TMMOB Peyzaj Mimarları Odası
TMMOB
Peyzaj Mimarları Odası
UCTEA CHAMBER OF LANDSCAPE ARCHITECTS

Turizm,kıyılar Ve Peyzaj Mimarlığı Paneli Gerçekleştirildi.

GENEL MERKEZ
21.06.2007 (Son Güncelleme: 21.06.2007 11:56:07)

Kongre öncesi etkinlikler kapsamında Antalya Şubemiz tarafından gerçekleştirilen panelde Turizm, Kıyılar ve Peyzaj Mimarlığı ilişkileri tartışıldı.

 

TMMOB Peyzaj Mimarları Odası Antalya Şubesi, Peyzaj Mimarlığı 3. Kongresi öncesi hazırlık etkinlikleri kapsamında Akdeniz Üniversitesi ile işbirliği içerisinde  düzenlediği "Turizm, Kıyılar ve Peyzaj Mimarlığı" konulu panel 26 Mayıs 2007 Cumartesi günü Antalya Akdeniz Üniversitesi Olbia Kültür Merkezi B Salonu‘nda 13:30-17.00 saatleri arasında gerçekleştirilmiştir.

Farklı meslek ve sektörlerden gelen beş değerli panelistin bir araya geldiği panel,  Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü Başkanı Prof. Dr. Osman KARAGÜZEL‘in yönetiminde gerçekleşmiştir.

Panelistler ve uzmanlıklarına göre sunumunu yaptıkları konuları isimlerin alfabetik sırasına göre aşağıda görülmektedir:

Osman AYIK

AKTOB (Akdeniz Turistik Otelciler Birliği) Başkanı (Antalya)

Turizm yatırımcısı bakış açısından kıyı turizmi üzerindeki fırsatlar ve tehditler; Antalya‘nın özel durumu; Kıyı çevresinin turizme katkısı; Sektörel durum

Dr. Turgay ATEŞ

Vista Kentsel Tasarım, Şehircilik ve Peyzaj Mimarlığı (Ankara)

Kıyısal alanlar üzerinde peyzaj mimarlığı uygulamaları; Kıyının doğal yapısı ile peyzaj tasarımının bütünleştirilmesi; Orijinal uygulamalar.

Prof. Dr. Türker ALTAN

Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü Emekli Öğretim Üyesi (Adana)

Kıyı planlaması bağlamında kıyısal turizm sorunları ve çevre sorunları; Fiziksel ve sosyal değişimler, etkilerimler, ilişkiler; Geleceğe yönelik düşünceler.

Veysi SAĞLAM

Sabah Gazetesi Muhabiri (Antalya)

Antalya özelinde kıyı turizminden kaynaklanan sorunlar ve çözüm önerileri; Sektör öncelikleri, vb.

Zübeyde ÖZKAN ÖZSU

Natural Peyzaj Planlama, Ekolojik Danışmanlık (Antalya)

Antalya kıyılarında yer alan turizm amaçlı tesislerin peyzaj projelendirme sürecinde ortaya çıkan sorunlar; işletme ve bakım sürecindeki sorunlar.

Panelistler kendilerine tanınan süre içinde formal sunumlarını yapmışlar,  dinleyicilerin katılımını sağlamak amacıyla yapılan veya soru-yanıt bölümünde de kendilerine yöneltilen soruları yanıtlamışlardır.

Turizm olgusunun hem kıyılar hem de peyzaj mimarlığı uygulamalarıyla ilişki ve etkileşimlerinin incelenip değerlendirildiği panelimizde ilk sunum AKTOB (Akdeniz Turistik Otelciler Birliği) Başkanı Sn Osman AYIK tarafından yapılmıştır.

