TMMOB Peyzaj Mimarları Odası
TMMOB
Peyzaj Mimarları Odası
UCTEA CHAMBER OF LANDSCAPE ARCHITECTS

AOÇ`DE İNANDIK VE BAŞARDIK.... BİLİM VE BİLGİNİN İKTİDARINA OLAN İNANCIMIZLA KAMUOYUNA SAYGILARIMIZLA

AOÇ`DE  İNANDIK VE BAŞARDIK....  BİLİM VE  BİLGİNİN İKTİDARINA OLAN İNANCIMIZLA KAMUOYUNA SAYGILARIMIZLA
MERKEZ
20.03.2014

ANKARA ‘DA RANTA GEÇİT YOK . MESLEK ODALARI İNANDI-MÜCADELESİNİ BIRAKMADI VE AOÇ KAZANILDI. Başbakanlığın da müdahil olduğu davada; Odamız, Mimarlar Odası ve Şehir Plancıları Odası Ankara Şubeleri, Çevre ve Ziraat Mühendisleri Odası ile birlikte inandık ve başardık. Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi`nin 13.08.2010 gün ve 2494 sayılı KARAI İLE 1/10000 ölçekli Atatürk Orman Çiftliği Alanları “Nazım İmar Planı ve I. Derece Doğal ve Tarihi Sit Alanı Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı, 1/10000 ölçekli ulaşım seması ve 1/1000 ölçekli Ulaşım (Yol-kavsak vs) Uygulama Projesinin kabul edilmesine ilişkin işleminin YÜRÜTMESİNİN DURDURULDU.

ANKARA ‘DA RANTA GEÇİT YOK
MESLEK ODALARI İNANDI-MÜCADELESİNİ BIRAKMADI VE AOÇ KAZANILDI

 

Odamız, Mimarlar Odası ve Şehir Plancıları Odası Ankara Şubeleri, Çevre ve Ziraat Mühendisleri Odası ile birlikte inandık ve başardık.

Ankara Büyüksehir Belediye Meclisi‘nin 13.08.2010 gün ve 2494 sayılı kararı ile  1/10000 ölçekli Atatürk Orman Çiftligi Alanları "Nazım Imar Planı ve I. Derece Dogal ve Tarihi Sit Alanı Koruma Amaçlı Nazım Imar Planı, 1/10000 ölçekli ulaşım seması ve 1/1000 ölçekli Ulasım (Yol-kavsak vs) Uygulama Projesinin kabul edilmesine iliskin işleminin YÜRÜTMESİ  DURDURULDU.

 

YARGIDAN DERS NİTELİĞİNDE KARAR...

 


Tarım ve Köy isleri Bakanlığı`nın 21.05.2010 gün ve 4035 sayılı, Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu‘nun 02.07.2010 gün ve 5213 sayılı kararıyla uygun görülen ve MESLEK ÖRGÜTLERİ TARAFINDAN  PLANA YAPILAN İTİRAZLAR ;


1-  1/10000 ölçekli Atatürk Orman Çiftliği Alanları Nazım İmar Planı ve I. Derece Doğal ve Tarihi Sit Alanı Koruma Amaçlı Nazım imar Planı,


2- 1/10000 ölçekli ulaşım seması ve 1/1000 ölçekli Ulaşım (Yol-kavsak vs) Uygulama Projesinin kabul edilmesine ilişkin Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi‘nin 13.08.2010 gün ve 2494 sayılı işleminin,


3- Atatürk‘ün vasiyeti ile hazineye devredilen çiftlik arazisinin %42‘sinin çiftlik arazisi vasfını kaybettiği,


4- Dava konusu alanın Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu‘nun 02.06.1992 gün ve 2436 sayılı kararı ile doğal ve tarihi sit ilan edildiği,


5- 27.07.1993 gün e 3097 sayılı kurul karı ile sınırlarının belirlendiği, 07.05.1998 gün ve 5742 sayılı karar ile birinci derece doğal ve tarihi sit olduğuna karar verildigi,1928 yılında hazırlanan Jansen planında Ankara‘nın havalandırma koridoru olarak gösterilen alanın işlevini yitirme tehlikesi ile karsı karsıya kaldığı,

