek istenen yol yapımıyla ilgili hizmetler ve işlemler, mülkiyet hakkına yönelik olduğundan irtifak hakkının sınırlarını aşmakta, doğrudan mülkiyet hakkıyla ilişkili hale gelmektedir. Zira, istem yazısında 49 yıllık irtifak hakkı tesisinden söz edilmekte ise de, imar planında öngörülen ana arterleri birbirine bağlayan bir yolun, süreli irtifak hakkına konu olması, diğer bir deyişle ilelebet kamunun kullanımına sunulacak yolun yapımının, süreli irtifak hakkı tesisiyle gerçekleştirilmesi düşünülemez. Ayrıca, Türk Medeni Kanununun 797. maddesinde intifa hakkı için öngörülen süreler, yargı kararlarıyla kıyasen irtifak hakları için de uygulanmakta olduğundan, taşınmaz irtifakında yüklü taşınmazın irtifak yükü, mülkiyet hakkının özünü boşaltacak niteliğe dönüşemez. Durum böyle olunca, özel bir kanunla bütün malları ve taşınmazları koruma altına alınmış, Atatürk Orman Çiftliğinin mülkiyetindeki taşınmazların devir ve temliki ile kamulaştırılmasının ancak özel bir kanunla izin alınmasına bağlı olduğu anlaşılmaktadır."  Denilmektedir.

            Eğer 5524 sayılı yasanın ilgili hükmü Anayasaya aykırı değilse,  keza planların yol ve benzeri yapılaşmalarla ilgili notları Yüksek Kurulun ilke kararlarına aykırı değilse, yani yol ve benzeri yapılaşmaların inşasına herhangi bir engel yoksa ,  bu "yapılar" 1/25000 ve 1/10000 ölçekli planlar  planda yazılı olduğu gibi "...gösterim amaçlı..."  ve "...şematik..." olduğu için, bu planlara göre inşa edilemezler.

 Dava konusu 1/25000 ve 1/10000 ölçekli planlarda koordinat ve nirengi noktaları bulunmadığı için planlar , yolların  arazide fiilen hangi noktalardan geçeceğini göstermemektedir. Yollar ve benzeri yapılaşmaların yerinde fiilen inşa edilebilmeleri için, yolun tam ortasından geçen noktaları birleştiren "miğfer hattı" olarak isimlendirilen hattın nereden geçtiği 15.07.2005 tarih ve 25876 sayılı resmi gazetede yayınlanan Büyük Ölçekli Harita ve Harita Bilgileri Üretim Yönetmeliği uyarınca 1/5000 den daha küçük olmayan koordinatları işlenmiş veya nirengi noktaları belirlenmiş planlarda gösterilmiş olmaları zorunludur. Oysa dava konusu planların  teknik karşılıkları " kroki" dir. Bir mühendisine dava konusu 1/25000 ve 1/10000 ölçekli planlar ( krokiler) verilerek  yolları inşa et denilse, planlarda ( krokilerde)  koordinat ve nirengi noktaları gösterilmediği için miğfer hattının nereden geçtiğinin belli olmadığı ve bağlı olarak yolların fiilen nerede inşa edileceğinin  bilinemez  olduğu cevabı alınacaktır. Gerçekten de 1/25000 ölçekli planda bir santimetre, yerinde (arazide) 25000 santimetre ( 25 metre ) demektir. Bu plana göre yol yapmaya kalkışılması demek, yolun 25000 santimetre (25 metre)  yanılma payıyla istenilen yerden geçirilmesi demektir. 1/10000 ölçekli plana göre yol yapmaya kalkışmak, plandaki bir santimetre 10000 santimetreyi gösterdiğinden, yolun 10000 santimetre ( on  metre ) yanılmayla istenen yerden geçirilmesi demektir. İşte bu sebeplerle dava konusu 1/25000 ve 1/10000 ölçekli planlar, yol ve diğer yapılanmaların nerede inşa edileceğini göstermezler.

12 Numaralı plan notunda "projeler" olarak yazılan ve esasen 1/1000 veya 1/250 ölçekli olması gereken  projelerle tanımlanan yollar ve en kötüsü 1/50 ölçekli uygulama projeleriyle tanımlanan diğer yapılanmaların, nereye ve hangi tasarıma göre  inşa edileceğini gösteren planların, kurulunun "kararına gerek kalmaksızın " uygulanabileceğine dair plan notunun Koruma Bölge Kurulunca uygun bulunması, yolları 25 veya 10 metre  yanılmayla dilediğin yere yap anlamına geldiği için, inşaat bilmine, tekniğine ve hukuka aykırıdır.

Planlardaki yol ve hayvanat bahçesi yapılarıyla ilgili intifa hakkı 5524 sayılı yasa uyarınca tapuya tescil edileceğinden, planların 06.08.1973 tarih ve 14617 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Tescile Konu Olan Harita ve Planlar Yönetmeliğine ( Ek/  ) uygun olarak hazırlanması gereklidir. Oysa planlar, yönetmeliğin  birinci maddesindeki   "...imar planları ile (...) tescile konu olacak her türlü  harita ve planların yapımı (...) işlemlerine uygulanacak esasları kapsar ..." hükmü ile keza 21. maddesindeki " Planın yapımına ve aplikasyon ölçü (röleve) krokilerine esas olan nirengi  ve poligon belgelerinden ( ...) ların birer nüshası şeffaf verilecektir..." hükmüne aykırıdır. Planlar Yönetmeliğin gerektirdiği ilkelere aykırı olduğundan, bunların tapuya tesciline olanak yoktur. Buna rağmen planların Koruma Kurulu kararına gerek kalmaksızın uygulanabileceğine dair 12 numaralı plan notunun Kurul tarafından uygun bulunması,  yönetmeliğe aykırı plana göre işlem yapılmasına izin verdiği için dayanaksızdır.  

Özetle, Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı üzerinde kanunda belirtilen alt yapılar gösterilmeden, çiftlik arazisi üzerinde ne metro, tünel, üst geçit, alt geçit, ulaşım, anayol ve kavşak gibi teknik alt yapı ve ne de kapalı alan yapılabilir. Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı, ulaşım, çevre ve kent gelişim master planları yapılmadan teknik alt yapı yatırımları, hangi parselden ne kadar arazi üzerinden ve nasıl geçeceği belli olmadan çiftlik arazisinin üzerinde ezbere ve gelişi güzel belirsiz bir şekilde hangi amaç için olursa olsun intifa hakkı tesisi yoluyla, plan notlarındaki belirsizliklerle oluşturulamaz. Bu nedenle dava konusu ettiğimiz bu plan notlarının iptali gerekir.

e.2)  1/25.000 ölçekli planda ve bir numaralı plan notunda ve 1/10.000 Ölçekli planda ve iki ile dört numaralı plan notlarında yer alan                                                "hayvanat bahçesi" ile ilgili düzenleme planlama ilkelerine, şehircilik esaslarına, hukuka ve kamu yararına aykırıdır.

21.06.2006 tarihli  5524 sayılı yasanın üçüncü paragrafında "...onaylı imar planlarında görülen hayvanat bahçesi (...) bir protokolle Ankara Büyükşehir Belediyesi lehine intifa hakkı tesis edilebilir..." hükmü bulunmaktadır. Meclis gündemine getirilen yasa değişikliği teklifine ilişkin maddenin üçüncü fıkrası tüm AOÇ arazisini kapsayacak şekilde hazırlanmıştı. Buna karşın Meclisten geçen yasa değişikliğinde bu fıkra Hayvanat Bahçesi alanı ile sınırlanmıştır. Bu noktada yasa koyucu bu fıkradaki düzenlemeye ilişkin iradesini sadece hayvanat bahçesi ile sınırlı tutmuştur. Bu noktada da onaylı imar planları üzerinde görülen hayvanat bahçesi vurgusu ile hali hazırda mevcut bulunan hayvanat bahçesi sınırlarını öngörerek bir düzenleme yapmıştır.[22]

Bu durumda, daha önceden bir planı olmayan AOÇ alanında, hayvanat bahçesinin, Koruma Amaçlı İmar Planına yansıtılması için göz önünde bulundurulması gereken ilk kriter, kanun koyucunun fıkranın kapsamını daraltmasına yönelik iradesidir. Bu nedenle Uygulayıcılar Kanun‘un bu hükmünü dolanarak Koruma Amaçlı İmar Planında, AOÇ arazisinde, mevcut hayvanat bahçesinden daha fazla bir alanı hayvanat bahçesi olarak gösteremez. Bu şekilde bir plan her şeyden önce, bu konuda uygun görüş vermesi gereken Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı tarafından reddedilmesi gerekirdi. Çünkü AOÇ Müdürlüğü kuruluş kanunda Hayvanat bahçesi temel bir amaç olmadığı gibi, Bakanlığın görevleri arasında da bu şekilde bir uygulamaya uygun görüş verebilecek bir dayanak bulunmamaktadır. 

Yasa 21.06.2006 tarihinde yayınlandığına ve 1/25000 ölçekli ve 1/10000 ölçekli planlar, yasanın kabulünden sonra yapılıp 02.02.2007 tarihinde askıya çıkartıldığına göre, yasanın yapılması sırasında henüz mevcut olmayan planlardaki "hayvanat bahçesinin" yasa yapıcı tarafından görülmesi fiilen mümkün değildir. Dolayısıyla yasadaki "...onaylı imar planlarında görülen hayvanat bahçesi..." ifadesi, yasa koyucunun yasanın çıktığı tarihte A.O.Ç. arazilerinde fiilen mevcut olan hayvanat bahçesini tanımlamaktadır. Bu bağlamda 1/25.000 ölçekli Nazım İmar Planı plan notlarının bir numaralı paragrafında A.O.Ç. alanlarında " daha büyük bir hayvanat bahçesi" planlanmasına yasal olarak olanak yoktur.

AOÇ yasası alanda bu büyüklükte bir Hayvanat Bahçesi yapmaya olanak tanımamaktadır.  Yasaya göre ancak hali hazırdaki alan kadar bir alan iyileştirmek koşuluyla Hayvanat Bahçesi olarak kullanılabilir. Atatürk evi ile tarihi istasyon ve köprü arasında önerilen yaya aksını en çok destekleyecek fonksiyon olan halihazır hayvanat bahçesinin yeterli büyüme alanı mevcut ve gene İstanbul yolu boyunca, Ankara çayı ile değerlendirilmesi önemli, olası ve makul bir planlama verisi iken yeni bir yer seçiminin tercih edilmesi planlama mantığı, kentsel tasarım ve maliyetleri açısından hukuka aykırıdır.