Turizm sektörünün çevre ve diğer sektörlerle olan etkileşiminden ve bu etkileşimden doğan olumlu olumsuz sonuçlardan bahsedeceğini belirten O. Ayık, sunumuna sektörün ülkemizdeki gelişim serüveni ile giriş yapmıştır: "Turizm, kelime anlamı olarak ülkemizde 1960‘lı yıllarda önem kazanmaya başlamıştır. İlk turizm tahsisi 1968‘de  yapılmış olup, 70-80‘li yıllar arasında ciddi bir planlama dönemi başlamıştır. 1982 de çıkan Turizm Teşvik Yasası ile bu süreç hız kazanmıştır. Giderek genişleyen ve hızlanan süreç 90‘lı yıllarda farklı yorumlara neden olan projelerle devam etmiştir. Antalya bölgesinde 90‘lı yıllarda devreye giren Belek projesi ve 95 yılı ile sonrasında Lara projesi ile örneklendirebiliriz bunu"

Ayık‘a göre turizm sektöründeki gelişmelerin Özal dönemi olarak adlandırdığımız 80‘li yıllarda ivme kazanmasının nedenlerini anlamak için Türkiye‘nin o dönemdeki beklenti ve ihtiyaçlarına bakmamız gerekmektedir. O dönemde, ekonomik bir çıkış aranmaktaydı. İstihdam ve dövize olan ihtiyaç, yatırıma olan ihtiyacı hareketlendirdi. Bunların yaratmış olduğu dinamizm günümüze kadar gelmiştir. Bugün bölgemizde 55000 yatak kapasitesi vardır ve 2005 yılından beri 20 milyon yabancı turist ağırlayarak elde ettiğimiz gelir 5-7 milyar dolar arasıdır.

Turizm sektörünün tek başına ekonomik girdi sağlayan bir sektör olarak değerlendirilmesinin doğru olmadığını, bunun çok yönlü değerlendirilmesi gerektiğinin de altını çizerek sektörü bir jeneratöre benzeten Ayık, yer ve konseptine göre 30-50 arasında değişen farklı sektörlere hayat verdiğini belirtmiştir.

"Jeneratör benzetmesini örneklemek gerekirse, bu akımdan hareket kazanan sektörlerden biri olan inşaat sektörünü örnek verebiliriz. Son yıllarda çok hızla gelişen inşaat sektörünün turizm sektörüyle bağlantılı olması, çok modern ve farklı yapılar ortaya çıkmasına sebep oldu. Turizmin yatırım hırsı, önemli bir itici güç oldu."

"Peyzaj Mimarlığı açısından bakıldığında ise şunu belirtmek isterim ki, ben bir mühendisim. Turizm sektöründe işletmecilik yapmaya başlayana kadar peyzaj mimarlığı mesleğinden bihaberdim. Yaşadığımız çevrede peyzaj mimarlığı çalışmaları ağırlıklı mı?..Değil. Ancak işletmecilik dönemimden beri gördüğüm o ki turim ile birlikte peyzaj mimarlığı da öne çıkmaya başladı. Lokomotif görevi gördük diye düşünüyorum"

"Diğer taraftan ülkeyi değiştirecek yegane sektördür turizm. Dünyayı yakalamamızı sağlayan, farklı kültürler tanımamızı, onların da bizi tanımasını sağlayan bir unsurdur"

"Bir diğer konu, çevre konusudur. Sektör, bir yandan çevremize hayat verirken diğer yandan olumsuz etkileri olmadı mı?...İnsan hareketinin bulunduğu heryerde olduğu gibi atıklarımız ve tahribatlarımız oldu. Ancak gerekli önlemlerin alınması ve işletmelerle yerel yönetimlerin sorumluluk ve birliktelik içinde olması durumunda bertaraf edilmeyecek şeyler değildir bunlar"

"Antalya çok uzun bir kıyı şeridine sahip. Tespih tanesi gibi dizdik tesisleri. Gelişme bölgeleri ve bunların odak noktalarını belirledik ama sıra sıra dizme işini de aksatmadık. Kent merkezi ile gelişme bölgeleri arasında yeterli koordinasyon sağlayamadık Daha iyi, daha planlı olabilirdi ama çok da kararmsar olmamak gerek. Turizm gelişmeye devam edecek. Beraberinde getirdiği spor tesisleri,  aktivasyon alanları vs ile çevresini de geliştirmeye devam edecek. Bundan sonra yapmamız gereken tek şey daha planlı hareket etmek. Temsil ettiğim sektörün tabii ki hataları var. Ancak bu işi planlamak bizim görevimiz değil, yerel yönetimlerin...Herkes üstüne düşeni yaplmalıdır"

