TMMOB Peyzaj Mimarları Odası
TMMOB
Peyzaj Mimarları Odası
UCTEA CHAMBER OF LANDSCAPE ARCHITECTS

BARTIN HALK 20.07.2008 "SEVDASINA KURBAN OLUNAN KENT"

MERKEZ
25.07.2008

Ne demiştik sözün başında. Biz yaşamak istiyoruz. Kardeşçe, insanca, inadına yaşamak istiyoruz. Sevdiklerimize Amasra‘da mendirekte sarılmak, Boztepe‘den mektup yazmak istiyoruz, kimbilir hiç göndermeyecek olsak bile.

BARTIN HALK
Sevdasına Kurban Olunan Kent
20.07.2008

İnsanın hayattan en önemli beklentisi nedir? Hayatta kalmak olabilir mi? Sevdiklerine ulaşmak, ya nefes almak? Ya da suya dokunmak, güneşe bakmak, sesini duymak, selam almak, ağlamak, doyasıya sarılmak. Tüm bunların olabilmesi yaşamsal unsurların varlığına bağlı elbet. Hava,su,toprak, güneş... Temiz hava, temiz su, temiz toprak... Yaşamın kaynağı, birincil enerji güneş, sonra rüzgar sonra yer altı zenginlikleri. Bu yaşamsal varlıklarımızın sürekliğini sağladığımız ölçüde kendi varlığımızdan söz edebilmek mümkün ancak. Su var biz varız, hava kirli biz azalırız. Gelelim asıl konumuza. Büyük bir tartışma konusudur doğanın insan için varolduğu düşüncesi. Bunun aksini söyleyenler de az değildir. Bence de doğa insan için var olmamalıdır. Çünkü insan varlığına neden olan bir yaşamsal döngüye ihanet etmez. Doğanın insan için var olduğunu söyleyenler hoyratça kullanımına sessiz kalırken, kendilerinin de ne denli azaldığının farkına bile varmazlar. Doğa içinden hep yollar geçsin diye var olmamıştır. Yine üzerine barajlar, fabrikalar, oteller yapılsın diye hiç değil. Sadece yakmak için orman yapılabilir mi? Kumdan sadece bina mı yapılır? Tüm kumullar, sahillerimiz inşaat sektöründe kullanılsın diye mi oradadırlar. Sonra her kıyıda oteller yükselmek zorunda mıdır? Karadeniz otoyolu sahilden mi geçmelidir? Nedir bu otoyol çılgınlığı, nedir bu tükenmez taş ve beton yığınları. Kim için, ne için, kiminle? Bu güzellikleri görmeye herkesin hakkı var diye Karadeniz‘in en bakir kıyılarına hançeri saplayanlar, o güzelliklerin kalmayacağının aslında farkında değiller midir? Nedir bu inadına savaş, inadına adına hizmet denilen anlayış. Sonra girmeyi arzu ettiğimiz AB (Alma Bizi) mevzuatının neresi izin verir, önünü açar böylesi çılgınlıkların.?

Bugünlerde bir belgesel geziyor Karadeniz kıyılarını. Adı "Son Kumsal". 18 Temmuz‘da Cuma günü Gazhane Parkında, sonrasında İnkum ve Amasra‘da gösterilecek. Kıyı boyunca da devam edecek, Doğu Karadeniz‘de işlenen cinayeti göstermeye. Övgü dolu sözlerle açılışına katılan tüm devlet büyüklerimiz, yol için mücadele edenleri öldürmeye bile varacak kadar caniliklerini ortaya koyan zihniyetlerin hepsi davetli bu belgeseli izlemeye. Hayatında ağız tadıyla bir duble rakı bile içememiş, Amasra‘da denizin gerçek kokusundan mahrum "duble yol" simsarları da davetli bu belgesele. Enerjisini ülkenin enerji politikasızlığına değil de, çevrecilere saldırmakta harcayan bürokratlarımız da davetli. Uyduruk ÇED raporları hazırlayanlar da, altına imza atanlar da ...Sizler de bizler de davetliyiz...

Ne demiştik sözün başında. Biz yaşamak istiyoruz. Kardeşçe, insanca, inadına yaşamak istiyoruz. Sevdiklerimize Amasra‘da mendirekte sarılmak, Boztepe‘den mektup yazmak istiyoruz, kimbilir hiç göndermeyecek olsak bile. Yürümek istiyoruz, bisiklete binmek, koşmak, renklerle boğuşmak istiyoruz.

Biz Amasra, Amasra kalsın, Batı Karadeniz bizim kalsın diliyoruz. Çok mu şey istiyoruz?

 M.ARTAR
13.07.2008

 

Okunma Sayısı: 1201