 Onaylı imar planındaki hayvanat bahçesi 320 dekar (320.000 metrekare ) yüzölçümlüdür. Planlarda yer alan yeni hayvanat bahçesinin yüzölçümü 7.633.876 metrekaredir. Başka anlatımla yeni hayvanat bahçesi, eskisinin yaklaşık 24 mislidir. Kent merkezindeki "Gençlik Parkı" isimli parkın  230 dekar alanlı olduğu dikkate alınırsa yeni hayvanat bahçesi, 33 adet Gençlik Parkı kadar yüzölçümlüdür.

Avrupa ülkeleri başkentlerindeki (ki bazı başkentlerde Hayvanat Bahçesi de bulunmamaktadır.) Hayvanat Bahçelerinin büyüklükleri aşağıdaki gibidir.

Paris Hayvanat Bahçesi                             14,5 ha

Londra Hayvanat Bahçesi                         12 ha

Moskova Hayvanat Bahçesi                      18 ha

Helsinki Hayvanat Bahçesi                       22 ha

Berlin Hayvanat Bahçesi                           35 ha

Münih Hayvanat Bahçesi                          36 ha

Prag Hayvanat Bahçesi                              45 ha

Sofya Hayvanat Bahçesi                            23 ha

Stokholm Hayvanat Bahçesi                     30 ha

San Francisco Hayvanat Bahçesi               32 ha

Kiev Hayvanat Bahçesi                             40 ha

Dublin Hayvanat Bahçesi                          12 ha

Antwerp Hayvanat Bahçesi                       10 ha

Dünyada bu ölçekte bir hayvanat bahçesi bulunmadığı gibi şu anda dahi AOÇ kaynaklarını en çok zorlayan kalemi bu ölçekte özellikle belediye üzerine yükleyerek işletmek kesinlikle olası değildir. Bu büyüklükteki bir Hayvanat Bahçesinin yapımı ve bakımı hususunda hiçbir araştırma yapılmadığı anlaşılmaktadır.

 Her şeyin en büyüğüne sahip bir belediye olmaktansa kamu yararına akılcı- işleyen projeler ile hizmet vermek yerel ve evrensel -popülizmden daha önde gelen- planlama ve belediyecilik hizmetidir, olmalıdır.

 Yeni hayvanat bahçesi ile ilgili plan notu, bu alanda yeni binaları, kalıcı tesis ve yapıları da gerektirmektedir. Bu nedenlerle, Hayvanat bahçesi ile ilgili 1/25000 ölçekli planın 1 no‘lu plan notu ile 1/10000 ölçekli planın iki ve dört no‘lu plan notlarının iptaline karar verilmesini talep ediyoruz.

            e.3) 1/10000 ölçekli planın dokuz, on, on beş ve on altıncı maddeleri 5659 sayılı Kanuna aykırıdır.  Uygulamada AOÇ arazisi üzerinde kira ve benzeri yollarla yaşanan işgallere hukukilik kazandırma girişimini önüne geçmek için, imar uygulamalarında bütünlüğü sağlamak üzere planlama sürecini işletecek olan Büyükşehir Belediyesi başta,

•·        Müdürlüğün önünü alamadığı en çok uğraştığı sorunların başında gelen kiracıların, kiraladıkları açık ve kapalı alanları sürekli genişletmesi ve bu suretle kamu yararı aleyhine haksız kazanımlar sağlaması gerçeğine ilişkin plan notlarında açık bir düzenleme yapılmamıştır. Bu durumun önlenebilmesi için kiradaki taşınmazların sürekli ve periyodik olarak denetimini sağlayacak planlama kararlarının geliştirmemiştir. Ancak bu konuda planda bir düzenleme yapılmayarak AOÇ arazisi üzerinde kiracı görünenlerin durumları hukukileştirilmektedir.

•·        AOÇ arazisi üzerinde bulunan kamu kurum ve kuruluşları ile KİT‘lerin özelleştirilmesi aşamasında yitirilen AOÇ arazilerinin çiftliğe geri kazandırılması sağlanmalı,

•·        Kadastral kaymalar nedeniyle gerekli düzenleme ve parçalı şekildeki arazilerin ne şekilde bütünleştirileceği koruma amaçlı imar planında belirtilmemiştir.

Bu nedenle kanunun gerekçesinde sürekli ön plana sürülen bu değişiklik bir "yasal işgal" sürecine hizmet edecektir. Bu nedenle 1/10000 ölçekli planın dokuz, on, on beş ve on altıncı maddelerinin de iptalini talep ediyoruz.

e.4)  AOÇ 1/25.000 ölçekli planın değerlendirme ve müdahale politikalarını içeren plan üzerinde, AOÇ üzerindeki üretim faaliyetlerinin alan dışına taşınacağı ve AOÇ‘nin Organize Sanayi Bölgesi olarak yönetim örgütlenmesine geçileceği belirtilmektedir. 1/25.000 ölçekli planın değerlendirme ve müdahale politikaları 5659 sayılı kanuna aykırıdır. Şöyle ki:

 Tarım ve Köyişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname[23]‘nin 29. maddesine göre Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığına bağlı kuruluşlardandır.

5659 sayılı Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanununun 1 inci maddesinde, Tarım Bakanlığına bağlı ve tüzelkişiliği haiz olmak üzere Ankara‘da Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğünün kurulduğu, çiftliğin işletilme esaslarının Tarım Bakanlığı‘nca tespit edileceği belirtilmektedir[24]. 2‘nci maddesinde de, Müdürlüğün bir müdürün idaresi altında, bir müdür yardımcısı ile umumi ziraat işleri, bağ, bahçe kültürleri ve ağaçlandırma işleri, hayvancılık ve hayvanat bahçesi işleri, ziraat sanatları işleri, ticaret, idare ve levazım işleri ile hesap işleri şefliklerinden ve hukuk işleri servisinden teşekkül edeceği, Müdürlüğün ticaret alanındaki faaliyetinin; işletmeden elde edilen mahsullerin veya bunlardan işletmenin ziraat sanatları kısımlarında değerlendirilmiş olanlarının satılmasına münhasır olduğu hükümlerine yer verilmiştir. Atatürk Orman Çiftliği Müdür ve Personelinin görev ve yetkileri bir yönetmelikle düzenlenmiştir.[25] Müdürlüğün Bütçesi de yine bir yönetmelikle düzenlenmiştir.[26]

Oysa ki AOÇ 1/25.000 ölçekli planın değerlendirme ve müdahale politikalarını içeren plan, AOÇ‘nin yönetim örgütlenmesini değiştirmektedir. AOÇ, Organize Sanayi Bölgesi olarak gösterilmiştir. 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu‘nun 5. maddesine göre, Organize Sanayi Bölgeleri, özel hukuk tüzel kişiliğidir.  Tarım ve Köyişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname‘nin 29. maddesine göre Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığına bağlı kuruluşlardandır. Planla AOÇ‘nin tüzel kişiliği, kamu tüzel kişiliğinden özel hukuk tüzel kişiliğine dönüştürülmeye çalışılmaktadır. Planla ilgili bu düzenleme yukarda belirtildiği gibi 441 sayılı KHK‘ye ve 5659 sayılı kanuna aykırıdır.

Kanunla kurulan Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü‘nün yukarıda yer verilen hükümlere göre kuruluş amacı ve görevinin tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin yapılmasına yönelik olduğu kuşkusuzdur. Atatürk Orman Çiftliği‘nin, Koruma Kurulunca sit alanı olarak tescil edilmesindeki temel gerekçelerden biri de yukarıda belirtildiği üzere, çiftçiye önderlik edecek şekilde modern metotlarla yapılan tarım ve hayvancılık faaliyetinin devamının sağlanmasıdır. [27] AOÇ arazisi üzeirnden tarımsal üretim faaliyetlerinin taşınmasına yönelik plan ilkesi ve plan 5659 saylı kanuna ve Mustafa Kemal Atatürk‘ün vasiyetine aykırıdır.Planın bu açıdan da iptali gerekir.

B.2) KORUMA HUKUKU VE KORUMA İLKELERİ AÇISINDAN HUKUKA AYKIRILIKLAR  

a) AOÇ ve benzeri tarihi ve doğal alanlar; insanlığın ortak kültür mirasıdır ve korunması gerekir. Günümüzde bu tür değerlerin korunması için pek çok uluslararası sözleşme imzalanmış ve ulusal yasalar çıkartılmıştır. Ülkemiz de uluslararası sözleşmelerle kültür mirasının korunması konusunda taahhütlerde bulunmuştur. Bu konuya ilişkin ulusal mevzuatımızda da düzenlemeler bulunmaktadır.

 

            1972-Paris- Dünya Kültür ve Doğal Mirasının Korunmasına dair Sözleşme ile "...kültür mirası ve doğal miras niteliğindeki varlıkların evrensel miras olduğu kabul edilmiş, sözleşmeci ülkelere, kendi ülkelerindeki, kültür mirası ya da doğal miras sayılabilecek varlıkların saptanması, korunması, muhafazası teşhiri ve gelecek kuşaklara iletilmesinin sağlanması..." görevi yüklenmiştir. (14.04.1982 tarih ve 2658 sayılı yasa katılmamız uygu bulunan bu sözleşme, 23.05.1982 tarih ve 8/4788 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla onaylanarak, 14.02.1983 tarih ve 17959 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır)

            1985- Granada Avrupa Mimari Mirasının Korunması Sözleşmesi  ile korunacak anıt, bina grupları ile ören yerlerinin kesin olarak tespit edilebilmesi için Sözleşmeci Devletler; "...bu tarihsel varlıkların envanterlerini oluşturmayı, bu tarihsel varlıklara zarar verebilecek tehlikeli durum doğduğunda, en kısa zamanda gerekli dokümanları hazırlamayı, mimari mirasın korunması için yasal önlemleri almayı, korunma için gerekli denetlemeleri yapmayı, korunan varlıkların bozulmasını, hasar görmesini veya yıkılmasını, önlemeyi..." taahhüt etmişlerdir. (03.10.1985 tarihinde imzalanan ve 13.04.1989 tarihli 3534 sayılı yasa ile onaylanması uygun bulunan sözleşmenin onaylanması, Bakanlar Kurulunca  18.05.1989 tarihinde kararlaştırılmıştır).

            1992 Valetta/Malta Arkeolojik Mirasın Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi ile de Sözleşmeci Devletler; "...arkeolojik mirasın korunması için gerekli önlemleri almak, arkeolojik araştırma faaliyetlerini bilimsel güvence altına almak, arkeolojik mirasın tercihen bulunduğu yerde korunması ve bakımını sağlamayı ..."taahhüt etmişlerdir. (16.01.1992  tarihinde imzalanan ve 05.08.1999 tarihli 4434  sayılı yasa ile onaylanması uygun bulunmuştur).

