TMMOB Peyzaj Mimarları Odası
TMMOB
Peyzaj Mimarları Odası
UCTEA CHAMBER OF LANDSCAPE ARCHITECTS

2. KENTSEL TASARIM SEMPOZYUMU TAMAMLANDI

2. KENTSEL TASARIM SEMPOZYUMU TAMAMLANDI
MERKEZ
03.03.2020

TMMOB Peyzaj Mimarları Odası tarafından düzenlenen İstanbul temalı 2. Kentsel Tasarım Sempozyumu 27-28 Şubat tarihlerinde İstanbul Beşiktaş Mustafa Kemal Merkezi`nde gerçekleştirildi.

Sempozyumumuz 27 Şubat 2020 Perşembe günü TMMOB Peyzaj Mimarları Odası İstanbul Şube Başkanı Murat Çelik, TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Cevahir Efe Akçelik, TMMOB Peyzaj Mimarları Odası Genel Başkanı Dr. Ayşegül İbici Oruçkaptan ve Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Çalık`ın açılış konuşmalarıyla başladı.

27 Şubat 2020 oturumlarımız Kolektif Bellek, İstanbul`un Bellek Mekânları, Koruma, İstanbul Üzerine Pratikler -1 konularında gerçekleşti.

Sempozyumumuzun 2. günü olan 28 Şubat 2020 Cuma günü ise Koruma/Planlama, Kültürel Peyzaj, İstanbul Üzerine Pratikler konuları üzerine üç oturum ve Yarışmalarla İstanbul`u Tasarlamak konulu bir panel gerçekleşti.

2 gün boyunca 7 oturum ve bir panel ile devam eden sempozyumumuz, 28 konuşmacının sunumları ve 400 katılımcı ile tamamlandı.

Sempozyumumuza konuşmacı ve katılımcı olarak katılan herkese yönetim kurulumuz adına teşekkür ederiz.

TMMOB Peyzaj Mimarları Odası Genel Başkanı Ayşegül Oruçkaptan‘ın açılış konuşması:

Hepinizi şahsım ve Yönetim Kurulum adına saygıyla selamlıyorum.

Hepiniz hoşgeldiniz. 

2. Kentsel Sempozyumu konusunu  "İstanbul" seçtik. Çünkü;

İstanbul... Avrupa ve Asya kıtalarını birleştiren, içinden deniz geçen dünyanın en önemli mega kentlerinden biridir.

İstanbul`un, yerleşim tarihi 300 bin, kentsel tarihi yaklaşık 3 bin, başkentlik tarihi 1600 yıla kadar uzanır.

İstanbul; çağlar boyunca farklı uygarlık ve kültürlere ev sahipliği yapmış, yüzyıllar boyu çeşitli din, dil ve ırktan insanların bir arada yaşadığı kozmopolit ve metropolit yapısını korumuş ve tarihsel süreçte eşsiz bir mozaik halini almıştır.

İstanbul, 4. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar yaklaşık on altı yüzyıl boyunca dünyanın en önemli ve en büyük metropolleri arasında bulunmuş bir şehirdir. Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarının buluştuğu geniş bir bölgenin tartışmasız tek hakimi olmuş ve bu süreç içerisinde dünya tarihini önemli derecede etkilemeyi başarmıştır.

İstanbul... Coğrafyası, doğası, tarihi ve kültürel varlıkları ile de eşsizdir. Üç iklim ve flora kuşağının kesişme noktasında bulunan İstanbul, dikkat çeken bir bitki tür sayısına sahip. İstanbul`da yaklaşık 2200 bitki türünün varlığı saptanmıştır. Bu durum İstanbul`u doğal peyzaj açısından da eşsiz kılmaktadır. 

İstanbul‘un tarihine baktığımızda; Küçükçekmece gölü kenarında bulunan Yarımburgaz mağarasında yapılan kazılarda insan kültürüne ait ilk izlere rastlanmıştır. Bu dönemde gölün çevresinde Neolitik ve Kalkolitik insanların yaşadığı sanılmaktadır. 

Sonuç olarak, binlerce yıllık tarihe sahip olan İstanbul, kültürel ve tarihi peyzaj açısından da dünyada eşine rastlanamaz bir konumdadır. 

***

Bu eşsiz değerin kıymeti ne yazık ki bilinmemektedir. Sanat, tarih ve kültür başkenti, bugün yanlış yönetim ve politikalarla yıpranmakta, hırpalanmakta, geçmişin ve geleceğin tüm değerleri yok edilmeye çalışılmaktadır. Kentsel dönüşüm kisvesiyle doğal, tarihi ve kültürel peyzajlar yok edilirken İstanbul`un gerçeği olan deprem her zaman göz ardı edilmektedir. Toplanma alanları, sosyal ve kültürel etkinliklerin gerçekleşeceği rekreasyon alanlarının günden güne yitirilmesi de İstanbul peyzajı ve toplum sağlığı için çok acı vericidir. 

