TMMOB Peyzaj Mimarları Odası
TMMOB
Peyzaj Mimarları Odası
UCTEA CHAMBER OF LANDSCAPE ARCHITECTS

BAŞBAKANDAN FİLM TADINDA BİR İTİRAF

MERKEZ
01.06.2011

24 Mayıs 2011 günü Başbakan, İstanbul Kanalı ile başlattığı proje açıklamaları ile gelenekselleştirmeye çalıştığı “AKP siyaseti ve metropoller ilişkisi “ projeler konseptine bu sefer de Ankara kenti ile devam etti.

BAŞBAKANDAN FİLM TADINDA BİR İTİRAF

24 Mayıs 2011 günü Başbakan,  İstanbul Kanalı ile başlattığı proje açıklamaları ile gelenekselleştirmeye çalıştığı "AKP siyaseti ve metropoller ilişkisi " projeler konseptine bu sefer de Ankara kenti ile devam etti.

Ancak, Başbakanın dün yapmış olduğu basın açıklaması ve simülasyon gösterisinde dikkat çekici bir durum vardı. Başbakanın  "hayal etmek ve gerçekleştirmek" konseptli basın açıklaması ve simülasyon gösterilerinin satır araları okunduğunda film tadında bir itiraf vardı aslında.

Başbakan; "Ankara‘nın modern yüzünü projelerle ileri standartlara kavuşturuyoruz. Ankara‘yı dünyaya örnek bir şehir, vizyon bir şehir haline getiriyoruz."diyor ve senaryolaştırılmış görüntüleri izlettiriyordu.

17 yıldır AKP zihniyeti ile yönetilen Ankara Büyükşehir Belediyesini bu güne kadar vizyon geliştirememiş olmakla suçluyor ve bu projeleri ben yapacağım diyor ve dolayısı ile itirafta bulunuyordu aslında. Basın açıklamasının ve simülasyonunun satır aralarında dikkatle izlediğinizde okuyabileceğiniz iki film karesi var. Bunlardan;

Birincisi,  Başbakan, "belediye başkanına da talimat verdim" diyerek 17 yıldır Başkent Ankara‘yı yönetenleri yermiş, Büyükşehir Belediyesi yetkililerinin sınata kalmış olması sonucuna ve,

İkincisi olarak ise, 17 yıldır Ankara‘yı yönetemeyenlerin deşifresinin yapıldığı bu toplantıda bu yöneticilerin bir taraftan da AKP siyasetinin aktörleri olduğu gerçeğinden hareket edersek eğer, AKP‘nin sınıfta kalmış olduğu sonucuna varabiliriz.

Başbakanın Ankara hayallerini simüle ettiği film, AKP politikalarının sınıfta kaldığının itirafı olmuştur aslında.

ÇILGINLIK PROJELERDE DEĞİL...

SEÇİM ÖNCESİ HALKI KANDIRDIKLARINI SANMAKTA...

Başbakanın "hayal ediyorum ve gerçekleştiriyorum" dediği, aslında yandaş medyanın da "çılgın projeler" olarak lanse ederek manüple ettiği ve aylardır kamuoyunu yaşamsal sorunlardan uzak tutmak amaçlı oyunları okuyabilenler için zor anlardır böylesi durumlar aslında.

Bu ülkenin yurtsever, aydınlanmacı, ilerici, bilim-tekniği insanlık yararına sunmaktan başka bir amaçları olmayan mühendisleri-mimarları ve şehir plancıları için zor anlardır. Zor anlardır çünkü

Mühendis, mimar ve plancılar;

Kapitalizmin,  dünya ölçüsünde yaşadığı krizlere çözüm bulabilmek adına tüm dünyada kendisini yeniden yapılandırdığı küreselleşme döneminde;  kentlerin, küresel ekonominin en karlı alanlarından birisi olan servis sektörünün mekânları haline getirildiğini ve bu hizmetlerin sunumuna insan ve sermaye çekmek üzere kentlerin bütün olanaklarının seferber edildiğini görürler.

Son onlu yıllarda daha büyük operasyonlarla kentlerin, üretimin örgütlendiği mekanlardan tüketimin örgütlendiği mekanlara dönüştürüldüğünü ve bu durumun  küresel  politikalara hizmet etme iş birliğinin canhıraş çabaları olduğunu bilirler.