Ayrıca Avrupa Peyzaj Sözleşmesi (2000), bu tür tarihi ve kültürel miras değerlerini uluslararası önemde korumayı zorunlu kılacak taahhütleri içermektedir . Avrupa Peyzaj Sözleşmesi, 20 Ekim 2000 tarihinde imzaya açılmış ve ülkemiz sözleşmeyi bu tarihte imzalamıştır. "Avrupa Peyzaj Sözleşmesi‘nin Uygun Olduğuna Dair Kanun Tasarısı", 10 Haziran 2003 tarih ve 4881 nolu Kanunla onaylanarak 27 Temmuz 2003 tarih ve 25181 sayılı Resmî Gazete‘de yayınlanmıştır.

Avrupa Peyzaj Sözleşmesi; peyzajın kültürel, ekolojik, çevresel ve sosyal alanlarda kamu yararı taşıdığını; peyzajın yerel kültürlerin biçimlenmesine katkısı sağladığını ve bunun da Avrupa kültürel ve doğal mirasının en önemli parçası olduğunu, insanın refahı ve Avrupalı kimliğinin pekiştirilmesine katkıda bulunduğunu vurgulamaktadır. Bu sözleşmeyi imzalayan her bir taraf peyzajları, yasayla, insanların çevrelerinin önemli bir bileşeni, onların paylaştıkları kültürel ve doğal mirasın çeşitliliğinin bir ifadesi ve kimliklerinin bir temeli olarak tanımayı taahhüt etmektedir. "Ülkeler; peyzajı, bölgesel ve şehir planlama politikalarına ve kültürel, çevresel, tarımsal, sosyal ve ekonomik politikalarına ve aynı zamanda peyzaj üzerinde doğrudan veya dolaylı etkisi olabilecek diğer politikalarına katmayı yükümlenir" denilmekte olup burada ülkesel-bölgesel fiziki planlarda, peyzaj alanlarının korunması ve kent yerleşimlerinin planlanmasında peyzajın temel bir veri olarak ele alınması amaçlanmaktadır (Md.5).

Ülkemiz kendine ait peyzajları belirlemeyi, bunların tipik özelliklerini bunları dönüştüren güçleri ve baskıları çözümlemeyi, değişiklikleri kaydetmeyi, böylece belirlenmiş olan peyzajları, bu peyzajlarla ilgilenen tarafların ve ilgili nüfusun bunlara verdiği özel değerleri dikkate alarak değerlendirmeyi yükümlenir.

Bilindiği gibi; Anayasanın 90. maddesinin son fıkrasına 22.05.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5170 sayılı yasayla eklenen cümle ile "usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümlerinin esas alınacağı" belirtilmiştir. Bu anayasa hükmüne göre,  dava konumuzla ilgili uluslararası sözleşmeler ile ulusal yasaların çelişmesi halinde, Uluslararası sözleşme hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.

T.C.Anayasası madde; 90/son; "Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 5170 - 7.5.2004 / m.7) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır"

Diğer yandan da AOÇ, Türkiye Cumhuriyeti‘nin modern Türkiye yaratmadaki ilk eylem alanlarından olarak en önemli tarihi ve kültürel miras değerlerimizden birini oluşturmaktadır. AOÇ, tarihsel misyonuyla gelecek nesillere aktarılması zorunlu ve bu durumu sorgulanamayacak tarihi ve kültürel bir miras niteliğini kazanmıştır. Cumhuriyetimizin ve bu bağlamda modern Türkiye yaratma gayretlerinin en önemli simgeleri ve aktif eylem alanlarından biri de AOÇ‘dir. Ankara‘nın başkent ilan edilişinin ardından modernleşmenin başlıca göstergesi olan kentsel mekanlar yaratma fikrinin önemli bir parçasıdır.

1920‘li yıllarda bu alana Atatürk tarafından yüksek öngörüyle yüklenen misyonlar, yıllar sonra 3-14 Haziran 1996‘da İstanbul Türkiye‘de düzenlenen Birleşmiş Milletler İnsan Yerleşimleri Konferansı‘nın (Habitat II) ana temalarından ve eylem alanlarından olmuştur. Örneğin bu konferans sonucunda kentsel tarım için alan gereksinimi diğer kentsel mekanlarla eşdeğer olarak vurgulanmıştır.   Gerek Avrupa Peyzaj Sözleşmesi ve gerekse peyzaj koruma ve peyzaj yönetimi kavramlarının doğal gerekliliği olarak, AOÇ‘ye Cumhuriyetin kuruluş yıllarında belirlenen misyonu, bu mekanın geleceğine ilişkin vizyonumuzu belirmektedir. Atatürk Orman Çiftliği‘ne ilişkin herhangi bir uygulamanın bu amaç ve hedef dışına çıkmasını önlemek ulusal ve uluslararası hukukun gereğidir.

            T.C.Anayasası, "Tarih, Kültür ve Tabiat Varlıklarının Korunması" başlığı altındaki 63/1.maddesinde; "...Devlet, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar, bu amaçla destekleyici ve teşvik edici tedbirleri alır..."  düzenlemesini getirmiştir.

            2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile korunması gereken kültür ve tabiat varlıkları ile SİT‘in tanımı, tespiti, tescili ve korunmasına ilişkin düzenlemeler getirilmiştir.

            Bütün bu ulusal ve ulusal üstü hukuk metinler gereği AOÇ‘‘nin korunması, gelecek kuşaklara  aktarılmasını gerekmektedir.

            AOÇ, 02.06.1992 tarih ve 2436 sayılı Kurul kararı ile doğal ve tarihi SİT alanı ilan edilmiş, 27.07.1993 tarih ve 3097 sayılı Kurul Kararı ile sınırları belirlenmiştir. Buna ilave olarak Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu‘nun 07.05.1998 tarih ve 5742 sayılı kararı  ile de birinci derece SİT alanı olarak ilan edilmiştir. Bu nedenle çiftlik arazisi üzerinde yapılacak tasarrufların ve özellikle imar uygulamalarının SİT kararlarına uygun olması zorunludur.  Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun sit derecesinin saptanmasına ilişkin 7.5.1998 günlü ve 5742 sayılı kararıyla 1. derece doğal ve tarihi sit olarak belirlenen Atatürk Orman Çiftliğinin sit alanı olarak tescil edilmesine ilişkin aynı Kurulun 2.6.1992 günlü ve 2436 sayılı kararının gerekçesinde, çiftçiye önderlik ederek modern tarım yönteminin yurdun her köşesinde uygulanabilmesi ilkesinden hareketle tarım olgusunu önemli bir öğe olarak ele alan, bunun yanı sıra başkent Ankara‘ya yeşil alan kazandırmak amacıyla Atatürk‘ün mirası olan ve çağdaş gereksinimlere göre geliştirilerek gelecek kuşaklara aktarılarak yaşatılması gereken Atatürk Orman Çiftliğinin içerdiği tarihi, kültürel ve doğal özellikleri nedeniyle sit alanı olarak tescil edildiği belirtilmektedir.

Koruma Yüksek Kurulunun tarihi sitlerle ilgili 19.04.1996 tarih ve 421 sayılı ilke kararına göre Tarihi sit "Milli tarihimiz ve askeri harp tarihi açısından önemli tarihi olayların cereyan ettiği ve doğal yapısıyla birlikte korunması gerekli alanlardır." Şeklinde tanımlandıktan sonra kullanma koşulları "...Bu alanlarda , bitki örtüsü, topografya, siluet etkisini bozabilecek, tahribata yönelik hiçbir eylemde bulunulamayacağına..." şeklinde  sıralanmıştır.

Koruma Yüksek Kurulunun doğal sitlerle ilgili 05.11.1999 Tarih ve 659 sayılı ilke kararına göre de doğal sitler "Jeolojik devirlerle, tarih öncesi ve tarihi devirlere ait olup, ender bulunmaları veya özellikleri ve özellikleri bakımından korunması gerekli yer üstünde, yer altında veya su altında bulunan korunması gerekli alanlar..." olarak tanımlanmış ve kullanma koşulları sıralanmıştır. Buna göre doğal sitler "...kamu yararı açısından mutlaka korunması gerekli olan, korunmaya yönelik bilimsel çalışmalar dışında aynen korunacak alanlardır. (...) Bu alanlarda, bitki örtüsü, topografya, siluet etkisini bozabilecek, tahribata yönelik hiçbir eylemde bulunulamayacağına..."karar verilmiştir.

            Öte yandan, T.C. Danıştay 1. Daire E. 2003/133 K. 2003/141 T. 22.10.2003  tarihli kararına göre de "Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun doğal sitlerle ilgili 5.11.1999 günlü ve 659 sayılı ilke kararında yer alan I. derece doğal sit alanlarında mevcut tarımsal ve hayvancılık faaliyetlerinin sürdürülebileceği hükmünün iptalini de içeren kararının, Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğünün kendisine Kanunla görev olarak verilen tarımsal ve hayvancılık faaliyetlerini sürdürmesini engelleyebileceği biçiminde yorumlanması olanağı da bulunmamaktadır. Kaldı ki, Koruma Yüksek Kurulunun tarihi sitlerle ilgili 19.4.1996 günlü ve 421 sayılı ilke kararının koruma ve kullanma koşulları başlıklı bölümünün ( f ) bendinde yer alan, önceden süregelen tarımsal faaliyet ile bağ ve bahçeciliğin devam ettirilebileceğine, bu amaç dışında kesinlikle kullanılamayacağına ilişkin hüküm halen yürürlükte bulunduğundan, bu ilke kararı doğrultusunda da Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğünün tarımsal faaliyetine devam edebileceği kuşkusuzdur (...) Kuruluşundaki amacı ve görevi Kanunla belirlenen A.O.Ç. Müdürlüğünün kurul kararı ile amacının ve fonksiyonlarının engellenmesi veya kaldırılmasının hukuken mümkün olmadığı açıktır." Denilmektedir.  