 
6- Atatürk Orman Çiftliği alanının kent açısından kısır, dar kapsamlı değerlendirilecek kentsel yeşil alan-rekreasyon alanı olarak tasarlanmadığı ve islevlendirilmediği,


7-  Dava konusu planın, imar planı ve koruma planı niteliği taşımadığı, plan notlarındaki yoğunluk, yapılaşma koşulları ve arazi kullanım kararlarının belirsizlik taşıdığı nedeniyle ve planların idareye sınırsız bir takdir hakkı tanıdığı,


8-  İdarenin yasallığı ilkesinin çiğnendiği, ulaşım master planı hazırlanmadan uygulamaya esas oluşturacak 1/1000 ölçekli uygulama imar planı hazırlanmadan, 1/1000 ölçekli kavsak vb. Projelerin onaylanmasının bilime ve mevzuata aykırı olduğu,


9- 40 metrelik yol güzergahının temel görevinin alanın yapılaşma için uygun alan büyüklüklerine parçalamak olduğu ve plan hükümlerinin yapılaşmaya hizmet edeceği,


10 - 1/10000 ölçekli planda koordinat ve nirengi noktaları bulunmadığından yolların arazide fiilen hangi noktalardan geçeceğini göstermediği,


11- 1 nolu, 4 nolu, 5 nolu, 6 nolu, 7 nolu, 11 nolu, 13 nolu, 14 nolu, 15 nolu, 16 nolu, 17 nolu plan notlarının hukuka aykırı olduğu,  

12-  Dava konusu planın yargı kararı ile iptal edilen plan ile aynı içerikte olduğu,


13- Dava konusu planın mevzuata, şehircilik ilkelerine, planlama esasları ve kamu yararına, 1. Derece doğal sit alanına ve tarihi sit alanına ilişkin ilke kararlarına aykırı olduğu,


14- 5524 sayılı Yasa‘nın Anayasanın 18., 35., 44., 45., 63., maddelerine aykırı olduğu nedeniyle iptali için Anayasa Mahkemesi‘ne başvurulması gerektiği nedenleriyle hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek iptali istemiyle açılan davada yürütmenin durdurulması talep edilmiştir.

 

Ankara Büyükşehir Belediyesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Gıda Tarım ve hayvancılık Bakanlığı ve AOÇ ile ilgili açılmış tüm davalara müdahil olma eğiliminde bulunan Başbakanlığın savunmalarını alan mahkeme heyeti,  

18.05.2011 günlü ara kararı ile uyuşmazlık konusu yerde kesif ve bilirkisi incelemesi yapılmasına karar verilmis olup,  26.12.2012 tarihli düzenlenen rapor almasına karşın , bilirkisi raporu ve rapora  itirazlar yapılmış ve 2. kez  22.02.2013 günlü ara kararı ile mahallinde ikinci kez kesif ve bilirkisi incelemesi yaptırılmasına karar verilmis, yeniden olusturulan bilirkisi heyetince 20.05.2013 tarihinde yapılan kesif ve bilirkisi incelemesi sonucu düzenlenen  26.11.2013 tarihinde mahkemeye sunulan bilirkisi raporlarını incelemiş ve Heyet;


1- Nazım imar planının içeriği ile ilgili,


2- Plan notları açısından,


3- Ulaşım seması açısından,


4- Kent ekolojisi açısından ;   değerlendirmelerde bulunmuştur.


Peyzaj Mmarlığı disiplini ilke ve esasları üzerinden yapılan KENT EKOLOJİSİ AÇISINDAN YAPILAN DEGERLENDİRME  ve İÇERİĞİ merkezi ve yerel yönetimlere ders verir niteliktedir.