"Turistik tesislerin arıtma tesisi yok deniyor. 10.000 yatağa ulaşana kadar Lara‘da arıtma tesisi yapılmadı deniyor. Doğru, ancak 300.000 nüfus geliyor Lara da arkadan, arıtma tesisi var mı?..Antalya‘nın nüfusu 1,5 milyona ulaştı. Faaliyette kaç tane arıtma tesisi var? Evet, turizmin olumsuz etkileri var ancak hepsi turizme mal edilmemeli. Kötü binaların altında yatırımcının imzası yok..Tahsis edilen yerlerdeki projelerin altında da turizmcinin imzası yok...Diğer taraftan ormanların, kıyıların ardında uçsuz bucaksız alanları tahsise çıkarmazsanız, turizmciyi buralara yönlendirmezseniz, burada sorumluluk kime aittir?..Herkes kendi mesleğinin etiğine uymalı ve biraz olsun vicdanlı olmalıdır"

Turizmin önyargı ile yaklaşılan bir sektör olduğunu vurgulayan O. Ayık, yerel yönetimlerin planlama sorumluluklarını yerine getirmesi ve yatırımcıları yönlendirmesi ile geleceğe daha planlı bir Antalya bırakılacağına inandığını ifade etmiş, konuya dair dileklerini dile getirererek konuşmasını tamamlamıştır.

Panelde ikinci olarak Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sn. Türker ALTAN söz almıştır.

Turizmin çok geniş bir konu olduğunu, bir panel süresinin tamamiyle ele almamız için yeterli olmadığını, ancak elimizden geldiğince bir kısmının değerlendirilebileceğini belirten T. Altan, konuya bir diğer bir bakış açısından yaklaşmıştır: "Turizmin Türkiye‘deki ekonomik rolü asla yadsınamaz. Ancak ben Osman Bey‘den farklı bir bakış açısıyla yaklaşacağım konuya. Benim sorum şudur: Acaba peyzaj mimarlığı ve peyzaj mimarları turizmin neresinde?"

"İki boyutlu bir durumdur bu. Birinci boyutunu ele aldığımızda turistik yatırımlar yapılıyor. Önce alan tahsisleri gerçekleştiriliyor. Yatırımlar yapılıyor ve yatırımın inşaat aşamasında yatırımcı peyzaj mimarlarına -bu alanı yaşanabilir bir hale getir, cazip bir ortam yarat- diyor. Meslektaşlarımızın çoğu bu şekilde sektörün içinde varoluyor."

"Ancak olayın bir diğer boyutu var. Bu, peyzaj mimarının pek etkili olmadığı bir boyut. Bir alana yatırım yapılacak. Bu tesisin nerede ve ne şekilde yapılacağına dair karar alınmasında bir çok meslek söz sahibi. Oysa ki bu alan, canlı çeşitliliği ile önemli ve hassas bir alan. Taşıma kapasitesi, biyolojik çeşitlilik vs gibi konularda hiçbir bilgisi olmayan mimar ve şehir plancıları; bu bilgiye sahip ancak planlama yetisi olmayan ekologlar planlama konusunda söz sahibi iken, ekolojik konuları temsil eden aynı zamanda planlama bilgisine sahip peyzaj mimarları, planlama aşamasında yani inşaat aşamasından önce hangi alanların hangi kullanımlara açılacağının belirlendiği aşamada yer almamaktadır. Turizm kapsamındaki en önemli sorun budur."

T.Altan, bir dönem ülkemizde var olan Turizm Bankası tarafından basılan ve 1987 yılı sonrası  yapılan turizm planlamaları hakkında bilgi veren bir kitabı izleyicilerle paylaşmıştır.

Turizm Teşvik Yasasından sonra Antalya / Kaş yöresinde gerçekleştirilen bir planlama örneğine dikkat çekilmiştir. Bu örnekte denize sıfır yapılaşmalar gerçekleştirilmiş, parsel büyüklüğüne göre standart yatak sayısı hedeflenmiştir. Altan‘ın ifadesine göre, standart yatak sayısı diye bir durum söz konusu olmamalıdır. Çünkü tesis kapasitesi parsel büyüklüğüne göre değil, alanın doğal yapısı  ve taşıma kapasitesine göre belirlenmelidir.