            Buna karşın Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından kabul edilen koruma amaçlı imar planları bu hukuki metinlerden doğan koruma ilkelerine aykırı hükümler içermektedir.

            b) 1/25000 ölçekli planın bir ve 1/10000 ölçekli planın iki ve üç numaralı paragrafında, "olimpiyat oyunları spor parkı açık ve kapalı spor alanları ve benzeri rekreasyon  işlevleri yer alır; bu işlevlerin gerektirdiği tesislerin yapılaşma koşulu ihtiyaca göre alt ölçekli koruma amaçlı imar planlarında belirlenecektir", şeklindeki işlevlendirme ve yetkilendirme iptal edilmelidir.  1/25000 Ölçekli plan notlarının birinci paragrafında  Atatürk Orman Çiftliği alanlarında "(...) olimpiyat köyü (...) açık ve kapalı spor alanları..."nın  yer alabileceği,  1/10000 ölçekli plan notlarının iki numaralı paragrafında ise :   "Atatürk Orman Çiftliği mülkiyetindeki alanlarda: (...) olimpiyat oyunları spor parkı açık ve kapalı spor alanları ve benzeri rekreasyon işlevleri yer alır."   Düzenlemesi yapılmıştır.       

"Olimpiyat Köyü"  yaz ve kış olimpiyatları için  atletizm, su sporları, tenis, kayak, futbol, jimnastik, güreş, halter  ve benzeri diğer branşlar için kapalı-açık  tesislere, seyirciler, basın mensupları, protokol erkanına seyir olanağı sağlayacak tribünlere, gelenlerin otomobillerini park edecekleri geniş otoparka, tesislerine,  sporcuların, hakemlerin soyunma-giyinme, banyo-tuvalet ihtiyaçlarını gidermeye elverişli kapalı tesisleri-inşaatları-yapıları , keza sporcu, yönetici ve hakemlerin  konaklaması için otel,  motel, pansiyon  ve benzeri  kapalı tesisleri- inşaatları-yapıları gerektirmektedir.

Oysa planlarda bu tesislerin inşa edileceği yerler olarak gösterilen Araziler, Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 02.06.1992 tarih ve 2436 sayılı kararıyla tarihi ve birinci derece doğal sit olarak tescillidirler. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Korumu Yüksek Kurulunun 19.04.1996 tarih ve 421 sayılı, tarihi sitlerde  keza 05.11.1999 tarih ve 659 sayılı Doğal tabii sitlerde koruma ve kullanma koşullarını belirleyen "...Bitki örtüsünü, topografik yapıyı, silueti bozabilecek , tahribata yönelik hiçbir eylemde bulunulamayacağına..."  dair kararı, 1/25000 ölçekli planın yapılıp askıya çıktığı tarihte yürürlüktedir.

Sözü edilen ilke kararlarına göre arazinin topografik yapısını bozmak dahi mümkün değil iken, 1/25000 ölçekli plan notlarının birinci paragrafında ve 1/10000 ölçekli plan notlarının iki numaralı paragrafındaki cümleyle Yenimahalle İlçesi tapusuna Susuz mevkiinde kain kadastral 2086, 2084,2082 parsel sayılı toplam 5.526.138 metrekare yüzölçümlü alanlarda (5526 Dekar, başka anlatımla Gençlik Parkı toplam alanının 23 misli alanlı arazi) )  bina türü yapılaşmaya olanak sağlayan işlevlendirmenin Koruma Kurulunca "...uygun..." bulunması 2863 sayılı yasanın 57. maddesinin gönderme yaptığı Koruma Yüksek Kurulu kararlarına aykırıdır.  

20.000 Kişi seyirci kapasiteli olimpik ölçülerde bir futbol stadyumu 200 x250 metre ebatlı olup 50.000 metrekare (50 Dekar) yüzölçümlü arazi gerektirir. Otopark ve diğer tesisler için 50.000 metrekare ( 50dekar) gerekir. Sonuçta bir olimpik futbol stadı yaklaşık  100 dekar arazi gerektirir. Planda bu işler için ayrılan arazi  5526 dekar olup,  5526 : 100 = 55 hesabıyla 55 adet futbol stadı kadar yer, bu işlere tahsis edilmiştir. 55 Adet futbol stadı inşa edilecek  kadar geniş bir arazinin bu işe tahsisi ile elde edilmesi beklenen gelirin ne olduğunu gösteren fizibilite, Plan Açıklama Raporunda mevcut değildir. Esasen bu sayıda futbol stadı tasarımı makul ve reel değildir. Arazilerinin bağış mükellefiyetleri ifa etmekle yükümlü olduğu hatırlanırsa,  bu amaca tahsis edildiklerinde mükellefiyetlerini yerine getiremeyecek hale düşecekleri görülebilecektir. İşlem, amaç unsuru itibariyle hukuka  aykırıdır.

c) 1/10.000 ölçekli planın, beş numaralı plan notunda "Tarihi çekirdek alanında  (...)Arası yaya yolu (...) birlikte servis yolları ve genel otopark ...uygulama imar planı ve kentsel tasarım projesi kapsamında bir bütün olarak düzenlenecektir..." cümlesi yer almaktadır. Yapılaşmalar arası yollar ve genel otopark ihtiyaçlarının uygulama projeleri ile tasarlanabileceğine dair düzenleme yukarıda sunduğumuz koruma yüksek Kurulu ilke karalarına aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmesini talep ediyoruz. 

d) A.O.Ç içinden geçen ve Ankara‘nın en hayati su rejimini oluşturan Ankara Çayı‘nın geleceği ve korunması, iyileştirilmesine ilişkin hiçbir plan notu bulunmamaktadır. Büyükşehir Belediyesince büyük bir gizlilik içinde hazırlanan Ankara Çayı Islah projesinden söz edilmemesi Koruma Amaçlı yapıldığı iddia edilen bu planla ilgili endişeleri bir kat daha arttıracaktır. A.O.Ç, kentin su kaynaklarının toplandığı ve dağıldığı alandır, su rejimini koruyarak kullanmanın kamu yararı vardır. Doğal bir sit niteliği taşıyan AOÇ‘nin ekolojik değerler bütünlüğünün su kaynaklarının geliştirilmesiyle sağlanacağı şüphe götürmez. Ancak bu konuda Koruma Amaçlı İmar Planlarına, Ankara Çayı ile ilgili bir hüküm dahi konulmadan, AOÇ‘nin doğal bütünlüğünün korunmasına olanak yoktur. Plan, toprak koruma ve arazi kullanma dengesinin gözetecek esasları barındırabilmesi için öncelikli olarak planlanan alanın su rejimi hakkında bilimsel etütleri hazırlanmış bir çalışmaya göre hazırlanmalıydı. Ancak Plan ve plana ilişkin belgelerde bu konuda bütünlüklü bir çalışma yoktur. Bu açıdan da, AOÇ‘nin doğal sit niteliğinin koruma konusunda bu açıdan da her hangi bir düzenleme getirmeyen planlar hukuka aykırıdır.

e) Planın önerdiği kullanımlar sonucu AOÇ‘nin varlık nedeni olan ve korunarak destekleneceği ve geliştirileceği savlanan tarım arazileri kullanımı oranı oldukça düşüktür. Tarım ve diğer arazi kullanım önerilerinin nesnel karşılaştırmaları yapılmamıştır.

 AOÇ arazilerinin detaylı temel toprak ve etüt haritalamaları Arcak vd (2002) tarafından gerçekleştirilmiştir[28]. 35.912 dekarlık alanda yürütülen bu çalışma temel alınarak çiftliğin tarımsal kullanım amaçlı Arazi Yetenek Sınıflandırması veya Arazi Kullanım Kabiliyet Sınıfları (AKK) ve Tarımsal Kullanıma Uygunluk Sınıflamaları (TKUS) yapılmıştır. AOÇ arazilerinin AKK sınıflarına göre dağılımları Şekil 1 ve Çizelge 1‘de, TKUS‘a göre dağılımları ise Şekil 2 ve Çizelge 2‘de sunulmuştur. Fabrika, otel, taş ocağı, ırmak, hava alanı, bina ve kömür depoları gibi arazi kullanımlarından oluşan, Çiftliğin %20,1‘inde 7.233 dekarlık bir yerleşimi kaplayan alanlar AKK ve TKUS çalışmalarında değerlendirme dışı alanlar (DDA) olarak bırakılmıştır.

Tarımsal amaçlı bir sınıflandırma olan AKK sınıflandırmasında İşlemeli Tarıma Uygun olan I ve IV sınıf araziler 25.703,9 da ile AOÇ arazilerinin % 71,6‘sını kaplarken, İşlemeli Tarıma Uygun Olmayan V - VIII sınıf araziler 2975,0 da ile % 8.3‘ünü kapsamaktadır (Çizelge 1). Bununla birlikte, işlemeli tarıma uygun olmayan araziler içinde bulunan VI ve VII sınıf arazilerin bağ-bahçe gibi özel ürün arazileri olarak değerlendirilebileceği de göz önünde bulundurulursa, AKK‘na göre işletme arazilerinin %79,9‘unu kaplayan 27.063,0 da‘lık bir alan tarımsal amaçlı kullanımlara uygun olarak değerlendirilmektedir.

AOÇ Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ve Plan açıklama notlarına yansıyanın aksine, AOÇ arazi varlığının yaklaşık % 80‘i tarımsal üretim için uygun arazilerden oluşmaktadır.  Diğer bir ifadeyle AOÇ arazi varlığının hemen hemen tamamı, ulusal doğal kaynak mirası ve yeryüzünde en kıt unsur ve ulusun ortak mirası olan verimli tarım arazisi olduğundan, arazi kullanım kabiliyet sınıflamasına veya tarımsal üretim amacına uygun olarak kullanılmalıdır. 

Koruma amaçlı nazım imar planı  ise AOÇ arazisini değişik vasıflandırmalarla yapılaşmaya açmaktadır.

 

Çizelge 1. Atatürk Orman Çiftliği Arazi Yetenek Sınıflarının Dağılımı

Arazi Kullanım Kabiliyet Sınıfları (AKK) Sınıfı

Dağılım

AKK

Sınıfı

Dağılım

Dekar

Oran (%)

Dekar

Oran (%)

I

5928,9

16,5

V

194,5

0,5

II

9357,3

26,1

VI

976,9

2,7

III

7378,6

20,5

VII

382,2

1,1

IV

3039,1

8,5

VIII

1421,4

4,0

Toplam

25703,9

71,6

Toplam

2975,0

8,3

 

Arcak vd. (2002), ILSEN (Şenol ve Tekeş, 1995) modeline[29] göre AOÇ için ayrıca yaptıkları tarımsal kullanıma uygunluk sınıflandırmasında çiftlik arazilerinin de 19.877,1 dekarlık (% 55,3) bir alanın tarımsal kullanımlara son derece uygun olduğunu ve 6.292,7 dekarlık (% 17.5) sınırlı tarımsal kullanıma sahip alanlarla birlikte 26.269,9 dekarlık (% 72,9) alanın mutlak tarım arazileri olarak gruplandırmışlardır. Çiftliğin şu anda çeşitli arazi kullanımları ile tarım dışı arazilere çevrilen ve tarımsal kullanımda değerlendirme dışı alanlar olarak bırakılan 7.233,0 dekarlık (% 20.1) bir alan ve tarım arazileri içinde yer alan 2.509,1 dekarlık (%7.0) bir alan tarım dışı amaçlarla kullanıma uygundur. Bununla birlikte, bu alanlarda seçilecek tarım dışı arazi kullanımlarının tarım arazilerini etkilemeyecek bir şekilde planlanması zorunludur.