İstanbul`da konut stokunun sürekli artması, iç ve dış göçü de beraberinde getirmektedir. Artan göç, kontrolsüz ve önlenemez nüfus artışına da sebep olmaktadır. Bunun sonucu olarak da konut ve ticari alan olarak kullanılmak üzere açık yeşil alanlar rant için imara açılmaktadır. Yüksek binalarla çevrili, açık yeşil alanları neredeyse tamamen yok olan İstanbul, masif bir beton kente dönüşmüş durumdadır. 

Altyapısı hazırlanmadan, yetersiz planlama ile önlenemeyen yapılaşma, trafik ve ulaşım problemlerinde artışı da beraberinde getirmiştir ve bunlar için doğru bir çözüm önerilememektedir. Sürekli yeni yollar, köprüler ekleyerek taşıt trafiğini artırmaktan başka bir işe yaramayan çözüm önerileri ve denemeleri, şimdiye kadar sağlıklı ulaşıma çare olmamıştır. 

3. Köprü, 3. Havalimanı, Kanal İstanbul gibi sözde İstanbul ve ülke refahı için hazırlanan ve uygulanan projelerin hiçbirisi ortak akla, bilime, tekniğe ve ihtiyaca kulak asılmadan "yaptım oldu" söylemiyle hazırlanmış, ülkeye ve İstanbul`a ihanet edilmiştir. Yer seçiminin yanlışlığından dolayı 3. Havalimanında yaşanılan önemli aksaklıklar ortadadır. İstanbul`un Kuzey Ormanları, su havzaları, tarım alanları ve neredeyse tüm doğal, kültürel ve tarihi peyzajları sözde "mega projeler" ile tahrip edilmiştir. Ve İstanbul`a karşı kent suçları işlenmiştir.

Park yapmak için ağaç kesen, Cumhuriyet dönemi yapıları ve peyzajları ortadan kaldıran, toplumsal belleği hiçe sayan ve eskiye dair anıları yıkmaya kasteden bir zihniyet ile karşı karşıyayız. İstanbul`un önemli bellek mekanlarından olan Haydarpaşa Garı, yapıma başlanmasıyla birçok tarihi ve bellek mekanı olan binaların yıkılmasına sebep olan Galata Port bu örneklerden yalnızca ikisidir. 

İstanbul`un rantını kaybetmek istemeyenler, 31 Mart`ta yapılan İstanbul seçimlerinin yenilenmesi için her türlü hukuksuzluğu deneyerek seçimleri yeniletmiş, 23 Haziran 2019`da ise İstanbullular demokrasi istediklerini belirterek iradesini ortaya koymuştur. 

Değerli konuklar, tabi Peyzaj Mimarlığı ve İstanbul`dan söz ederken Gezi`den bahsetmemek olmaz. Tüm sanıkların tüm suçlardan beraat ettiği Gezi Davası sonrasında, Gezi Parkı`nın savunulması için gerçekleştirilen mücadelenin ne kadar doğru olduğu bir kez daha anlaşılmıştır. Gezi Parkı İstanbul`un ve İstanbulluların hatta ülkemizde yaşayan tüm duyarlı vatandaşların en önemli belleği olmuştur. Gezi Parkı her türlü hak arayışına tanıklık etmiş bir toplumsal bellek mekânıdır. 

***

Sevgili meslektaşlarım ve sevgili konuklarımız tüm bu olumsuzluklar karşısında kente karşı sorumluluğu olan bizler ne yapabiliriz?

Öncelikle multidisipliner çözümlerle yapılmak zorunda olan "Kentsel Dönüşüm" projeleri, rant odaklı yapıldığı sürece hiçbir kamu yararı içermemektedir. Planlanan kentsel dönüşüm projeleri öncelikle o bölgede yaşayan halkın ihtiyaçlarını öncelemeli, yeni konut ve ticari yapı yaratmaya yönelik projeler olmamalıdır. 3. sınıf müteahhit mantığı ile kat karşılığı ucuza arsa kapatma ilkesiyle gerçekleştirilen kentsel dönüşüm projeleri, hiçbir şekilde ne kente ne de kent sakinlerine bir fayda sağlamamaktadır. Kentsel dönüşümün yapılış amacı; daha sağlıklı rekreasyon alanları, afet sonrası toplanma alanları ve tüm kamusal, sosyal imkânlardan azami ölçüde yararlanılabilecek yenilenmiş alanlar yaratmak olmalıdır. 

İzlenecek doğru politikalar ve planlar eşliğinde, inşaattan ziyade daha sürdürülebilir kalkınma hamleleriyle İstanbul`a göç durdurulmalı, yerinde kalkınma politikaları izlenerek istihdam tüm yurda yayılmalıdır. Görülmelidir ki artık İstanbul`un taşı toprağı altın değildir, çünkü her yerinin beton kaplanmasıyla ne taşı ne de toprağı kalmıştır. 