Diğer bir örnek, 1986-1991 yılları arasında gerçekleştirilen Güney Antalya projesidir. İlk planlamada yatak kapasitesi 29000 olarak belirlenmiş ancak planlarda yapılan 2. ve 3. revizyonlarla bu rakam 120000‘in üzerine çıkarılmıştır.

Olimpos - Çıralı sahili, ilk planlamalarda tamamen sit alanı içindeyken, revizyon planlarında küçük bir leke halini almış, tamamen yapılaşmaya açılmıştır. Kumul, en değerli ekosistemlerden biriyken işe yaramaz kabul edilmiş, aynı şekilde değerlendirilen sulak alanlar ve sit alanları yapılaşmaya açılmıştır.

Bir diğer örnekte Antalya / Kemer-Kiriş yöresinde 1975 yılında yapılan ve 1990 yılında yenilenen planlar görülmektedir. İlk planda lokal yapılaşmalar söz konusuyken, sonraki planda silme yapılaşma vardır.

Altan‘ın ifadesine göre, planlama adı altında günümüze kadar gelen bu plansız yapılaşmalar sonucunda, Antalya kıyılarının yanısıra Bodrum, Marmariz, Kuşadası gibi beldelerimizde de kıyılarımızın turizm alanında yurt dışındaki benzerleri ile rekabet gücü kalmamıştır. En büyük hatamız, ekoloji-ekonomi dengesini gözetmemektir.

Altan, sunumunun sonunda, turism yatırımcılarına seslenir görünmekle birlikte asıl amacının kendi mesleğimizi sorgulamak olduğunu ifade etmiştir: "Otel bahçeleri yapmayalım demiyorum. Bahçeleri süslerken, bu tesislerin nerde ve ne şekilde yapılacağına da karar verelim diyorum. Değerlerimizin kullanılmasında niçin rehber olmayalım? Sorgulamamız gereken budur. Turizme, peyzaj mimarlığı açısından bakmaya çalıştım."

Üçüncü olarak Sabah Gazetesi Antalya Muhabiri Sn Veysi SAĞLAM sunumunu gerşekleştirmiş, son dönemlerde yaşanan çarpıcı gelişmeleri bu gelişmelere birebir tanık olan bir gazeteci gözüyle paylaşmak istediğini ifade etmiştir:

"Kıyılar turistik yatırımlar adına talan ediliyor, ormanlar taş ocaklarına ve golf tesislerine kurban ediliyor, dere yatakları imara açılıyor...Yeşil olan herşeye göz dikiliyor ve bu kente dünya kenti diyorlar"

"Antalya, çok değerli doğal değerlere sahip ve bu özellikleriyle  ekonomik olarak da çok önemli bir konuma sahip. Doğal değerleri, özellikle son 20-30 yılda gözle görülür şekilde tahrip ediliyor. Son iki yılda yaşanan gelişmeler gözardı edilebilecek düzeyde değil. Tahrip edilen alanlar uzaydan çekilen görüntülerde bile seçilebiliyor. Boğaçayı‘ndaki bembeyaz lekeri bu görüntülerde rahatlıkla seçebilirsiniz"

"Birçok sektör çevreyi olumsuz yönde etkiliyor. Ancak Antalya bir turizm kenti. Bu nedenle, kaybedilen değerlerimizin sorumlusu olarak  turizm sektörü üzerinde yoğunlaşıyoruz"

"Ekonomik yapısının çevre boyutu ile birlikte değerlendirilmesi gerekiyor. Konuya ekonomik yönden bakanlar, sadece gelir getirici bir kaynak olarak yaklaşıyorlar. İfadeler hep aynı: şu kadar döviz getirisi var, bu kadar ziyaretçi vs vs...Ancak çevre penceresinden bakanlar endişeli"

Sunumunu fotoğraflarla destekleyen V. Sağlam, "hiç de masum olmadığı halde masum gibi görünen" olarak tanımladığı örnekleri  izleyicilerle paylaşmıştır.

Antalya Konyaaltı sahilininde yer alan bazı ticari işletmeleri gösteren fotoğraflarda, kıyıların anayasal olarak vatandaşın kullanımına açık olduğunu ancak büyük boyutlu tahsisler bir yana  küçük ticari işletmelerle bile bunun engellendiğini vurgulamıştır.