 

Şekil 1. Atatürk Orman Çiftliği Arazi Yetenek Sınıflandırma Haritası

Çizelge 2. Atatürk Orman Çiftliği Tarımsal Kullanım Uygunluk Sınıfları

Tarımsal Kullanıma Uygunluk Sınıflamaları (TKUS)

Dağılım

Dekar

Oran (%)

Değerlendirme Dışı Alan

7233,0

20,1

Seçkin Tarım Arazileri

7072,9

19,7

Oldukça İyi Tarım Arazileri

8295,9

23,1

Sorunlu Tarım Arazileri

4508,4

12,6

Sınırlı Tarımsal Kullanımlı Araziler

6292,7

17,5

Tarım Dışı Araziler

2509,1

7,0

Toplam

35912,0

100,0

            İki farklı araştırma ekibi ve iki farklı yöntemle gerçekleştirilen arazi değerlendirme çalışmalarının sonuçlarına göre; AOÇ arazi varlığının % 73 ile % 80‘i tarımsal üretim için uygun niteliklere sahip arazidir. Buna karşın AOÇ arazisi üzerinde tarıma ayrılan pay oldukça kısıtlıdır. Bu durum 5659 sayılı yasa ve Mustafa kemal Atatürk‘ün vasiyetine de aykırıdır. 

Şekil 2. Atatürk Orman Çiftliği Tarımsal Kullanım Uygunluk Sınıfları Haritası

f) 1/10.000 ölçekli planda, koruma kurulu‘nun, on beş numaralı plan notlarına eklediği 1992 yılı tescil kararı sonrası yapı ve kullanımları da sit kapsamına alma yaklaşımı hukuka aykırıdır. Tescil işlemi açıklayıcıdır. Doğal ve Tarihi bir kültürel varlığa nitelik kazandırmaz. Bu nedenle 1992 yılında alınan doğal ve tarihi sit işleminden önce AOÇ arazisine yapılan hukuk dışı müdahaleler hukukileştirilemez.  Zira bu sayede Marmara Oteli, istasyon çevresi ve tartışmalı sosyal tesislerin tümü yasallaşacak, ileride yapılaşma haklarını sürdürebileceklerdir. Bu nedenlerle bu plan notunun da iptali gerekir.

g) 1/10.000 ölçekli planın 11 numaralı plan notunda "Koruma" önerilen sadece 5 yapı dışında kurul her türlü yol ve kavşak müdahalesini olası kılmıştır. Planın bu hükmü de yukarda anılan ilke kararlarına aykırıdır. Kamu yararına bir kente ve kentliye sağlanacak fayda sadece alt üst geçitler ve yollara mı indirgenmektedir? Oysa korunması önerilen yapılar, alanlar ve kullanımlar için detaylı çalışmalar (sadece adı koruma olan) plan ekinde sunulmalı, kurul karar alırken öncelikle bunu dikkate almalıdır. Oysa planlama çalışmaları sırasında böyle bir süreç izlenmemiştir. Bu nedenle bu plan notunun da iptali gerekir.

h) AOÇ Ankara‘nın Başkent olarak gelişiminden beri şehrin en önemli hava koridoru özelliğini korumuştur. Şehrin ciğerlerinin yoğun yapılaşmaya açılması Ankara‘nın uzun yıllar yaşadığı kirlilik sorunu yeniden gündeme getirecek ancak bu sefer geri dönülmez bir noktaya varılmış olacaktır. Şehrin hava kirliliğine bağlı yaşayacağı sağlık sorunlarının çevresel ve toplumsal maliyeti dava konusu planın iptal edilmesinden daha fazla olacağı kesindir.

SONUÇ_____________: Yukarda arz ve izah edilen nedenlerle, Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından 12.1.2007 tarih ve 207 sayılı kararla kabul edilen "Atatürk Orman Çiftliği Arazileri ve Doğal Sit Alanına ilişkin 1\25.000 nazım imar planı ve 1\10.000 ölçekli Nazım İmar Planı ve Koruma Amaçlı Nazım İmar Planlarına" ait işlemin şehircilik ilkeleri, planlama esasları, kamu yararı açısından hukuka aykırı olması ve uygulanması halinde telafisi güç zararların doğmasına neden olacağından

öncelikli olarak yürütmenin durdurulmasına

Yürütmenin durdurulması istenen işlemlerin,  şehircilik ilkeleri, planlama esasları, kamu yararı açısından hukuka aykırı olması nedeniyle iptaline

yargılamanın duruşmalı olarak yapılmasına

Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından kabul edilen planların dayanağı olan 5524 sayılı yasanın Anayasa‘ya aykırılığı nedeniyle Anayasa Mahkemesine gönderilmesine

Yargılama giderleri ile ücreti vekâletin davalı idare üzerinde bırakılmasına karar verilmesini vekâleten arz ve talep ederiz.

  

 

 

 


 

[1] Bunların genel özelliklerinin, kamu yatırımları ve tarıma dayalı sanayi yatırımları için tahsis (uçak fabrikası için Türk Hava Kurumuna, tohum ıslah istasyonu için Tarım Bakanlığına, kısa dalga verici istasyonu için Basın Yayın Genel Müdürlüğüne, mensucat sanayii için Sümerbank‘a, bira fabrikası için Tekel‘e vb.) olduğu görülmektedir.

[2] MADDE 10 - Atatürk Orman Çiftliğinin bu kanunun yayımı tarihindeki sınırları içinde bulunan gayrimenkullerin gerçek veya tüzelkişilere devir ve temliki ve kamulaştırılması özel bir kanunla izin alınmasına bağlıdır.

Bu kanunun yayımı tarihinden önce resmî daire ve teşekküllere, Devlet Ziraat İşletmeleri Kurumu İdare meclisi kararı ve Tarım Bakanlığının muvafakatiyle satışı takarrür etmiş gayrimenkuller hakkında yukarı ki fıkra hükmü uygulanmaz.

Çiftlik içinde müteferrik durumda bulunan sahipli arazi parçaları Menafii Umumiye İstimlâk Kararnamesi hükümlerine göre kamulaştırılabilir.

 

[3] ATATÜRK ORMAN ÇİFTLİĞİ ARAZİSİNİN 8070 DEKARININ SATILMASI HAKKINDA KANUN

Kabul Tarihi: 29 Ocak 1954, Bu kanun ile: a) Etimesğut bölgesinde ikinci Zırhlı Tugay tarafından halen işgal edilmiş bulunan 5450 dekar arazi ile askeri hava meydanı ittihaz edilen 650 dekar ve Çorakpınar mevkiine Muharebe Alayı ve Hava Kontrol Grubu tarafından işgal olunan 455 dekar ve yine Çoraktepe mevkiine Dördüncü Uçaksavar Bataryasının yerleştirilmiş bulunduğu 50 dekar olmak üzere ceman 6.605 dekar arazinin Milli Savunma Vekâletine, b) Güvercin istasyonu civarında Ankara Çimento Fabrikası ile tesis ve lojmanların inşa edilmiş olduğu 750 dekar sahanın Ankara Belediyesine, c) Devlet Demiryolları Hastanesinden Orman Çiftliği istasyonuna imtidat eden demiryolu ile asfalt yol arasında ve bir kısmı da bu asfalt yolun güneyinde olmak üzere ziraata elverişli bulunmayan 350 dekar çorak arazi ile Bahçelievler bölgesinde Fen Fakültesine mücavir 130 dekar ve İstanbul yolu ile Yenimahalle yıllarının birleşme noktasında iki parçada 80 dekar olmak üzere ceman 560 dekar arazinin muhtelif yapı kooperatiflerine, d) Fişek Fabrikası kuzeyinde, bu fabrika ile yeni İstanbul yolu arasında olup Kömür Satış ve Tevzi Müessesi depo ve tesislerinin kurulu bulunduğu 135 dekar arazi ile Akköprü bölgesinde İstanbul yolunun dördüncü kilometresi civarında 20 dekar olmak üzere ceman 155 dekar arazinin Etibank ile Kömür Satış ve Tevzi Müessesine, İlgili Vekâlet veya teşekküllerle mutabık kalınacak bedel üzerinden satılmasına izin verilmiştir.

ATATÜRK ORMAN ÇİFTLİĞİ ARAZİSİNDEN (1.148.576) DEKARININ SATILMASI HAKKINDA KANUN. Kabul Tarihi: 10 Nisan 1957. Çıkartılan bu yasa ile Atatürk Orman Çiftliği Arazisi‘nin 1.148.576 dekarının satılmasına izin verilmiştir. Bu yasaya göre, a) Ankara - Konya - Eskişehir ve Adana Devlet yolu için lüzumlu 240 dekar kadar arazinin Karayolları Umum Müdürlüğüne; b) Bira Fabrikası batısında 175,1 dekar arazinin, inşa edilmekte olan yeni Fişek Fabrikası ihtiyacı için ilâveten makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu Umum Müdürlüğüne; c) Kadastronun 2108 ve 2113 adalarında kâin 125 dekar arazinin hububat silosu inşaat, tesisat ve müştemilâtı için toprak mahsulleri ofisi Umum Müdürlüğüne; d) Kadastronun 2107 adasında ve ayrıca Etimesgut Çakırlar bölgesinde ceman 2,8 dekar arazinin Sarıyar elektrik tesisleri enerji nakil hattı pilonları için Etibank Umum Müdürlüğüne ve bu bölgede münferit durumda kalmış bulunan 5 dekar arazinin de Sarıyar tesisleri vazifelilerinin mesken ihtiyacına; e) Kadastronun 2107 adasında 14 dekar arazinin kuşaklama kanalı tesisi için ve Çubuk Çayı üzerinde en çok 8 dekar arazinin de üç regülâtör muhafaza, bakım ve emniyet sahası olarak devlet Su İşleri Umum Müdürlüğüne; f) Gazi İstasyonu bölgesinde PTT binasının işgal etmekte olduğu 0,876 dekar arazinin PTT Umum Müdürlüğüne ve yine bu civarda mevcut jandarma ve polis karakol binaları için de beherine 0,4 dekarı tecavüz etmemek üzere 0,8 dekar arsanın Hazineye; g) Çimento Fabrikası bölgesinde demiryolu ile Çubuk Çayı arasında kalan sahadan 110 dekarının, şehir havagazı ve elektrik tesisleriyle fabrika ve imalâthaneler inşası için belediyeye veya Devlet müesseseleri, İktisadi Devlet teşekkülleri yahut hususi sınai teşebbüs sahiplerine; h) Macun Köyü mıntıkasında çiftlik ağılı ve civarı ile Balıklı mevkiinde iki parçada 90 ve Balgat köyü mıntıkasında münferit durumda 20 parçada 327 dekar araziden 30 dekarının lise binası ve müştemilâtının inşası için Hazineye ve mütebaki kısmının ise mıntıka çiftçilerine veya diğer isteklilere; satışına izin verilmiştir.

