TMMOB Peyzaj Mimarları Odası
TMMOB
Peyzaj Mimarları Odası
UCTEA CHAMBER OF LANDSCAPE ARCHITECTS

5 HAZİRAN DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ BASIN BİLDİRİSİ

MERKEZ
04.06.2008

Buruğuz ama karamsar değiliz. Ülke değerlerimizin korunması, yaşam alanlarımızın savunulması, biz peyzaj mimarlarının görev ve sorumlulukları arasında yer alıyor. Bu görev ve sorumlulukların gerektirdiklerini yapmaya devam edeceğimiz.

- 5 HAZİRAN DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ -

Basın Bildirisi
5 Haziran 2008

"Son balık öldüğünde, son nehir
kuruduğ
unda, son ağaç kesildiğinde,
beyaz adam parayı yiyemeyeceğ
ini anlayacak..."

Atmosferde yaşanan olumsuzluklar ve buna bağlı iklim değişikliği... Kimi yerde kuraklık ve çölleşmeler, kimi yerde tufanlar, sel felaketleri... Ormansızlaşma, suların kirlenmesi... Enerji sorunları, termik ve nükleer santraller ve  atıkları... Bir türlü kontrol altına alınamayan hızlı nüfus artışı, açlık  ve  savaşlar... 

Çevre sorunlarının uluslararası boyutta ilk değerlendirmesinin yapıldığı konferansın  ve ORTAK GELECEĞİMİZ adlı deklarasyonun yapılmasının üzerinden 36 yıl geçti.

Giderek büyüyen çevre sorunlarının hem bölgesel hem de uluslararası alanlara yayılması nedeniyle, ülkeler arasında bir işbirliğinin yapılması ve uluslararası kuruluşların ortak hareket etme zorunluluğunun doğduğunun altına imza atarak, hükümetleri çevrenin korunması için ortak çaba göstermeye çağrılmışlardı. Sözde gelişmiş ülkelerin, çifte standartlı politikaları yüzünden beklenen olumlu gelişme bir türlü gerçekleşmemiş, küreselleşme adıyla tüm insanlığa dayatılan program, ne yazık ki aradan geçen 36 yıla karşın çevre sorunlarını hızla artırdı.

Tüm dünyada yaşanan bu olumsuzluklara paralel olarak ülkemizde de iktidarda bulunan hükümetler, çıkardığı yasalarla, pek çok konuda gerekli önlemleri almayarak çevrede yaşanan olumsuzlukları göz ardı etti.

Küreselleşme kapsamında gerçekleştirilen kirli teknoloji transferinin önünü açmak, kirletenlere daha fazla olanak tanımak için Yeni Çevre Yasası TBMM den çıkartıldı.

Hükümet, çıkardığı yasalarla, yaptığı düzenlemelerle, çevremizde, ormanlarımızda, kırsal ve kentsel yerleşmelerimizde onarılamayacak, yıkımlara yol açabilecek düzenlemeler yapan bir hükümet olarak tarihteki yerini aldı.

- AB müzakere sürecinde ve iklim değişikliği sözleşmesine karşın, temiz ve yenilenebilir enerji kaynakları yok sayılmakta, Sugözü Termik Santralı örneğinde görüldüğü gibi sözde gelişmiş ülkelerin kirli teknoloji transferi bütün hızıyla sürmektedir.

- Canlı yaşamın en değerli ekosistemleri sulak alanlar ve göllerin kirletilmesi veya yok edilmesinin geri dönüşü olmayan sorunlara yol açacağı görmezlikten gelinip rant hırsıyla imara açıldı. 

- Milli Park alanlarımızın, SİT alanlarımızın rant uğruna talan edilmesi yerine özenle korunması gerekirken,  Atatürk‘ün mirası olan Atatürk Orman Çiftliği‘nin Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından kiralanması girişiminde olduğu gibi sermayeye devredilerek, kabul edilemez bir yok oluşa imza atıldı.

- Kazdağları onlarca yabancı şirkete verilen arama ruhsatları ile tarumar edildi. Kamuoyunun, yöre halkının, bilim insanlarının, çevre örgütlerinin, meslek odalarının bölgede altın arama faaliyetlerine şiddetle karşı çıkmalarına karşın, Kazdağları yok edilmekte, yetkililer suç işlemektedir.

- Yeni bir turizm şekli olarak golf turizmi "4 senede 100 golf sahası" sloganıyla ve yılda 2.5 milyar dolar turizm geliri aldatmacasıyla, akarsularımızı, yer altı sularımızı, ormanlarımızı, endemik bitki türlerini yok edecek ve ülkemiz doğal değerlerine geri dönüşümsüz olarak büyük zarar verecek ulusal değerlerimizin kaybına neden oldu.

- Yanlış enerji politikaları yüzünden gelinen noktada yüksek fiyatlarla yapılmış doğal gaz anlaşmaları yüzünden hidrolik santrallerimiz neredeyse 1/3 kapasiteyle çalıştırılmaktadır. Hâl böyle iken yeni ve kirli enerji yatırımlarından, nükleer santral yapılmasından söz edilmesi ise anlaşılabilir değildir. Geçmişte kalmış çöp teknolojileri olan nükleer santraller, çözümlenmemiş atık sorunlarıyla ve dışa bağımlı teknolojileriyle ülkemiz enerji gereksiniminin karşılanmasında hiç bir koşulda seçenek olamazlar.

- Uluslararası tehlikeli atık ticareti akıl almaz boyutlarda sürmektedir. Tehlikeli atık yüklü M/V ULLA gemisi 5,5 yıl İskenderun Körfezinde bekletildikten sonra batırılmış ve atığın çıkartılması konusundaki çalışmalar da süresiz durdurulmuştur.