Bu politikalara göre giderek azmanlaşan özellikle az gelişmiş ülke kentlerinde küresel sermayenin kentsel alanlara girmesinin yarattığı dinamiklere uygun olarak finansa, iletişime ve ulaşıma ilişkin altyapının geliştirilmesine, lüks barınma, konaklama ve eğlence tesislerinin kurulmasına yönelinmiş ve dış kaynaklı yatırımları çekmeye dönük girişimlere öncelik verilme çabaları olduğunu bilirler.

Tüm bu simülasyonlarla halkımızın gözünün boyandığını bilerler.

Bu yüzden zor anlardır. Bu noktada tek görevimiz vardır: Bilimi ve tekniği halkımızın çıkarları doğrultusunda hizmete sunmak adına mücadele etmek. 

Bugün Ankara‘da,  sermayeye servis edilmek üzere deklere edilen projeler tanıtılıyor. Aslında bu filmi 17 yıldır izliyor Ankara halkı.

Ancak, Ankara Büyükşehir Belediyesinin bildiği (bildiği diyoruz çünkü bugüne kadar yaptığı tüm planlar yargıdan geri dönmüştür) ama Başbakan‘ın bilmediği bir gerçek var.

Cumhuriyetin devrimlerinin başlatıldığı yer olan Ankara‘nın bağımsızlık karakterini taşıdığı,

Tarihsel katmanlarının en üst tabakası olan devrimci, aydınlanmacı ve ilerici karakterinin Ankara halkının karakteristik özelliği olduğu,

Ankara kentinin kültürel katmanlılığı ile birlikte akılcı bir dünyaya yönelen bir yönetim merkezi olma eğilimini karakteri haline getirdiği,

Ankara‘nın geleceği için oluşturulacak her türlü kurguda temel alınması gereken en önemli birikimin ise sadece Cumhuriyetin temel unsurlarının olması üzerine bu güne kadar büyük bir emek sarf edilerek mücadele verildiğidir.

ANKARA KENTİNİ PLANSIZ PROJELENDİREMEZSİNİZ

Başbakan Ankara için neler projelendirmiş?

●  Savunma Sanayi‘nin Başkenti          

●  Uzay Merkezi

●  Yeni Adalet Saray

●  Ankara‘ya Dev Hastane

●  40 Bin Kişilik Stadyum

●  15 Kilometrelik tünel

●   Yıldırım Beyazıt Üniversitesi (farklı konseptte tasarlanacak)

●  Fuar Kenti    (Akyurt 1 800 000 Metrekare)

●  Yeni Hayvanat Bahçesi

●   Hıdırlıktepe‘de Din İnanç ve Tarih Müzesi, Tarihi Ulus Kent Merkezi

●  Kızılay

●  Milli Botanik Parkı (2000 dekar)

●  Ankara Termal Turizmin Merkezi

●  500 Bin Nüfuslu Yeni Şehir (Güneykent )

Başbakanın açıkladığı projeler üzerinden kamuoyu bilgilendirmesi yaparsak;

Ankara‘nın savunma sanayinin başkenti olması, Başbakan bir kez daha AKP siyasetinin dil cambazlığını nasıl iyi kullandığını resmetmiştir. Film şeridi ilk Aselsan‘ın savunma sanayisi üzerindeki teknolojik çalışma ve atölye görüntüleri ile başlar. İlk görüntüler heyecan vericidir ve başbakan bu sahneleri kendi siyasetlerinin yeni bir ürünü imiş gibi sunar.

Ankara tam 36 yıl önce, 1975 yılında savunma sanayinde yerli üretim için Aselsan‘ın kurulması ile ülkemizde kendi mühendisi-işçisi ve teknoloji üretimi ile öz kaynaklı  insan-finans-üretim teknolojileri  ile yaratılmış ve  başbakandan çok yıllar önce birileri tarafından hayal edilip uygulamaya geçirilmiştir zaten.

Peki o zaman, yarım yüzyıla yakın süredir varlığını sürdüren bir misyonu yeni bir proje olarak sunmak bir yalan çılgınlığı değil de nedir?