 

[5] ATATÜRK ORMAN ÇİFTLİĞİ ARAZİSİNDEN 725 DEKARININ SATILMASI VE EVVELCE MÜBADELE EDİLMİŞ OLAN BİR KISIM ARAZİNİN İLGİLİ ŞAHISLARA FERAĞININ İCRASI HAKKINDA KANUN. Kabul Tarihi: 29 Mayıs 1959.  Bu kanun ile de:  a) Sincanköy-Gazi istasyonları arasında inşa edilecek ikinci demiryolu güzergâhı için gerekli 150 dekar arazinin Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletme umum Müdürlüğüne, b) Çimento Fabrikası civarında Ankara-İstanbul Demiryolunun güneyindeki araziden 25 dekarının Çöp kıymetlendirme Fabrikası inşası için Ankara Belediyesine, c) Marmara Köşkü ile Sivrihisar yolu arasında mevcut araziden 50 dekarının Şap Araştırma ve Mücadele Enstitüsü inşası için Hazineye, d) Yeni İstanbul yolunun kuzeyinde Tavukçuluk Enstitüsü hududundan itibaren batıya doğru imtidat eden araziden, zirai maksatlarla istimali mümkün olmayan 300 dekarının işçi meskenleri inşası için İşçi Sigortaları Umum Müdürlüğüne, e) Aynı araziden 150 dekarının Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu işçileri için mesken inşası maksadı ile Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumuna, f) Yine bu araziden 50 dekarının Atatürk Orman Çiftliği işçi ve müstahdemlerine mesken inşa edilmek üzere Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğüne, g) Ankara şehri imar nâzım plânı gereğince Çiftlik arazisinden açılmasına zaruret görülen yollar için lüzumlu arazinin Ankara Belediyesine, İlgili idarelerle Çiftlik Yönetim Kurulu arasında tespit ve emsalinin satış ve günün rayicine satılmasına izin verilmiştir.

 

[6] ATATÜRK ORMAN ÇİFTLİĞİ MÜLKİYETİNDEKİ BİR KISIM ARAZİNİN DEVREDİLMESİNE İZİN VERİLMESİ HAKKINDA KANUN. Kabul Tarihi: 24 Mayıs 1983. Resmi Gazete ile Neşir ve İlânı: 27 Mayıs 1983 - Sayı: 18059. Bu yasa ile: "Atatürk Orman Çiftliği mülkiyetinde olup; a) Milli Savunma Bakanlığı kullanım bölgesinde bulunan Yenimahalle İlçesi, Çayyolu (Kutugün) Köyü sınırları içerisindeki 647, 648, 649, 662, 665, 668 parsel sayılı toplam 767 708 metrekare arazi ile Milli Savunma Bakanlığınca kullanılmakta olan Yenimahalle İlçesi Macun Mahallesi sınırları içerisindeki 3427, 3428, 3429 parsel sayılı toplam 488 500 metrekare arazinin, Tarım ve Orman Bakanlığı ile Milli Savunma Bakanlığı arasında tespit edilecek bedelle, Milli Savunma Bakanlığına tahsis edilmek üzere Hazineye, b) Çankaya ilçesi, Balgat köyü sınırları içerisindeki 2093/3, 2095/1, 2096/30, 35, 61, 83 parsel sayılı toplam 396 312 metrekare arazinin Tarım ve Orman Bakanlığı ile Gazi Üniversitesi Rektörlüğü arasında tespit edilecek bedelle Gazi Üniversitesine, c) Ankara-İstanbul yolunun 7+860 ıncı km.‘si ile Ankara-Eskişehir yolunun 7+200 üncü km.‘si arasını birbirine bağlayan ve Ankara nazım planına göre Ankara yeni çevre yolunun bir parçasını ve Anadolu Bulvarının devamını teşkil edecek şekilde inşa edilecek ve Atatürk Orman Çiftliği arazisinden geçecek olan çift yol için toplam 186 441 metrekare arazinin Tarım ve Orman Bakanlığı ile Bayındırlık Bakanlığı arasında tespit edilecek bedelle Karayolları Genel Müdürlüğüne, Devredilmesine 5659 sayılı Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanununun 10 uncu maddesi hükümlerine göre izin verilmiştir."

 

[7] Tarımda yaşanan son özelleştirme dalgası ile de, MEY Gıdanın aldığı TEKEL içki fabrikalarının % 90‘ı uluslar arası tekellere satılmış, böylece bir ABD Firması bile AOÇ içinde arazi sahibi olmuştur. 

[8] Bugün Ankara‘nın doğu kesiminden başlayarak batı yönüne doğru uzanan bir dizi halindeki, Gençlik Parkı, eski Hipodrom, Atatürk Orman Çiftliği, Ortadoğu Teknik Üniversitesi, Hacettepe ve Bilkent Üniversitelerinden oluşan arazi topluluğu, başkentin havalandırma koridoru özelliğini taşımaktadır. Ancak, eski hipodromun kaldırılarak bu alanın yapılaşmaya açılması, AOÇ arazisinden satın alınarak yapılan toptancı hali, traktör ve çimento fabrikaları ile TMO silosu yeşil kuşağı zedeleyen olumsuz yapılaşmalardır. Bunun yanında, çıkarılan özel kanunlarla bazı yapı kooperatiflerine mesken yapımı için 941 dekar arazi verilmesi, sürecin geldiği noktayı işaret etmesi bakımından önemlidir.

Diğer taraftan AOÇ arazisi içinden demiryolu ve karayolu geçişleri mevcuttur. Doğu Batı ekseninde AOÇ‘den geçen yollar; İstanbul yolu, Eskişehir yolu, Ümitköy-AŞTİ yolu, Ankara-Polatlı demiryolu ve banliyö hattı, Ümitköy ve Sincan metro güzergâhlarıdır. Kuzey Güney ekseninde AOÇ‘den geçen yollar ise Konya yolu, Ostim-Söğütözü yolu, Anadolu Bulvarı ve Etimesgut yolu olarak sayılabilir.

Özel kanunlarla yol geçişleri için verilen toplam arazi miktarı 1070 dekardır. Ayrıca mülkiyeti halen AOÇ Müdürlüğüne ait olduğu halde çiftlik arazisinden geçen yol ve kavşaklar da mevcuttur. Üstelik Çiftlik Yönetimi bu alanların emlâk vergisini de ödemektedir.

[9] Bu alanda Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu‘nun tarihi sitlere yönelik 19.4.1996 gün ve 417 ve 421 sayılı ilke kararları ile 5.11.1999 tarih ve 659 sayılı ilke kararındaki korumaya yönelik şartlar geçerlidir. Bu nedenle, çiftlik arazisi üzerinde yapılacak tasarrufların, SİT kararlarına uygun olması zorunlu görülmektedir.

[10] Günümüzde, AOÇ; 10.413 dekar kuru ve sulu tarla tarımı yapılan, fidan ve süs bitkisi üretimi yapılan ve çayır mera arazisi;11.504 dekar orman ve park alanı; 6.881 dekar kiralanmış alan, 4.275 dekar taşocağı, bataklık, yol, kanal, bina vb. ve 320 dekar hayvanat bahçesi olmak üzere toplam 33.393 dekar araziye sahip bulunmaktadır.

[11] Eski Tarım ve Köy İşleri Bakanı Sami Güçlü AOÇ için hayallerini şöyle sıralıyordu:

"Başkentin ortasında artık nadasla tarım yapamayız. Atatürk Orman Çiftliği mirasçısının adına yakışır bir şekilde uluslararası bir merkez haline getireceğiz. Turist rehberleri ülkemize gelen yabancı ziyaretçileri başkent Ankara‘da yapılacak bu mekanı programlarına almadan gönderemeyecekler. Plan sayesinde hem Ankaralılar güzel bir ortama kavuşmuş olacak hem de başkente uluslararası bir ün kavuşturacağız."

Atatürk‘ün çiftlikle ilgili "Halka gezecek, eğlenecek ve dinlenecek sıhhi yerler ile hilesiz ve nefis gıda maddeleri temin eyleyin" şeklindeki vasiyetinden yola çıkarak başlatılan çalışmada, yeşil alan ile mevcut park ve dinlenme alanlarının daha da genişletilecek. Çiftliğin içindeki 320 dekarlık hayvanat bahçesi, bin dekara yükseltilirken çiftlik içindeki hayvanlar ABD‘deki hayvanat bahçesinde olduğu gibi doğal ortamlarında yaşayabilecek. Hayvanlara sınırsız ve özgür bir alan verilirken, dünyanın çeşitli yerlerinde ender bulunan hayvanlarda hayvanat bahçesi getirtilecek. Parkın büyük bir kısmı Ankaralıların gün içinde dinlenebilecekleri, doğa ile iç içe olabilecekleri suni göletler ve çim alandan oluşacak. Genelde Amerikan filmlerinde görülen şehir içindeki ormanlık dinlenme alanları için bugün 6 bin 680 dekar olan park ve orman alanı hazırlanacak plan ile birlikte 20 bin 82 dekara çıkartılacak ve böylelikle dünyanın en büyük parkları arasında yer alacak.", AOÇ Baştan Sona Değiştiriliyor, http://www.memurlar.net/haber/12115/, 15.11.2004.