Golf tesisi yapılması için kesilen ağaçları fotoğraflayan V. Sağlam, 2006 yılında Antalya Belek‘te şahit olduğu bir izlenimini de izleyicilerle paylaşmıştır: "4 Kasım 2006 tarihli uluslararası bir toplantıya gidiyordum. Çevre ve Turizm in etkileşimlerinin tartışılacağı bir toplantıydı bu. Başımı sağa çevirdiğimde binlerce ağacın kesilmiş ve halen kesilmekte olduğunu gördüm. İşçiler, Orman Bölge Müdürlüğü‘nün resmi görevlileriydi ve bu kıyımı yapmak onlara görev olarak verilmişti..."

"Bu gelişmelerden nasibini alan sadece Antalya değildir. Ege, Marmara ve güney sahillerinin durumu da farlı değildir. Kıyı kanununda yapılan son değişikliklerden sonra heğimiz korkmalı ve vatavdaş, esnaf ve tuizm yatırımcısı olarak net bir tavır almalıyız. Durumun vehametini anladığımızda herşey için çok geç olabilir."

"Olayın ekonomik yönü küçümsenebilir mi? Hayır. Döviz girdisi, istihdam vs...Ancak turizm, başlı başına kendi içinde bir değerdir. Çevresini güzelleştirip geliştirme hareketine sahiptir. Başka değerleri katletmeye ihtiyacı yoktur. Bilinmelidir ki Antalya şehir merkezinde Konyaaltı ve Lara‘nın; ilçelerin ve diğer bölgelerdeki kıyıların bittiği noktada turizm de olmayacaktır."

Panelde dördüncü olarak Kentsel Tasarım, Şehircilik ve Peyzaj Mimarlığı Hizmetleri veren Vista firmasının  sahibi Dr. Turgay ATEŞ söz almıştır.

T.Ateş, turizm sektörünün çevresel etkilerini tartıştığımızı ancak dünyadaki diğer uygulamalara baktığımızda durumun çok farklı olduğunu ifade etmiştir. Örneklemeyi çoğaltmaya bile ihtiyaç duymaksızın bir golf sporuna baktığımızda, yutdışında bir golf tesisinin yapılması için çok ciddi izinlerin alınması gerektiğini, bu izinleri almak için birçok analiz yapıldığını ve yatırımcıların yöneticiler tarafından iyi yönde yönlendirildiğini belirtmiştir.

Uzmanlık alanının esas olarak peyzaj mimarlığı uygulamaları olduğunu belirten T.Ateş, daha mikro düzeyde olarak tanımladığı çalışmalarını hazırladığı slaytlar eşliğinde izleyicilerle paylaşmıştır. Fotoğraf, proje ve serbest el perspektif çizimlerinden oluşan sunumunda, bu çalışmaların ilkinde Almanya‘da terkedilmiş eski bir tersane yeniden düzenlenerek kente kazandırılmıştır. Oldukça büyük bir alanı kaplayan eski bir endüstriyel alandan öncesi ile hiçbir benzerliği bulunmayan bir rekreasyon alanı yaratılmıştır. Peyzaj Mimarı kimliğinin yanında bir şehir plancısı olan Ateş, yeniden farklı kullanımlara dayalı dönüşüm ve yeniden kazanım çalışmalarının önemini vurgulamıştır.

Ardından Pegasus oteller zincirine ait üç ayrı  çalışma gösterilmiştir. Kemer Pegasus Resort Otel, Alanya  Pegasus Resort Otel ve Side  Pegasus Resort Otel için gerçekleştirilen peyzaj çalışmalarında çok çeşitli aktivasyon alanları tasarlanmış ayrıca söz konusu mekanı konumundan kaynaklanacak olumsuz dış etkilerden koruyacak detaylar çalışılmıştır. Alanya  Pegasus Resort Otel de alanı denizden gelen sert rüzgarlardan koruyacak kaya setler oluşturulmuş, tesisin hemen yanından geçen anayoldan kaynaklanacak gürültüye karşı da yapısal ve bitkisel materyalden oluşturulan gürültü perdeleri yapılmıştır. Side  Pegasus Resort Otel, geçmişte Turizm Meslek Yüksek Okulu iken turistik tesise dönüştürülmüş, yeniden kazanım çalışması burda da başarıyla sonuçlanmıştır.