Savunma sanayisi ile ilgili hayalde,  belki de yine satır aralarında gizli kalan başka bir okuma yapmamız gerekiyor olabilir. Cumhuriyet tarihinin ekonomik kalkınma modelleri içerisinde yer alan ve mühendislik-teknoloji ve işçilik üretim modellerinde olup ülke kalkınmasının dinamizmini yaratan Et-Balık Kurumu, Kardemir, Türk-Telekom, vb. kamu iktisadi teşebbüslerinin yabancı sermayeye devri ile ilişkin modeller arasında belki de tek kalmış örnek olan Aselsan‘ın satışı mı gündemdedir? Ortaklık arayışı mı vardır?  Bugün burada bir pazarlama sunumu mu yapılmıştır?

● Selçuklu mimari öğeleri ile bezenmiş bir animasyon ile sunulan 300 bin metrekare KAPALI alanı olan Adalet Sarayı, sadece kütle büyüklüğü Altınpark‘ın yarısı büyüklüğünde devasa bir adliye binası hayali, yargının bu kadar içinin boşaltıldığı böylesi bir süreçte ironik bir büyüklük değil midir?

● Uzay merkezi ve şehir hastaneleri filmi izliyoruz. Plan dâhilinde olup olmadığını bile açıklanamayan ama izlediğinizde iç mimarisinin ve dekorasyon gösterimlerinin bile hazırlanmış olduğunu gördüğünüz bir film daha. Ankara stratejik anlamda bir plan bütünlüğünden uzak sadece yatırım ve inşaat sektörüne yönelik bu açıklamalarla, kentleşme ve planlama alanı bütünleşik bir stratejiden yoksun bırakılarak, sektörel temelli çok başlı bir yapıya büründürülerek dağınıklaştırma/kimliksizleştirmeye doğru hızla bozulmaya hazır hale getirilmektedir.  

15 Kilometrelik tünel,  ulaşım master planı olmaksızın var olan planlara aykırı uygulamaları ile bu plana dayanmayan kavşaklar, battı-çıktı kavşaklar, geçitler, otoyollar, otoparklar ve bir işletme düzeni bulunmayan Ankara kentinde bugün sorgulanması gerekenler var iken yapılan açıklama inandırıcı değildir.

Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, farklı konseptte tasarlanacak şeklinde lanse edilen üniversitenin bilim merkezi olacağı iddiası bugün ülkemizde AKP siyaseti tarafından düzenlenen eğitim politikası karşısında her geçen gün yetersiz öğretim üyesi kadrosu ile açılan üniversiteler açarak bilimin içini boşaltan bir merkezi otorite ne kadar güven vermektedir.

19 Mayıs Stadyumu-Spor Kompleksleri,19 Mayıs stadyumu Cumhurbaşkanlığı‘na bağlı bir milli komiteye bağlanmış ve Ankara‘nın ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ (AKM) adı altında özel proje alanı belirlenmiş olan AKM alanı içerisinde yer almaktadır.

Atatürk Kültür Merkezi‘nin bulunduğu alan Cumhuriyet‘in kuruluş yıllarından bugüne kadar kent merkezi niteliğini koruyan bir alandır. 1981 yılında Atatürk Kültür Merkezi alanı olarak tanımlanan alan kentsel bütünleşmenin bir başka uğrağı olarak kurgulanmıştır. Jansen planından başlayarak Atatürk Kültür Merkezi alanları, modern Ankara‘nın yeni insanının fiziksel ve ruhsal bütünleşmesini sembolize edecek bir tarzda planlanmıştır. Bu alanlar, hipodrom stadyum ve diğer sportif ihtiyaçların karşılanmasına yönelik bir amaca özgülenmiştir.

Son yıllarda daha da ileri gidilerek alanın anlamını-AKM- değiştirmeye yönelik yeni imar planları yürürlüğe sokulmak istenmiş ve kentin en değerli alanı ticari rantın esiri haline gelmiştir.

1980‘li yıllarla birlikte ülkenin en değerli kamu varlıkları nasıl zarar ettirilerek, özelleştirildiyse, kentin değerli mekânları da işlevsizleştirilmiştir..

