1993 yılında Birleşmiş Milletler tarafından ilan edilişinden bu yana her yıl 22 Mart tarihinde anılan Dünya Su Günü‘nün 2013 yılı teması "Uluslararası Su Dayanışma Yılı" olarak belirlenmiştir. Son yıllarda ülkemizde su üzerine kirletici kaynaklar artmış, artmaya da devam etmektedir. Başta hidroelektrik santrallerle tatlı su kaynaklarımız olmak üzere, sayıları gittikçe artan termik santraller ile de deniz sularımızın yapısı değişmekte, kirlenmekte ve biyolojik çeşitliliği tehdit etmektedir. Biyolojik çeşitliliğin tehdidi gıda güvenliğinin tehditti, sağlıklı yaşamın risk altına girmesi ve sonucunda kıtlık, açlık ve felaketler demektir. Su yaşamın vazgeçilmez unsurudur. Fakat yine aynı su iklim değişiklikleri ile kentler ya da kırsal yasam alanlarında doğal afetler ile insan yaşamını tehdit eden de bir kaynaktır. Ormanlarımızın yukarı havzalarında su kaynaklarına yönelik tehditler, salt yakın çevresini değil, ırmakların denize ulaştıkları noktaya değin olumsuz etkilerini hissettirmektedir. Başta arıtma tesislerinin olmayışı ya da çalıştırılmayışı nedeni ile sanayi atıklarından kirlenen su, ülkemizin birçok yerleşiminde evsel atıklar nedeniyle de kirlenmektedir. Enerji ve madencilik konularında son yıllarda yasal değişiklikler ile de tetiklenen yeraltı ve yerüstü sularımız az olan içilebilir su kaynaklarını bozmakta ve suyun kişi basına maliyeti her geçen gün artmaktadır. Su yoksa hayat durur. Geçici ve kısa erimli projeler uğruna bugün ülkemizde yaşanan su üzerine gelişmelerin olumsuz sonuçlarının olacağı Birleşmiş Milletler `in su vizyonu ve projeksiyonlarında da açıkça görülmektedir. Dünya nüfusunun artışı ve sanayide onu alınamayan hızlı gelişmeler, tarım alanlarında şiddeti artırılarak kullanılan tarımsal kimyasallar ile suyu kirletmekte, temiz suya artan talep nedeniyle de maliyeti yükselen su 2013 yılında dayanışmadan öte "satılan ve ticareti yapılan" bir meta haline getirilmeye çalışılmaktadır. Su konusunda yapılacak uluslararası dayanışma ancak kirletici kaynakların havzalar ve denizler aracılığı ile yer değiştirmesinin önüne geçilmesi ile mümkündür. Tuna nehrinden kaynaklanan ve birçok ülkenin sorumlu olduğu suyun kirlenmesinin acı sonuçları en çok ülkemizde yaşanmaktadır. Akdeniz konusunda onlarca uluslararası sözleşme olmasına rağmen kirlenmeler gün geçtikçe artmakta, ülkemiz de suyun garantisi sulak alanlar üzerine kurmuş olduğu yanlış politikalar nedeniyle bu yanlışa ortak olmaktadır. 2013 yılında suyun dayanışma ile temiz tutulması ve ticareti yapılmayan, tüm kentlerde evlerdeki musluklardan ucuz ve temiz olarak ulaşilabilecek bir değer olması dileklerimizle, 22 Mart Dünya Su Günü`nde yetkilileri acil önlemler alınması noktasında uyarıyoruz. Türkiye su zengini bir ülke olmaktan çıkmış, temiz suya bugün için daha da fazla gereksinim duyan bir coğrafya olmustur. Bugün kirletilen bir damla suyun, önümüzdeki yüzlerce yıl yaşam alanlarını etkileyecek ve geri dönüşü olmayan felaketlere yol açacağı unutulmamalıdır. Su yaşamsa, yaşama sahip çıkmak hepimizin borcudur. TMMOB Peyzaj Mimarları Odası 10. Dönem Yönetim Kurulu |