 

Mahkeme Heyetince yapılan; KENT EKOLOJİSİ AÇISINDAN YAPILAN DEGERLENDİRME; 


"Tarımsal peyzajlar biyolojik çeşitlilik açısından önemli alanlar olduğu, Avrupa peyzajlarındaki tehlike altındaki türlerin %40`ına tarımsal peyzajlarda rastlandığı, tarımsal peyzajların ekolojik bakıs açısı ile planlanması ve geliştirilmesi Avrupa ve dünya ölçeğinde doğa koruma amaçlı etkili bir politika aracı olarak görüldüğü, Avrupa Birligi Tarımsal Biyoçesitlilik Eylem Planı (EU Biodiversity Action Plan for Agriculture, 2001) tarımsal alanlarda biyolojik çeşitliliğin korunması ve sürdürülebilir kullanımlar için öncelikleri belirler, bu eylem planına göre gerekli ekolojik altyapının varlığını temin etmek plan yapıcılar ve karar vericilerin öncelikleri arasında yer almalıdır denildiği, tarımsal peyzajlardaki ekolojik altyapıyı oluşturabilmek ve üretken bir peyzaj elde edebilmek için öncelikle planlama kararlarına yön verebilecek temel peyzaj ekolojisi prensiplerini anlamak gerektiği, peyzaj ekolojisine göre bir peyzajı parça-koridor-matris modeli ile tarif etmenin mümkün olduğu, (Forman 1997). Koridor lineer peyzaj elemanlarıdır, nehirler, karayolları koridorları, kanallar bunlara örnektir.

 

Parçalar lineer olmayan, daha geniş yüzeyli, ormanlar, tarım alanları, konut dokuları gibi lekelerdir. Peyzaj matrisini odaklanılan alana üst ölçekten bakıldığında algılanan en dominant parça türü (alan kullanımı/arazi örtüsü) belirlediği, Peyzaj ekolojisi prensiplerine göre (Forman ve Godron 1986, Noss 2004) doğal veya yarı doğal (tarımsal alanlar gibi) bir peyzajı oluşturan parçaların alanı ne kadar büyükse içinde bulunduğu çevreye ekolojik katkısı ve kalitesi o kadar fazla olduğu, dolayısı ile yapılan planlarda doğal ve yarı doğal parçaların büyüklüklerinin mümkün olduğunca büyük tutulmasına çalışılması gerektiği,

parçalar ne kadar süreklilik arz ediyorsa ekolojik kalitesi o kadar yüksek olduğu, çünkü parçalanma (fragmantasyon) peyzajda biyolojik çeşitliliği tehdit eden en önemli unsurlardan biri sayıldığı, dolayısı ile planlarda doğal ve yarı doğal peyzajların sürekliliklerinin gözetilerek, mümkün olduğunca az parça sayısını yakalamaya çalışmak gerektiği,

bir örnekle açıklamak gerekirse 50 hektarlık 2 adet parçadan oluşan bir açık alan sistemi, 25 hektarlık 4 adet parçadan oluşandan (toplamda her ikisi de 100 hektar olmasına rağmen) ekolojik kalite ve yasam kalitesi açısından kente daha fazla katkı sunduğu, aynı doku ve ekolojik işleve sahip parçalar birbirlerinden ne kadar izole olurlarsa ekolojik değerleri o kadar düşeceği, bir diğer deyişle bir dokunun antropojen kaynaklı kullanımlar ve materyallerle bölünmüş olması onun ekolojik değerini düşürdüğü,

çünkü peyzaj birimleri birbirlerinden izole olduğu, izolasyon da materyal ve enerji alış verisini azaltacağı için peyzajda istenen bir durum olmadığı, yukarıdaki örnekten devam edilirse 25 hektarlık 4 parçadan oluşan bu alanın parçaları arasında ortalama 300 metre mesafe olması ile 3 kilometre mesafe olması arasında ekolojik isleyiş açısından büyük farklar doğabildiği, parçalar kendileri ile doku ve işlev açısından ne kadar uyumlu alan kullanımları ile çevrelenir yada komşuluk ederse ekolojik dengelerini korumaları o kadar kolay olur; bunun sonucunda da ekolojik kalitesi ve içinde bulunduğu ortama ekolojik katkısı daha fazla olduğu,

ekolojik değeri düsen peyzaj parçasının kentteki çevre kalitesini düzenleme ve iyileştirme yönündeki katkısı daha düşük olduğu, çevre kalitesinin düşmesinin sonuçta insan sağlığı ve yasam kalitesini etkilediği, küresel ısınmanın etkilerinin giderek hissedildiği günümüzde kent ekolojisine saygılı davranılması ve planların bu doğrultuda hazırlanmasının kamu yararı açısından çok önem taşıdığı,