Atatürk Kültür Merkezi de kendisine verilen yeni tanımlama ile yıllarca tanımlanan işlevine aykırı bir biçimde kullanılmıştır. AKM binası Kültür Bakanlığı tarafından ticari fuarların, kısa dönemli kültür dışı etkinliklerin esiri olmuş işlevsizleştirilmiştir.

Kent merkezi niteliğinde olan alanda bugün "Arena" adı altında yapılan kapalı spor salonunun varlığı zaten AKM alanının ruhuna aykırı bir proje ile Büyükşehir belediyesi Cumhuriyet değerlerine müdahale etmiştir. Bugün hala alan karakterini tasfiye etmedeki ısrarını, yoğunluk ve kapasite artışı animasyonlarda anlaşılmayan spor kompleksleri projesinin Ankara kent merkezine getireceği yük, 17 yıldır plansız büyüyen Ankara‘lı için kabul edilir değildir. 

Kızılay, Cumhuriyet tarihinin önemli izlerini taşıyan Kızılay‘a farklı bir görünüm talimatı veren Başbakan, "Selçuklu şehrimiz olan Ankara‘mıza " diyerek tüm tarihi katmanlarımızı reddetmiştir. Dikkat çekici bir soru:  Osmanlı hayranlığının yerini Selçuklu hayranlığına bırakmasının arka perdesi, milliyetçi idari yapısı ile bilinen Selçuklu mesajı ile seçim yatırımı mı yapmaktır?

"Marka şehirler yaratmak"  diyerek  rekabet ortamına çekilmeye çalışılan Ankara halkı için Kızılay, Cumhuriyet yapıları ile simgeleşmiş bir alandır ve bulvar üzerinde yapılacak her türlü iyileştirme yine Cumhuriyetin izlerini taşıyan mimari bütünlük içinde yapılmalıdır.

Kızılay‘ın Cumhuriyet tarihi ile simgeleşmiş dokusunu ulusal hafızalardan silmeye yönelik hiçbir proje kabul edilemez.

Milli Botanik Parkı(2 000 dekar), yine proje alanı ile ilgili bir açıklama verilmemekte. Bilindiği gibi aynı iktidarın kamuyu tasf,ye kararlarının başında önemli  kamu kurumlarımızdan olan Köy Hizmetleri tasfiye edilmiş ve çalışma alanı olan Eskişehir Yolu/Lodumlu tesislerinin kamusal alan olarak kalması anlamında oluşturulan kamuopyu sonucu Tarım Bakanlığı söz konusu alanın Milli Botanik Bahçesi olarak projelendirilmesi anlamında ilke kararı almıştı. Başbakan‘ın yerini açıklamadıüğı söz konusu alanın Lodumlu olması önemli olacaktır.

500 Bin Nüfuslu Yeni Şehir (Güneykent ) Tümüyle haksız rant üretilmesi ve yandaş gruplara aktarılması amacıyla başlatılmış olan, Ankara‘nın Nazım İmar Planı kararlarına aykırı, Mogan Gölü‘nün koruma alanlarında büyük bir tahribatın yaşanmasına neden olacak bu girişim, Şehir Plancıları Odası tarafından yargıya taşınmış ve Ankara 5. İdare Mahkemesi tarafından durdurulmuş ve iptal edilmiştir.

Yargı kararına rağmen, hukuka karşı hile yapılarak 4 etap halinde 2010 yılı içinde yeniden onaylanmış olan Güneykent Projesi, Şehir Plancıları Odası tarafından yeniden yargıya taşınmış olup, davalar devam etmektedir. Şehir Plancıları Odamızın yapmış olduğu açıklamaya göre, "Kentin nazım imar planlarından önce tarım alanı ve düşük yoğunluklu kırsal konut alanı olarak tanımlanan, el değiştirmeler sonrasında yoğun konut alanına dönüştürülmek istenen, bu bölgedeki son 5 yıl içindeki satışlar açıklandığında çılgınlığın kimler için yapıldığı daha net anlaşılacaktır." şeklindeki açıklamalara bakıldığında Kuzey Ankara ve diğer kentsel dönüşüm alanlarında yaşanan yüksek yapılar istilası ile birlikte iklimi değiştirilen bir kent olmaya aday Ankara halkı bu oyunları görecektir.