Fethiye‘de bulunan Lykia World Hotel, Antalya Kundu bölgesinde Green Palace Hotel, Side Xanthe Hotel için yapılan peyzaj çalışmaları diğerleridir.

Bodrum La Blanche Hotel için yapılan çalışma diğerlerinden biraz farklıdır. Çok sert rüzgarlara hedef olan alan için liman tarzı bir planlama düşünülmüştür. Kullanım amacı tamamiyle turistik olmasına rağmen planın bir liman projesi ihtiva etmesi, Genel Kurmay Başkanlığı‘ndan izin alınmasını gerektirmiştir. Fotoğraf ve çizimlerine bakıldığında, çalışmada her türlü detayın düşünüldüğü ve tesisin coğrafi konumuna en uygun tasarımın hayata geçirildiği görülmektedir.

Antalya Serik‘teki Silkar Golf Otel‘in peyzaj düzenlemesinde ülkemizde çok da sık rastlamadığımız bir çalışma gerçekleştirilmiştir. Alanın doğal bitki örtüsünü tespit etmek için kapsamlı bir çalışma yapılmış, detaylı bitki listeleri oluşturulmuş, doğal bitki örtüsüne en yakın bitkilendirme yapılarak doğala en yakın peyzaj oluşturulmuştur.

Panelin beşinci ve son panelisti Natural Peyzaj Planlama, Ekolojik Danışmanlık firması sahibi Peyzaj Mimarı Zübeyde Özkan ÖZSU, turistik yatırımların bugünkü durumu, meslektaşlarımızın sektördeki konumundan, yatırımcı-peyzaj mimarı ve peyzaj mimarı-çevre ilişkisinden, karşılaşılan zorluklardan bahsetmiştir:

"Kıyılar binlerce yılda oluşur ve son derece önemli ekolojik değerler taşır. Çanakkale-Antalya arasında uzanan kıyılarımızda 239 koy mevcuttur. Koruma altına alınan sadece 104 adettir ve bunların 44‘ü kaybedilmiştir. Geri kalanlar ise tahsisler nedeniyle tehdit altındadır. Hazineye ait taşınmaz malların satışını kolaylaştıran yasa kapsamında kıyı bölgesinde bulunan 4 milyon m² lik alanın satışı öngörülmektedir. Peyzaj mimarları ve yatırımcılar olarak bu ekosistemi  yaşatmak zorunda olduğumuzun bilincinde olmalı ve işbirliği yapmalıyız."

"Bugün sektörde varlık gösteren peyzaj mimarlığına baktığımızda tesisler dışında kalan alanlarda bitkisel ve yapısal unsurların tasarlanmasıdır. Özellikle Akdeniz Bölgesinde açık alan hizmet kalitesi ön plandadır. Tesis gereksinimleri, çevresel değerler ve ekonominin birarada düşünüldüğü projelere ihtiyaç duyulmaktadır. Ayrıca turizm, ana konsept doğrultusunda giriş kapısından mimarisine, dekorasyonundan aktivitelerine, aksından konumuna kadar uyum içinde olan projelere yani temalı tesislere doğru ivme kazanmaktadır. Peyzaj mimarları, bu projelerde organizatör görevi üstlenmektedir."

Buraya kadar olan bölümde Z.Özsu, meslektaşlarımızın sektördeki işlevini aktarmıştır. Bunun yanı sıra mesleğe eleştirel bir bakış açısıyla bakmamız gerektiğini vurgulamıştır. Z.Özsu‘ya göre, ticari faaliyetlerimizi sürdürürken, ilişki içinde bulunduğumuz meslek gruplarının da doğru işler yapmasını sağlamamız gerekmektedir. Peyzaj mimarları sadece inşaat aşamasında varolmamalı, yatırımcıya yol gösterici bir rehber konumunda olduğu için tesisin ilk aşamalarında fizibilite çalışmalarında yer almalıdır.