Atatürk Orman Çiftligi Ankara`nın kent ekolojisi açısından önemli bir rezerv alanıdır ve tarımsal ağırlıklı bir temayla kalması şartıyla bağışlandığı, bu durumda yukarıda bahsi geçen maddelerdeki kuralları göz önünde bulundurarak davaya konu plan incelendiğinde;

adının çağrıştırdığı üzere Atatürk Orman Çiftliğinin bir tarımsal matris olması (tarımsal üretim alanlarının peyzajdaki en yüksek yüzdeye sahip alan kullanımı olması) gerekirken, bugün bu özelliğinden gittikçe uzaklaştığı, buna ek olarak 1/10.000 ölçekli planda tarımsal üretim alanları olarak belirtilen alanların AOÇ geneline bakıldığında hem yüzde olarak çok düşük olduğu, hem de parça büyüklüklerinin göreceli daha ufak ve parçalı bir yapıda olduğunun görüldüğü,

tarımsal üretim alanı ve ağaçlandırılacak alan ibaresi ile belirtilen alanların ise, tarımsal üretim alanlarına göre çok daha büyük parçalı kompozisyon oluşturacağı ancak bu durumun süreklilik arz etmeyen bir kompozisyon olduğu, plandaki en dominant kullanımın ağaçlandırılmış alan olduğu, bu ileride AOÇ peyzajının bir orman matrisi olacağını işaret ettiği,

orman alanları ekolojik açıdan çok kıymetli alanlar olmalarına rağmen bu alanın taşıdığı kültürel peyzaj değeri açısından tarımsal bir matris olmasını gerektirdiği, tarımsal üretim alanları ve ağaçlandırılacak alanlar seklinde bir kullanımda alt ölçekli planlara gelindiğinde ne yönde bir kullanım kararı (tarım yönünde mi, ağaçlandırma yönünde mi) alınacağı peyzajın konfigürasyonunu tamamen değiştireceği, konfigürasyon bir peyzajdaki ekolojik isleyişi belirleyen önemli bir parametre olduğu,

tarımsal üretim yönünde bir kullanımın verilmesinin izolasyonu çok daha düşüreceği, (yani ekolojik açıdan çok daha olumlu bir durum söz konusu olacaktır) ve AOÇ matrisine tarım alanları ve kullanımları nispeten hakim olacağı, ağaçlandırma yönünde alınacak bir karar ise hem peyzajda artık tarımsal bir dokunun hakim olmamasına (ki bu da kuruluş amacına ve plan kararlarında belirtilenlere aykırıdır) hem de AOÇ peyzajlarının çok farklı işlevlere sahip olmasına ve ekolojik isleyişinde değişime sebep olacağı,

ağaçlandırılmış alan park ve rekreasyon alanı, tarımsal üretim alanı ve ağaçlandırılacak alan gibi tanımların planlama lejantlarında bir arada kullanılması mümkün olabileceği ancak ekolojik açıdan bu kullanımların her biri farklı dokuya ve işleve sahip olduğu, bu sebepten kent ekolojisine katkıları da farklı seviyelerde olacağı, dolayısı ile ekolojik denge, yasam kalitesi ve çevre kalitesi açısından bu tip kullanımların bütünmüş gibi ele alınmasının sakıncalı olduğu,

çünkü antropojen bir yaklaşımla bakıldığında birbirine benzer görünen şeyler ekolojik açıdan bakıldığında farklı değerlere sahip olabildiği, planlarda kent ekolojisine hizmet edebilir kompozisyonların oluşturulması sonunda yine kamu ve insanlığın yararına olacağı, mevcut planda önerilen mevcut sanayi ve depolama tesisleri (MT) ile tarım arasındaki komşuluk sanayi tesislerinden kaynaklı olarak tarım ürünlerinin kirlenmesi ve halk sağlığına vereceği zarar ihtimalinden dolayı olumsuz olduğu,

bu tür tesislerin dokusu tarımsal peyzaj dokusundan oldukça farklı olduğu, dolayısı ile peyzajdaki isleyişe dair etkilerinin de farklı olacağı, yukarıda bir alanın kendisi ile doku ve işlev açısından ne kadar uyumlu alan kullanımları ile çevrelenir ya da komşuluk ederse ekolojik isleyişini o kadar kolay sürdürebileceğinin belirtildiği, bu kapsamda bu tesisler için planda uzun vadede kaldırılması düşünülen alanlar ibaresinin kullanılması ve yerine ne getirileceğinin belirli olmaması büyük bir risk olduğu,