● 1.800.000 metrekarelik fuar ve kongre merkezi, Akyurt‘ta DSİ tarafından terki yapılan ve yer altı su kaynakları ile birlikte tarımsal toprak yapısı yüksek alanlarımızı sektör planlamasına feda edilmesi Ankara kentinin doğal değerlerinin yok edilmesi ve tarım arazilerinin peyzaj karakteristiklerinin yok oluşa doğru sürüklenmesi ile küresel ısınma, iklim değişikliği gibi tüm ekolojik eşiklerle oynanması kabul edilir değildir.

1.700.000 metrekare hayvanat bahçesi ve lunapark- gösteri merkezi , dediğinizde bu alanları Ankara‘nın hangi planı içerisinde hayal ettiğinizi de söylemeniz gerekiyor..

Başbakan aslında biliyor, toplam 3.500.000 metrekarelik fuar-kongre-hayvanat bahçesi projelerinin hangi plana işleneceğini, biz de biliyoruz.

Bunu açıkça itiraf edemiyor. Biz söyleyelim: ATATÜRK ORMAN ÇİFTLİĞİ arazilerine...

İşte Ankara kenti ve Ankara halkının tarihsel misyonu üzerinde en çok durulması gereken ve lanse edilen projenin alan büyüklüğüne de bakacak olursak üzerinde durulması gereken en önemli konu da söz konusu bu projelerdir.

Çünkü , AKP siyasetinin yönetime geldiği günden bugüne tek hedefi vardır AOÇ arazileri.

11 Tem 2006   yılında 5659 SAYILI ATATÜRK ORMAN ÇİFTLİĞİ KURULUŞ KANUNU‘NDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN kanunda "  Ankara Büyükşehir Belediyesi ilgili mer‘i mevzuat uyarınca her türlü imar planlarını yapmaya ve yaptırmaya yetkilidir." şeklinde bir yeni düzenleme gerçekleştirdiler.

Çünkü AKP siyasetinin getirdiği parçalı ve çok otoriteli ve vesayetçi bir yapının, ülkenin ve kentlerin akılcı ve rasyonel olarak planlı gelişmesini sağlaması mümkün değildir.  Yetki dağınıklığı oluşmasında sektörel paylaşımın esas alındığı anlaşılmakta olup ve bu kesimlerin taleplerinin önündeki her türlü hukuki ve şehircilik ilkeleri bakımından engel görülen hususların aşılması hedeflendiği son derece aşikârdır.

ATATÜRK ORMAN ÇİFTLİĞİ ARAZİLERİ NASIL PARÇALANIYOR?

Belediye‘ye yetki devri ile birlikte, meslek odalarının çabası ile AOÇ‘nin 1.derece tarihi ve doğal sit alan olması özelliğinden kaynaklı alan statüsü karşısında bir planı olmaması nedeni ile öncelikle Büyükşehir Belediyesinin bu mevzuatlara uygun Koruma amaçlı Nazım imar planı yapması zorunluluğu hatırlatılmış ve bunun üzerine belediye 5 Aralık 2006 tarihinde Koruma Kuruluna proje göndermiştir. 1/25000 ve 1/10000 ölçekli nazım imar olanı ve koruma amaçlı nazım imar planı onaylanmış ve 12 Ocak 2007 tarihinde belediye meclisinin 207 sayılı kararı ile onaylanmıştır. Özellikle 1/10000 ölçekli koruma amaçlı plan, plan kademe birlikteliği ilkesinin çiğnenmesi, yapılaşma ve yoğunluk, arazi kullanımlarının muğlâk bırakılarak gizlendiği, AOÇ‘den geçmesi gerektiği iddia edilen ulaşım ve alt yapı hatlarının geçmesinin zorunlu olduğuna ilişkin yönelik iddia ve ilgili plan notlarının bilimsel bir rapora dayanmadığı gerekçesi ile açılan plan iptal davası bilim insanlarının da aynı görüşleri paylaştığı bir bilirkişi raporu sonrası 13. İdare mahkemesi tarafından 28.11.2008 tarihinde planı onaylayan belediye meclisinin kararında hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesi ile iptal edilmiştir.