"Hemen tüm işletmelerin işletme karı açısından projelendirildiğini biliyoruz. Antalya otellerinin %80 i resort otel mantığında, çok katlı, kıyıya paralel uzanan ve büyük parsellerde tesis edilmiştir. Çünkü bir yatırımcı için turizm tesis süreci, bakanlık tarafından tahsisi yapılan arazilere talip olup hemen ardından mimari projelendirmeyle başlar. Çevresel etüdler yapılmadan, taşıma kapasitesi hesabı yapılmadan birbirinin aynı tesisler kıyılarımızda çoğalıverir. Peyzaj mimarına ise inşaatın son aşamasında yapısal ve bitkisel peyzajı oluşturmak dışında bir görev kalmamaktadır"

"Bu işleyiş sonunda ortaya çıkan sonuçlar, çölleşme, taşkınlar, sel felaketleri, yeraltı suları kirlenmesi, endemik bitki ve hayvan türlerinin yok olması, su kaynakları ve ormanlar gibi doğal kaynakların tüketilmesidir"

Z. Özsu, turizmde alternatifler yaratılabiliceğini; doğa turları, kuş gözlem aktiviteleri, doğa sporlarına yönelik çalışmalar yapılabileceğini belitmiştir.

 

SORU VE CEVAPLAR

•-         Turist otel dışına çıksa ve çevreye yönelik talepte bulunursa yerel yönetimler daha duyarlı hareket edebilir mi? Herşey dahil sistemi buna engel değil mi?

O.AYIK: Herşey dahil sistemi tıkandı. Daha çok turist çekebilmek, hızlı büyüme sürecine yetişebilmek için türetilen bir çözümdü. Etkin şekilde kullandık ama yeniden gözden geçirilmelidir. Haklısınız, turist teislere kapandı ve tesis dışına da çekilmelidir. Ancak bugün turistin otel dışında ilgileneceği ne var? Standartlara uyan ticari yapılar ne kadar? Mutlaka tesis dışına da yatırım yapılmalıdır.

•-         Peyzaj mimarları olarak planlamada nasıl etkin olabiliriz?

 

T.ALTAN: Her türlü planlama için ekolojik eşiğin belirlenmesi gerekir. Kim yapabilir bunu?.Peyzaj mimarları. Türkiye‘de bölge planları var. Bölge planlarının yasada yeri yeri yok ama nazım imar planları yasalarla tanınmış. Ayrıca uygulama imar planları ve sektörel planlar var.

Bu fiziksel planlamalarda yer alınabilmesi için birincisi eğitim düzeyimizin o düzeye getirilmesi gerekir. İkincisi de anayasal olarak kotarılması gerekir ki, bu da mesleğimizin yasalarla tanınması demek. Savaşmamaız gerek. Odamızın mücadelesi çok önemli. Bürokraside yer alınmalı, o zaman yetkilerimize kavuşacağız.

•-         Kıyı konusunda kişisel tespitleriniz ve yaklaşımınız güzel ancak medya magazin ve siyasetten ne zaman vazgeçerek bu konulara ağırlık verecek?

 

V.SAĞLAM: Haklısınız, özeleştiri yapmalıyım. Umutla gazetecilik yapıyorum ve kendi adıma elimden gelen önemi göstereceğim.

•-         Yatırımcılarla yaşadığınız sorunlar nelerdir?

T. ATEŞ: Turizm, peyzaj mimarlığı için hayat veren bir sektör, katılıyorum. Bir yandan da çapını belirledi ancak, yetkilerimizi kısıtladı. En büyük istihdam Antalya‘da. Planlama yönü bir yana, sektörde icra ettiğimiz işimiz için bile tesisin açılmasına bir ay kala çağırıldık. Ancak bu şekilde projelendirme aşamasında çalışmamıza izin verildi.

Kıyı ve turizm planlaması yapan bir meslek olmamıza imkan vermeyen şartlar var. Dibe vurduğumuz bir noktadır bu. Farklı bölge planlarına ihtiyaç duymaktayız. Şartlar yönlendirilmezse, geçmişte olan, bundan sonraki süreçte de karşımıza çıkacaktır.

•-         Projelendirme aşamasında diğer meslek disiplinleri ile yaşadığımız sorunlar nelerdir? Mesleğimize eleştirel bir bakışla bakabilirmiyiz?