[12] Mustafa Kemal, 11.6.1937‘de kaleme aldığı vasiyetnamesinde şunları belirtir: Başvekâlete, Malum olduğu üzere, ziraat ve zirai iktisat sehasında fenni ve ameli tecrübeler yapmak maksadiile muhtelif zamanlarda memleketin muhtelif mıntıkalarında müteaddit çiftlikler tesis etmiştim. On üç sene devam eden çetin çalışmaları esnasında faaliyetlerini; bulundukları iklimin yetiştirdiği her çeşit mahsulattan başka, her nevi ziraat sanatlarına da teşmil eden bu müesseseleri ilk senelerden başlayan bütün kazançlarını inkişaflarına sarf ederek, büyük küçük müteaddit fabrika ve imalathaneler tesis etmişler, bütün ziraat makina ve aletlerini yerinde ve faydalı şekilde kullanarak bunların hepsini tamir ve mühim bir kısmını yeniden imal edecek tesisat vücuda getirmişler, yerli ve yabancı bir çok hayvan ırkları üzerinde çift ve mahsul bakımından yaptıkları tetkikler neticesinde, bunların muhitte en elverişli ve verimli olanlarını tesbit etmişler, kooperatif teşkil suretile, veya aynı zahiyette başka suretlerle civar köylerle beraber faydalı şekilde çalışmışlar, bir taraftan da iç ve dış piyasalarda daimi ve sıkı temasta bulunmak sureti ile, faaliyetlerini ve istihsallerini bunların isteklerine uydurmuşlar, ve bu bugün her bakımdan verimli, olgun ve çok kıymetli birer varlık haline gelmişlerdir. Çiftliklerin yerine göre araziyi islah ve tanzim etmek, muhitlerini güzelleştirmek, halka gezecek, eğlenecek ve dinlenecek sıhhi yerler, hilyesiz ve nefis gıda maddeleri temin eylemek, bazı yerlerde ihtikarla fiili ve muvaffakiyetli mücadelede bulunmak gibi hizmetleri de bulunmak zikre şayandır. Bünyelerinde metanetini ve muvaffakiyetlerinin temelini teşkil eden geniş çalışma ve ticari esaslar dahilinde idare edildikleri, ve memleketin mıntıkalarında da, mümesilleri tesis edildiği takdirde, tecrübelerini müsbet iş sahasından alan bu müesseselerin ziraat usullerini düzeltme, istihsalatı arttırma ve köyleri kalkındırma yolunda devletce alınan ve alınacak olan tedbirlerin hüsnü intihap ve inkişafına çok müsait birer amil ve mesnet olacaklarına kani bulunuyorum, ve bu kanaatle, tasarrufum altındaki bu çiftlikleri bütün tesisat, hayvanat ve demirbaşları ile beraber hazineye hediye ediyorum. Çiftliklerin arazisi ile tesisat ve demirbaşını mücmel olarak gösteren bir liste ilişiktir. Muktazi Kanuni muamelenin yapılmasını dilerim. II.VI.1937 Kemal Atatürk. "  

[13]  Kent Tarımı kavramı, kentlerde ve kentlerin yakın çevresinde yaşayan ailelerin, kendi beslenme ihtiyaçlarını sağlamak ve/veya ek gelir elde etmek gibi ekonomik yaklaşımlarla piyasaya dönük gıda üretimi yapmak için çevrelerinde yer alan sınırlı miktardaki kaynakları (toprak, su vb.), ekolojik sistemle uyumlu biçimde kullanmak suretiyle tarımsal aktivitelerde bulunmalarını açıklamaktadır. Uzak Doğu ülkelerinden, Latin Amerika‘daki pek çok ülkeye kadar yaygın biçimde uygulanmaktadır. Tarımın, kent sisteminin tüm alanlarıyla sağlıklı bir biçimde bütünleşmesinin beraberinde getireceği faydaların ortaya konması, bu kavramın tam olarak anlaşılmasının yolu olacaktır. Kent Tarımı, beslenme ve gıda güvencesi, kentlerde işsizlikle aktif mücadele ve çevre kirliliği ve ekolojik yaşam gibi ana başlıklar altında tanımlanabilecek sorunlara karşı yeni çözümler sunmaktadır.    

[14]Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun sit derecesinin saptanmasına ilişkin 7.5.1998 günlü ve 5742 sayılı kararıyla 1. derece doğal ve tarihi sit olarak belirlenen Atatürk Orman Çiftliğinin sit alanı olarak tescil edilmesine ilişkin aynı Kurulun 2.6.1992 günlü ve 2436 sayılı kararının gerekçesinde, çiftçiye önderlik ederek modern tarım yönteminin yurdun her köşesinde uygulanabilmesi ilkesinden hareketle tarım olgusunu önemli bir öğe olarak ele alan, bunun yanı sıra başkent Ankara‘ya yeşil alan kazandırmak amacıyla Atatürk‘ün mirası olan ve çağdaş gereksinimlere göre geliştirilerek gelecek kuşaklara aktarılarak yaşatılması gereken Atatürk Orman Çiftliğinin içerdiği tarihi, kültürel ve doğal özellikleri nedeniyle sit alanı olarak tescil edildiği belirtilmektedir

[15] Öte yandan, Danıştay 6.Dairesinin, duraksamanın doğmasına neden olan Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun doğal sitlerle ilgili 5.11.1999 günlü ve 659 sayılı ilke kararında yer alan I. derece doğal sit alanlarında mevcut tarımsal ve hayvancılık faaliyetlerinin sürdürülebileceği hükmünün iptalini de içeren kararının, Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğünün kendisine Kanunla görev olarak verilen tarımsal ve hayvancılık faaliyetlerini sürdürmesini engelleyebileceği biçiminde yorumlanması olanağı da bulunmamaktadır. Kaldı ki, Koruma Yüksek Kurulunun tarihi sitlerle ilgili 19.4.1996 günlü ve 421 sayılı ilke kararının koruma ve kullanma koşulları başlıklı bölümünün ( f ) bendinde yer alan, önceden süregelen tarımsal faaliyet ile bağ ve bahçeciliğin devam ettirilebileceğine, bu amaç dışında kesinlikle kullanılamayacağına ilişkin hüküm halen yürürlükte bulunduğundan, bu ilke kararı doğrultusunda da Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğünün tarımsal faaliyetine devam edebileceği kuşkusuzdur (...) Kuruluşundaki amacı ve görevi Kanunla belirlenen A.O.Ç. Müdürlüğünün kurul kararı ile amacının ve fonksiyonlarının engellenmesi veya kaldırılmasının hukuken mümkün olmadığı açıktır.   T.C. Danıştay 1. Daire E. 2003/133 K. 2003/141 T. 22.10.2003

[16] Adalet Ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili

Salih Kapusuz‘un Teklifi: Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanununda Deği-Şiklik Yapılmasına İlişkin Kanun  Teklifi:

 MADDE 1- 24/3/1950 tarihli ve 5659 sayılı Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanununa aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

"EK MADDE 1- 24/3/1950 tarih ve 5659 sayılı Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanunu yürürlüğe girdiği tarihte Atatürk Orman Çiftliği sınırları dahilinde bulunan arazilerle ilgili olarak Tarım ve Köyişleri Bakanlığının uygun görüşü ile yapılan imar planları kapsamında bulunup, sınırları dolayısıyla müstakil ada ve parseli yapılamayan Atatürk Orman Çiftliğine ait araziler, imar uygulamalarında bütünlük sağlanması açısından mülkiyet hakkını azaltmamak ve herhangi bir değer kaybına sebebiyet vermemek kaydıyla, aynı plan bölgesindeki ada ve parsellerde toplanabilir.

İmar uygulamaları neticesinde yol, meydan, alt geçit, üst geçit ve raylı toplu taşım araçları için gerekli arazi ve yeraltı tünelleri yapılması planlanan araziler kamu yararı ve hizmetin gerekleri dikkate alınmak suretiyle bedelsiz olarak; bunların dışında kalan diğer araziler, bedeli mukabilinde, Atatürk Orman Çiftliği Yönetim Kurulu ile Ankara Büyükşehir Belediyesi arasında tespit ve emsalinin satış ve günün rayicine göre Tarım ve Köyişleri Bakanlığının uygun görüşü ile Ankara Büyükşehir Belediyesine devredilebilir ve/veya intifa hakkı tesis edilebilir.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığının uygun görüşü ile Atatürk Orman Çiftliği arazileri, rekreasyon, park, ağaçlandırma alanı, spor, hayvanat bahçesi ve kültür alanı olarak, 10 yılı aşmamak şartı ile (herhangi bir şekilde Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve Atatürk Orman Çiftliği tüzel kişiliğine bir külfet ve yükümlülük getirmemesi kaydı ile) Atatürk Orman Çiftliği Yönetim Kurulu ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı arasında yapılacak, yazılı bir protokolle, Ankara Büyükşehir Belediyesine tahsis edilebilir. Yukarıdaki amaçların gerçekleşmesi için yapılacak kapalı tesislerin taban alanı, Atatürk Orman Çiftliği arazisinin % 5‘ini geçemez.

Adı geçen araziler, belediyece hiçbir şekilde maddede belirtilen amaçlar dışında kullanılamaz. Yukarıdaki maddelerde belirtilen amaca aykırı kullanımlara teşebbüsün tespiti halinde bu arazilerin mülkiyeti ve/veya intifa ve/veya işletme hakkı Atatürk Orman Çiftliğine derhal iade edilir.

[17]Kapusuz, İlgili Kanun teklifinin Genel Gerekçesinde şu ifadelere yer vermiştir: Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü, Atatürk Orman Çiftliği sınırları dahilinde bulunan yollar ve bu sınıra yakın meskûn mahallerde yaşayan vatandaşlar dolayısıyla bugün yüzlerce davayla uğraşmak durumundadır. Geçmişten gelen bu hukukî ihtilaflar dolayısıyla hem vatandaşların mağduriyetini gidermek, hem kamu yararını gözetmek hem de Atatürk Orman Çiftliği sınırlarını korumak bir gerekliliktir. Ankara‘nın büyümesi, çeşitli sorunları da beraberinde getirmektedir. Özellikle kamu yararı amacıyla yapılacak olan yol, alt ve üst geçitler ile metro çalışmaları, maalesef kanunî engeller dolayısıyla yapılamamaktadır. Atatürk Orman Çiftliği arazisinin Ankara‘nın değişik yerlerine yayılmış olması dolayısıyla yapılan planlamalarda, arazinin sınırları dolayısıyla müstakil ada ve parselasyon çalışması yapılamamakta, bu suretle, araziye sınırı olan meskûn mahallerde yaşayan vatandaşlarımız ile Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü arasında yıllarca süren hukukî ihtilaf doğmaktadır.Teklif, işte bu amaçla hazırlanmış olup hem kamu yararı gözetilecek hem de Atatürk Orman Çiftliği arazisi yapılacak olan parselasyon çalışmaları ile korunmuş olacaktır.