ekolojik bakış açısı ile bu ibarenin tarımsal alanlarla komşuluk olduğu durumlarda "uzun vadede tarımsal üretim alanı yapılacak alan" olarak belirtilmemiş olması plan hazırlığında ekolojik prensiplerin ne kadar dikkate alındığını gösterdiği, mevcut tesislerin ağaçlandırılmış alanla olan komşuluk durumunda ise gelecekte olması gereken kullanımın "ağaçlandırılacak alan" olarak yer alması gerekirken bu bakış açısı ile olaya yaklaşılmadığının görüldüğü,

burada dikkat edilecek şey daha büyük, daha az parçalı ve daha süreklilik arz eden bir desenin hem tarım alanları hem de ağaçlandırılmış alanlar açısından elde edilmesi olduğu, rekteatif amaçlı yapılan öneriler alanın tasıma kapasitesi düşünülmeden AOÇ de yoğunlaştırılmış olmasının düşündürücü olduğu,

ayrıca Atatürk Orman Çiftliği`nde giderek artan yol ağının oluşturacağı bariyer etkisinin düşünülmediği, yollar açısından 40-50 m. genişlik tarla sistemleri arasında hareket edecek canlıların geçişlerini tehdit edecek boyutta olduğu, yaban hayatı için yapılacak geçitlerin düşünüldüğüne dair bir plan notu veya şematik bir anlatım ile karşılaşılmadığı, bütün bunlar da planın ekolojik açıdan bazı konuları göz ardı ettiği izlenimini verdiği,

yukarıda bahsi geçen ekolojik peyzaj planlaması unsurlarına ek olarak kültürel peyzaj planlaması bakış açısı ile olaya yaklaşıldığında görülmektedir ki: AOÇ ‘nin tarımsal peyzaj matrisi olma özelliğini kaybetmesi hem çiftliğin kuruluş ve kamuya bağışlanış amacına ters düştüğü, hem de kentsel hafızada ki önemli bir izin ve kente karakter katan bir unsuru gelecekte de bozulmaya devam edeceği, zaman içinde kültürel peyzaj değerinin azalması ihtimali koruma amaçlı nazım imar planının Avrupa Peyzaj Sözleşmesi ile de çelişkili yaklaşımlar sergilediğini gösterdiği,

Avrupa peyzaj sözleşmesine göre; "Peyzaj; insanlar tarafından algılandığı sekliyle, karakteri doğal ve/veya insani unsurların eyleminin ve etkileşiminin sonucu olan bir alan anlamına gelir". 15. Maddede yer alan hükümlere tabi olarak, bu Sözleşme tarafların ülkelerinin tamamına uygulanır ve doğal, kırsal, kentsel alanları ve banliyöleri kapsar.

Karayı, kıta içi suları ve deniz alanlarını içerir. Özellikleriyle öne çıktıkları düşünülebilecek peyzajları ve aynı zamanda her günkü ya da bozulmuş peyzajları ilgilendirir. 5. Maddede (Genel Önlemler bölümü) her bir Taraf, "a. peyzajları, yasayla, insanların çevrelerinin önemli bir bileşeni, onların paylaştıkları kültürel ve doğal mirasın çeşitliliğinin bir ifadesi ve kimliklerinin bir temeli olarak tanımayı; b. 6. Maddede belirtilen özel önlemlerin kabulü yoluyla, peyzajın korunması, yönetimi ve planlanmasını amaçlayan peyzaj politikaları oluşturmayı ve uygulamayı; c. genel kamuoyunun, yerel ve bölgesel makamların ve yukarıdaki b fıkrasında bahsedilen peyzaj politikalarının tanımlanmasına ve uygulanmasına ilgi duyan diğer tarafların katılımını sağlamak için usul oluşturmayı; d. peyzajı, bölgesel ve şehir planlama politikalarına ve kültürel, çevresel, tarımsal, sosyal ve ekonomik politikalarına ve aynı zamanda peyzaj üzerinde doğrudan veya dolaylı etkisi olabilecek diğer politikalarına katmayı yükümlenir" denildiği,