Z.ÖZSU: Özeleştiri yapmak gerekirse sadece ticari kaygılar taşıdık. Bu kaygılarla fidanlık ve bitki satışına yöneldik. Çevre biliminden uzak durduk. Projelendirme bir yana bakım sürecinde bile ilaç ve gübreler ile ciddi bir atık oluşturduğumuzu biliyoruz. Bugüne kadar organik ürünleri tercih eden, yatırımcıyı buna yönlendiren bir meslektaşımız olmuş mu?

Diğer meslekler ile ilişkimize gelince. Bir projeyi %80 hayata geçirebildiyseniz başarılıdır. İnşaat mühnedisleri ve mimarlar, bizim projelendirdiğimiz yapısal peyzaj ile oynamayı hak gördü kendine. Hukuki bazı yaptırımların olması ilk değişmesi gereken burada.

•-         Güney sahillerindeki tahsisler hakkında ne düşünüyorsunuz?

T.ALTAN: Bizim ısrarla değindiğimiz nokta kendi arazisi olanların yapacağı tesisler değil, tahsisler sonucu oluşturulan yapılar. Planların revize edilmesi bir yana telefon kararları ile tahsis yapılması söz konusu. Yap-satçılar ile Ankara‘nın işbirliği korkunç. 1/25.000 ölçekli çevre düzeni planlarını yerel yönetimler yapıyor. Nedir bu? Peyzaj planlamalarının yapılarak rol dağılımı yapılan planlar bunlar. Bu plan, bize olanak sunuyor. Çözüm çok net, bu planların içinde yer almalıyız.

•-         Üniversite gibi bilim yapan bir kurum çok çeşitli çalışmalar yaparken bütün bu olumsuz gelişmeler nasıl meydana geliyor? Atatürk Parkı gibi bir üniversite projesi nasıl çöpe atıldı?

 

T.ALTAN: Üniversitede yeterli bilgi birikimi var. Antalya kıyılarında turizmin gelişiminin incelenip çevreye sürdürülebilir bir şekilde yansıtılması ile ilgili doktora çalışması var. Ekolojik eşikleirn saptanmasında biyotop haritaları oluşturuyoruz. Çok duyarlı alanları kullanmayalım, az duyarlı alanları kullanalım diyerek önerilerde bulunuyoruz. Maalesef bugünkü şartlarda akademik öneriler itibar görmüyor. Peyzaj mimarları planlamalara dahil olduğu zaman bu çalışmalar dikkate alınacaktır. Birikimimiz var ancak yetkimiz yok.

•-         Üniversite bütün bu olumsuz gelişmelere karşı bir tepki veremiyor mu? Çalışmalarının çöpe gitmesine nasıl izin veriyor?

O.KARAGÜZEL: Üniversitenin asli görevi yerel, bölgesel, ülkesel sorunlara hitap edecek çalışmalar yapmak ve bunları kullanıcılarla paylaşmaktır. Basın kanalını kullanmak bilim adamlarının çok başvurduğu bir şey değildir.

Bitkisel tasarımla ve uygun golf alanlarının saptanmasına yönelik olmak üzere Belek bölgesi için iki araştırma var. Antalya kentinin biyotop haritalaması yapılmıştır. Bu uluslararası değerde bir materyaldir. Belediyelere ve alt belediyelere iletilmiştir. Yamansaz bataklığı, Antalya kentinin yeşil alanları, Atatürk Parkı, Termesos Milli Parkı taşıma kapasitesi, Olimpos-Bey Dağları çalışmamız gibi birçok çalışmalarımız var. Atatürk parkı, ilk kez halk anketi sonuçlarına bakılarak ve halkın beklentilerini karşılayacak düzeyde yapılan ilk çalışmadır. Bu çalışmalar üst yazılarla üst kurumlara iletilmiştir.

Bu çalışmalar görmezden gelinmektedir. Bilgiyi üreten ve kullanan arasında iletişim bozukluğu vardır. Ancak tüm bu araştırma projeleri ve dersler bilim adamlarının bütün zamanını aldığı için basın yoluyla ses getirmek için ne zamanları vardır ne de üniversitenin fonksiyonu ile çok örtüşür. Biz yapalım, rafta kalsın anlayışı değil tabii ki ama misyonu da bunu takip etmek değildir.

 

Okunma Sayısı 5340