[18] Madde 1.- Atatürk Orman Çiftliği arazisinin Ankara‘nın değişik yerlerine yayılmış olması dolayısıyla yapılan planlamalarda, arazinin sınırları dolayısıyla müstakil ada ve parsel yapılamamakta, bu suretle Atatürk Orman Çiftliğine sınırı olan bir çok bölgede vatandaşlar ve Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü arasında hukukî ihtilaflar yaşanmaktadır.

Ankara‘nın süratle büyümesi neticesinde yeni yapılacak yol ve alt-üst geçitler ile metro çalışmaları yapılması gerekirken kanunî engeller dolayısıyla hukukî ihtilaflardan dolayı bu tür çalışmalar yapılamamaktadır.

Atatürk Orman Çiftliği arazinin kanunla tahdit edilmiş bir kısmının yerel yönetimlere tashihi, kamu yararına daha uygun olacaktır. Ancak belediyelerin keyfi uygulamalarını önlemek amacıyla maddeyle sınırlamalar getirilmiştir. Yine aynı amaçla belediyenin Atatürk Orman Çiftliği arazilerini bu amaçlar dışında kullanılması engellenmiştir.

Teklifle, Atatürk Orman Çiftliği arazinin bütünlüğünün korunmasına dikkat edilmiştir. Yine vurgulamak gerekir ki, maddenin temel amacı, oluşan mağduriyetleri gidermek, kamu yararına uygun çalışmaları yapabilmek ve bu araziyi her türlü hukukî ihtilaftan korumaktır

[19] MADDE 1- 24/3/1950 tarihli ve 5659 sayılı Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanununa aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

"EK MADDE 1- 24/3/1950 tarihli ve 5659 sayılı Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanunu hükümleri uyarınca, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte Atatürk Orman Çiftliği dahilinde bulunan arazilerle ilgili olarak Tarım ve Köyişleri Bakanlığının uygun görüşü ile Ankara Büyükşehir Belediyesi ilgili mer‘i mevzuat uyarınca öncelikle üst ölçekli plan ve koruma amaçlı imar planı ve bunlara uygun her türlü imar planlarını yapmaya ve yaptırmaya yetkilidir. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar üçüncü şahıslarla Atatürk Orman Çiftliği arasındaki hukukî ihtilafların çözümü için imar planlarının uygulanmasında sınırları dolayısıyla müstakil ada ve parsel yapılamayan  Atatürk Orman Çiftliğine ait araziler, imar uygulamalarında bütünlük sağlanması açısından mülkiyet hakkını azaltmamak ve herhangi bir değer kaybına sebebiyet vermemek kaydıyla, hukukî ihtilafların olduğu plan bölgesindeki ada ve parsellerde toplanabilir.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığının uygun görüşü ile imar planlarına uygun olmak şartı ile yol, meydan, alt geçit, üst geçit ve raylı toplu taşım araçları, yer altı tünelleri ve yer altı hizmetleri için gerekli arazi ile dere ıslahı yapılması planlanan araziler üzerinde, kamu yararı ve hizmetin gerekleri dikkate  alınmak suretiyle bedelsiz olarak Ankara Büyükşehir Belediyesi lehine intifa hakkı tesis edilir.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığının uygun görüşü ile Atatürk Orman Çiftliği arazilerinin onaylı imar planlarında görülen hayvanat bahçesi 10 yılı aşmamak üzere herhangi  bir şekilde Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve Atatürk Orman Çiftliği tüzel kişiliğine bir külfet ve yükümlülük getirmemesi kaydı ile Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı arasında yapılacak bir protokolle Ankara Büyükşehir Belediyesi lehine intifa hakkı tesis edilebilir. Tarım ve Köyişleri Bakanlığının uygun görüşü üzerine Hayvanat Bahçesi içerisindeki işletmeler tahsis amacına uygun olarak Büyükşehir Belediyesi tarafından üçüncü şahıslara kiraya verilebilir.

Büyükşehir Belediyesine tahsis edilen araziler, Büyükşehir Belediyesince hiçbir şekilde maddede belirtilen amaçlar dışında kullanılamaz. Yukarıdaki fıkralarda belirtilen amaca aykırı kullanımlara teşebbüsün ve/veya kullanımın tespiti halinde bu  arazilerin intifa ve/veya işletme hakkı Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğüne derhal iade edilir. Atatürk Orman Çiftliği arazileri üzerinde konut, ticaret ve sanayi amaçlı yapılaşma yapılamaz."

[20]Büyükşehir Belediyesi Kanunu,  Kabul Tarihi: 10 Temmuz 2004, Resmi Gazete İle Neşir Ve İlânı: 23 Temmuz 2004 - Sayı: 25531 GEÇİCİ MADDE 1.- Büyükşehir belediyeleri, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç iki yıl içinde Büyükşehir‘in 1/25.000 ölçekli nazım imar planlarını yapar veya yaptırır.

[21] Kanun No: 7310, Atatürk Orman Çiftliği Arazisinden 725 Dekarının Satılması Ve Evvelce Mübadele Edilmiş Olan Bir Kısım Arazinin İlgili Şahıslara Ferağının İcrası Hakkında Kanun, 1-g) Ankara şehri imar nâzım plânı gereğince Çiftlik arazisinden açılmasına zaruret görülen yollar için lüzumlu arazinin Ankara Belediyesine,İlgili idarelerle Çitflik Yönetim Kurulu arasında tesbit ve emsalinin satış ve günün rayicine satılmasına izin verilmiştir. Kabul Tarihi: 29 Mayıs 1959 Resmi Gazete ile Neşir ve İlânı: 6 Haziran 1959 - Sayı: 10224 3.t. Düstur, c.40 - s.1217

[22]CHP grubu adına yasa ile ilgili görüşlerini dile getiren Ali Topuz kürsüden şu noktayı vurguluyordu: "Üçüncüsü, halen orada var olan hayvanat bahçesinin modernleşmesine kapı açılıyor, iyileştirilmesine kapı açılıyor ve bu iş yapılırken de, Atatürk Orman Çiftliği idaresinin herhangi bir maddî masraf ve ödeme yapmasına gerek kalmadan yapılacak bunlar." Ali Topuz, Türkiye Büyük Millet Meclisi Tutanak Dergisi, Dönem: 22 Cilt: 124 Yasama Yılı: 4118 inci Birleşim 21Haziran 2006 Çarşamba , s.20.

 

[23] Karar Sayısı: KHK/441, Resmi Gazete ile Neşir ve İlânı: 9 Ağustos 1991 - Sayı: 20955 (Mükerrer)

[24]  Tarım ve Köy işleri Bakanlığının Kuruluş Kanunu‘na göre Bakanlığın amacı birinci maddede belirtilmiştir. Buna göre Bakanlığın amacı: "Kalkınma plan ve programları doğrultusunda, köylerin kalkındırılması, tarım ve hayvancılığın geliştirilmesini sağlamak, görev alanına giren altyapı tesisleri ile tarımsal, sosyal ve ekonomik kamu hizmetlerinin yürütülmesidir." Yine Bakanlığın Kuruluş Kanunu‘nun ikinci maddesinde de Bakanlığın Görevleri sayılmıştır. 2. maddenin İ bendinin  "Taşınır, taşınmaz çiftçi mallarının korunmasını özel kanunlara göre sağlamak için ilgili kuruluşlarla işbirliği yapmak ve tarım dışında kullanılmaya tahsis edilecek araziyi tesbit etmek, bunların kullanılmasına izin vermek için ilgili kuruluşlarla koordinasyon sağlamak,(...)"  bölümü AOÇ gibi tarım arazileri için torba hüküm niteliğindedir.

[25] Atatürk Orman Çiftliği Müdür Ve Personelinin Görev Ve Yetkileri Hakkında Yönetmelik, Bakanlar Kurulu Karar Numarası ve Tarihi: 4/579 - 6.4.1953, Dayandığı Kanun Numarası ve Tarihi: 5659 - 24.3.1950, Resmi Gazete ile Neşir ve İlânı: 8 Haziran 1953 - Sayı: 8428

[26] Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Bütçe Yönetmeliği, Bakanlar Kurulu Karar Numarası ve Tarihi: 99/13847 - 8.12.1999, Dayandığı Kanun Numarası ve Tarihi: 5659 - 1.4.1950, Resmi Gazete ile Neşir ve İlânı: 19 Ocak 2000 - Sayı: 23938

[27]  Bu konuda bakınız, Danıştay 1. Daire E. 2003/133 K. 2003/141 T. 22.10.2003 tarihli kararı.

[28] Bilgi için bakınız: Ç. Arcak, M. Usul, M. Keçeci ve A. Karabulut, 2002. Atatürk Orman Çiftliği Detaylı Toprak Etüdü Ve Haritalaması, T.C. Başbakanlık Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Toprak Ve Gübre Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü Teknik Rapor No: 1, Ankara.

[29] S.Şenol ve Y. Tekeş, 1995. Arazi Değerlendirme ve Kullanım Planlaması Amacı ile Geliştirilmiş Bir Bilgisayar Modeli, İlhan Akalan Toprak ve Çevre Sempozyumu, Cilt 1, 204-210 Ankara- Türkiye.

 

YORUMLAR

Yorumlar moderator kontrolünden geçmektedir. e-Posta adreslerinin gerçekliği kontrol edilir

Toplam 0 adet.

YORUMLAR BÖLÜMÜNÜN KURALLARI:
Yazılan tüm yorumlar moderator kontrolünden geçmektedir. Moderator yorum yazanlara veya üçüncü kişilere hakaret ya da bu kişilerle ilgili küçültücü sözler içeren yorumları yayına uygun görmez ve siler. Sayfanın niteliğine göre tüm yorumlar moderator kontrolunden geçerek yayınlanıyor olabilir. Bu durumda yorumlarınız anlık olarak yayına girmez. Yine de yayına girmiş olsa dahi moderator daha sonra aynı yorumu yayından kaldırabilir. Moderator kontrollu yayın niteliği taşımayan forumlarda yazılan yorumlar anlık yayına girer fakat moderator yayınının devamında sakınca gördüğü yorumları yayından kaldırabilir. Yazılan yorumların güvenilirliğini artırmak amacıyla yorum yazana ait e-posta adreslerinin gerçekliği kontrol edilebilir. Bunun için e-posta adresine kontrol bağlantısı içeren e-posta gönderilir ve bu bağlantıya tıklanılması beklenir. Forumlarda yazılan yorumların kamu düzenini bozucu, genel ahlaka aykırı, başkalarını rahatsız edici ve yasalara aykırı olmaması çok önemlidir. Yorumların sorumluluğu tamamen yazarına aittir.


Okunma Sayısı 1844