- Ülkemizde faaliyetini sürdüren sanayi kuruluşları da benzer şekilde tehlikeli atıklarını yasal olmayan yollarla uzaklaştırmaya çalışmaktadırlar.

- Kıyı yağması, koyların turizme tahsis edilmesi, yapılaşma ve tersane inşaatı gibi nedenlerle sürmektedir. Tersane inşaatlarının aslında kirli teknoloji olan gemi sökümü amacıyla gündeme getirilmek istendiği kamuoyunun bilgisindedir.

- Küreselleşmenin yeni bir emperyalist programı olan Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) tüm dünyada ve ülkemizde sorun olmayı sürdürmektedir. Açlık sorunu bahane edilerek tohum emperyalizmi ile köylümüz emperyalizmin kölesi haline getirilmek istenmektedir. Ülkemiz yanlış politikalar sonucu tarımda kendi kendine yeterli bir ülke olmaktan çıkartılmış ve besin maddeleri ithal eder hale getirilmiştir.

- Alternatifsiz bir kaynak olarak yer altı ve yer üstü su rezervlerimiz giderek azalmaktadır. Bilinçsiz tarımsal faaliyetler ve yanlış su politikaları sorunun başlıca kaynağını oluşturmaktadır.

- Ülkemizde, yaşam alanlarını yok eden, yer altı kaynaklarını talan eden altın madeni işletmeciliği milli bir sorunumuzdur. Altıncı şirketler bu yolla ülkemiz topraklarının 1/7 sinde söz sahibi olmak istemektedirler. Mahkeme kararları bile işletilmeyen Bergama Ovacık Altın Madeni, Uşak‘ın Eşme ilçesinde, Kışladağ‘ da Siyanürle Altın Üretimine karşı İnay Köylülerinin toprağını, suyunu, havasını ve geleceğini korumak için verdiği yaşam ve hukuk mücadelesi, ülkemizin ekonomi politikaları altındaki çevre değerlerimize saldırının önemli bir göstergesidir.

- Çevrenin korunması, çevre kirliliğinin önlenmesi ve çevre sorunlarının çözümüne yönelik gerekli düzenlemeleri içermesi gereken Çevre Yasası yapılan son değişikliklerle pek çok konuda  devre dışı bırakılmış, maden arama faaliyetleri, nükleer santraller ÇED kapsamı dışına çıkartılarak yasa işlevsiz bir hale getirilmiştir.

- Ülkemizin doğal-tarihsel ve kültürel değerlerinden biri olan Amasra kasabamızın da üstünde kara bulutlar dolaşmaktadır. Amasra‘ da gündemdeki termik santralin yapılmasıyla beraber yağmur sularıyla yıkanan küllerin içinde bulunan toksik maddeler, yeraltı sularına karışarak Bartın‘a içme suyu sağlayan kavşak suyu havzasını etkileyecektir. Küllerin içinde bulunan radyoaktif madde ve ağır metaller suya karıştığında, sulama ve içme suyunun kirlenen sağlığı tehdit eder duruma gelmesine yol açacaktır. Bu zararların uzun vadede ortaya çıkacağı unutulmamalıdır.  Küresel ısınma sonucu su kaynaklarımızın azaldığı ve Termik santral gibi 35-40 yıllık ömrü olan bir yatırım için böylesi değerler feda edilemez. Termik santrallerin bacalarından çıkan, önemli miktarda radyonükleid parçacık içeren toz yine bacalar ile atmosfere salınmaktadır. Tozların bir kısmını tutmaya yarayan elektrostatik filtrelerin ise büyük çaplı emisyonlarda yetersiz kaldığı bilinmektedir. Nitekim filtreler çalıştırılacağı konusunda da şüphelerimiz, ülkemiz gerçeklerinde yaşadıklarımıza dayanarak tecrübe ile sabittir. Kurulacak termik santral Amasra şehir merkezine çok yakın yerleşim bölgeleri içinde ve hâkim rüzgâr yönü, deniz ters akıntısı yerleşim alanları yönüne doğrudur. Yani termik santralden çıkan zehirli gazlar ve küller anında insanların soluduğu havaya karışıp var olan kirliliğe termik santralin ürettiği çok daha fazla olan kanserojen etkisi eklenince, astım ve kanser riski katlanarak artacaktır. Küresel ısınma tehdidinin arttığı, dünyanın alarmda oluğu bu dönemde, fosil yakıtla çalışan bu termik santralin yapılması, bilimsel gerçeklerle çelişerek yoğun sera gazı salınımına yol açacaktır. Arkasını AKP hükümetine yaslamış olan sermaye, Amasra‘ nın sonunu getirecek olan bir oluşumun başkahramanlığını yapmaktadır.

5 Haziran Dünya Çevre Günü geçen yıl olduğu gibi bu yılda buruk geçmektedir. Dünyamız ve ülkemiz gittikçe yaşanmaz hale getirilirken, doğal-tarihi ve kültürel çevre hızla yok edilirken bu önemli günü buruk kutluyoruz.

Buruğuz ama karamsar değiliz. Ülke değerlerimizin korunması, yaşam alanlarımızın savunulması, biz peyzaj mimarlarının görev ve sorumlulukları arasında yer alıyor. Bu görev ve sorumlulukların gerektirdiklerini yapmaya devam edeceğimiz.

"Güneşli güzel günler görene kadar..."


Saygılarımızla.

TMMOB
Peyzaj Mimarları Odası
Yönetim Kurulu

Okunma Sayısı: 7617