Maalesef ülkemizin kalkınma ve istihdam yaratma konularında inşaattan başka bir yol bulamaması, başka bir çözüm üretememesi; yapılaşma için; açık yeşil alanların, mera, tarım ve orman arazilerinin yitirilmesine neden olmaktadır. Elimizde kalan İstanbul`un korunmada öncelikli alanlarından olan bu son araziler de yok olduğu takdirde İstanbulluların -en temel ihtiyaçları olan- içilebilir suya, solunacak havaya, güvenli gıdaya ulaşımı daha da güçleşecektir. Dolayısıyla ne amaçla olursa olsun bu arazilerin imara açılmasını bırakın, kullanımı bile sınırlı tutulmalıdır. 

Bir diğer önemli konu olan İstanbul`un trafik çilesi ise, sürekli yeni köprü, yol, tüneller yapılmasına rağmen giderilememektedir. Çözümü İstanbul`u motorlu taşıtları önceleyerek tasarlayıp planlayarak bulmaya çalışan, toplu taşıma, araç paylaşımı, bisiklet ve yaya trafiğini görmezden gelerek bulmaya çalışanlar bilmelidir ki kentler araçlar için değil, insanlar içindir. Çözüm ise daha az bireysel araç kullanımı, daha az motorlu taşıt yolu, daha fazla toplu taşıma, araç paylaşımı, bisiklet yolu ve yayalaştırılmış bölgeler oluşturulmasıdır. 

Ortak akla, bilime ve ihtiyaca kulak asılmadan, uzman görüşü ve yapılan araştırmalara, raporlara yeterince dayandırılmadan gerçekleştirilen projeler İstanbul`a ve ülkemize karşı işlenen kent suçları olmaktadır. 

Araç garantisi verilerek inşa edilen köprüler, yollar, yolcu garantisi verilerek yapılan havalimanları, hasta garantisi verilerek yapılan şehir hastaneleri, ithal bitki garantisi verilerek yapılan yerli ve milli bitki içermeyen millet bahçeleri, ekonomik kaygılarla gerçekleştirilen imar barışı gibi birçok rant projesinde bugün geldiğimiz noktada görüyoruz ki bilimsel veriler yeterince dikkate alınmamıştır. Bu nedenle az önce saydığımız tüm projeler ortak akılla, uzman raporlarıyla ve bilimsel temellerle kararlaştırılmalı, plan ve projeleri bu doğrultuda ilerlemelidir. 

Etkisini her geçen gün daha fazla hissettiğimiz iklim değişikliği sebebi ile İstanbul, yaşanabilir bir kent olmaktan çıkma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Eriyen buzullarla birlikte artacak olan deniz seviyesi yaklaşık 2 metre civarında olacaktır. Neredeyse tüm kıyıları dolgu olan İstanbul`da 2 metrelik deniz seviyesi artışından İstanbul`un tüm kıyı bandı etkilenecektir. Bununla ilgili acilen önlem planları yapılmalıdır. Bunun yanında karbon salınımının düşürülmesi için gereken acil eylem planlarında, kişisel araç kullanımının azaltılması, kent içi doğal peyzaj alanlarının gerekirse kamulaştırma yolu kullanılarak çoğaltılması ve yatay/dikey geniş yansıtıcı yüzeylerden vazgeçilerek kentsel ısı adası etkilerinin azaltılması sağlanmalıdır. Enerji tasarrufunun sağlanması için mutlak yapılması gereken bir diğer şey ise Paris İklim Anlaşması`nın imzalanarak gerekliliklerinin yerine getirilmesidir. Yine çok değil, bundan yaklaşık 3 sene sonra ülkemizin önemli bir bölümünün fiziksel su kıtlığı riski ile karşı karşıya kalacağı aklımızdan hiç çıkartmamalıdır. İklim değişikliğinin etkilerinin azaltılmasına yönelik atılacak tüm adımlarda Peyzaj Mimarlığı mesleği önemli çözüm üretici meslek disiplinidir ve üzerine düşen her görevi sorumluluk bilinci ile yerine getirecektir.  

Değerli konuklar,

 İstanbul`un daha yaşanılası bir kent olması için atılması gereken adımlar ortadadır. Sempozyum boyunca masaya yatırılacak olan çözüm önerileri, ortak akıl ve bilimsel gerçeklerle en doğruya ulaşmak yolunda atılacak adımlardan bazılarıdır. Sempozyumumuzda sunum yapacak olan konuşmacılarımıza, oturumları yönetecek olan oturum başkanlarımıza ve siz değerli katılımcılarımıza güzel ve verimli bir sempozyum diliyor, TMMOB Peyzaj Mimarları Odası yönetim kurulu olarak İstanbul`a ve meslek alanlarımıza vereceğiniz katkı ve desteklerden dolayı şimdiden teşekkür ediyorum.


Okunma Sayısı: 150
Fotoğraf Galerisi