bu bölümde bahsi geçen bütün unsurlar davaya konu olan planın peyzaj ekolojisi prensiplerini göz ardı etmesi nedeniyle kent ekolojisine katkısının yetersiz kaldığı, AOÇ`nin kültürel peyzaj karakterini bozacak nitelikte kararlar aldığı, mevcut hali ile olayı sadece bir rekreasyon amaçlı açık yeşil alan sistemi kurmak seklinde geliştirmeye çalışması nedeniyle vizyonunun geniş olmadığı izlenimini verdiği, bunun sonucu olarak, dava konusu planın Ankara kentinden faydalananların sosyal ve kültürel gereksinimlerini karşılama yeterliliği,

sağlıklı ve güvenli bir çevre oluşturma amacı, yasam kalitesini artırma hedefi ve bu amacın gerçekleştirilmesi için Ankara`nın sosyal, kültürel, tarihsel ve fiziksel özellikleri gözetilerek hazırlanmadığı görüşlerine yer verildiği, anılan raporun taraflara tebliği üzerine davalı idarelerce yapılan itirazların yerinde görülmeyerek bilirkişi raporunda belirtilen tespitler ve yaklaşımlar nedeniyle hükme esas alınabileceği sonucuna varılmıştır.

 

Bu durumda, Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi`nin 13.08.2010 gün ve 2494 sayılı kararıyla onaylanan "1/10.000 ölçekli Atatürk Orman Çiftliği Alanları Nazım İmar Planı ve I. Derece Doğal ve Tarihi Sit Alanı Koruma Amaçlı Nazım İmar Planının ve eki olarak onaylanan "1/10.000 ölçekli Ulasım Seması" ile "1/1000 ölçekli Ulasım (Yol-Kavsak vb.) Uygulama Projesi" nin; planlama hiyerarşine yönelik ilkelere uygun olmadığı, nazım imar planı tekniği ve ilkelere uygun hazırlanmadığı, nazım plan kararları ile getirilen fonksiyonların dağılımının AOÇ`nin kuruluş amacına uygun olmadığı, nazım plan kararlarıile getirilen fonksiyonların 1. Derece Dogal ve Tarihi Sit Alanı`na uygun olmadıgı, planla getirilen ikili fonksiyonların kullanımına yönelik plan notlarında açıklama getirilmediği, plan notları ile ilgili belirsizlikler bulunduğu, ulaşım semasının hazırlanmasında ön inceleme ve değerlendirme yapılmadığı, ulaşım semasının hazırlanmasında bilimsel bir altyapının bulunmadığı, peyzaj ekoloji prensiplerinin göz ardı edildiği, dolayısıyla imar mevzuatı, şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararına aykırı olduğu sonucuna varıldığından dava konusu işlemlerde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

 

Öte yandan; dava konusu işlemin imar planı ve uygulama projesine ilişkin olduğu göz önünde bulundurulduğunda, uygulanmasının, telafisi güç zararlar doğurabileceği acıktır."

 

Şeklinde verilen yargı kararı tüm yerel yöneticilere ve merkezi otoriteye ders verir nitelikte ve bilginin iktidar olduğu inancımızdaki önderliğe hizmet etmiştir.

 

TMMOB Peyzaj Mimarları Odası olarak; 10.02 2014 tarihi itibari ile Ankara 5. Mahkeme Heyetince; "Açıklanan nedenlerle; hukuka aykırılığı açık olan dava konusu işlemin; uygulanması halinde telafisi güç zararlar doğabileceğinden 2577 Sayılı Kanunun 27.maddesi uyarınca teminat alınmaksızın yürütülmesinin durdurulmasına"  kararı verilmiştir. 


BİLİM VE BİLGİNİN İKTİDARINA OLAN İNANCIMIZLA KAMUOYUNA SAYGILARIMIZLA.

 

TMMOB Peyzaj Mimarları Odası
10.Dönem Yönetim Kurulu
 

 

MAHKEME KARARI DOSYASI İÇİN TIKLAYINIZ

 

AOÇ TARİHÇESİ BROŞÜRÜ İÇİN TIKLAYINIZ 

Okunma Sayısı: 790
Dosyalar