Bunun üzerine tekrar plan hazırlayan Ankara Büyükşehir Belediyesi‘nin  13.Ağustos.2010 gün ve 2494 sayılı kararı ile 1/10000 ölçekli AOÇ Nazım İmar Planı ve 1.derece doğal ve tarihi sit alan koruma amaçlı nazım imar planı ile birlikte 1/10000 Ulaşım şeması ve 1/1000 ölçekli yol-kavşakları içeren ulaşım planı uygulama projeleri meslek odaları ve baro tarafından hukuka aykırılık ilkesi nedeni ile yine yargıya taşınmış ve 03.03.2011 tarihinde mahkeme, bilirkişi değerlendirmesi yapılması için bilirkişi oluşumu kararı almıştır. Sonuç olarak AOÇ koruma planları yargı süreci devam etmektedir.

Büyükşehir belediyesi plan iptalleri karşısında bugün başbakanın açıklamaları gibi hemen projeler üretmeye başlamış ve ilk atağı Çevre ve Orman Bakanlığı‘nın hemen yanındaki yaklaşık 60 000m2 alanı kentsel dönüşüm alanı ilan edip yetkisinde olmadığı halde 1/1000‘lik projelerini hazırlayıp "ya tutarsa" niyeti ile Yenimahalle Belediyesine göndermiş; ancak, Yenimahalle Belediyesi yetki hakkını kullanarak planı onaylamamıştır. Ama Ankara büyükşehir Belediyesinin her türlü hukuksuzluk uygulamalarına destek olan merkezi otorite bir kez daha öne çıkmış ve Bakanlar Kurulu kararı ile Kentsel Dönüşüm Projesini onaylamıştır.

AOÇ ile ilgili rant kaygısı bununla da kalmamış, 14 Nisan 2010 tarihinde yine Ankara Büyükşehir Belediyesi, mülkiyeti Orman Genel Müdürlüğü‘ne ait ve alan büyüklüğü yaklaşık 70 000 m2 olan Gazi Tesisleri alanı ile ilgili adı "KORUMA" amaçlı olmasına rağmen yasaya aykırı düzenlemeler içeren,  ama alanın tümüne 25.50 m. çatı yüksekliği olabilecek yoğunlukla konuta açılan bir plan daha çizmiştir.

AOÇ‘de yaşanan hukuksuzluğun önüne geçmek bugün Başbakanlığın görevi iken, maalesef AKP‘nin kentler üzerindeki sektöre servis etme görevi kamusal görevlerinin önüne geçmektedir.

Başbakan,  hukuksuz bir proje lansmanı yaparak ve Ankara halkını yine yanıltmak üzere planları, hukuk önünde itilaflı olan bir alanda Ankara kentine "hayal ediyorum ve gerçekleştiriyorum" diyemezsiniz.

Ankara halkı tam 17 yıldır "ben yaptım oldu" anlayışı ile yönetilmekten, kaynaklarının savurganca kullanılmasından ve özellikle "Cumhuriyetin başkenti" olma kimliğinin elinden alınmasına tahammülü kalmamışken,  projeler hayal ettim diyerek Ankara kentinin geleceği ile ilgili hayal kırıklığı yaratamazsınız...

Başbakanlığın görevi, Ankara halkına yeni projeler sunmaktan önce  "Türkiye‘nin en çok borcu olan belediye olma rekorunu elinde tutan Ankara Büyükşehir Belediyesi‘nin, 17 yıl içerisinde Ankara halkını ekonomik sıkıntıya sokan AKP siyasetinin, nasıl arındırılacağı ile ilgili projeler üretmektir.

Başbakanlığın görevi, EGO-ASKİ ve Büyükşehir belediyesinin toplam 4.2 milyar TL‘lık borcunu, 6011 sayılı Torba Yasa ile örtbas etmeye çalışmanızın ülke ekonomisine verdiği zararı açıklamak olmalıdır.

Başbakanlığın görevi, kamu kaynaklarını plansız projelendirirken sorumsuzca davranıp 80 milyar TL‘yi Gökkuşağı, Samanyolu gibi ölü yatırımlarla israf edilmesinin denetimini yapmaktır.

Yine Başbakanlığın görevi, ulaşım planını yapmaktan imtina etmeye devam eden Ankara Büyükşehir Belediyesi‘nin her ay Rusya Büyükelçiliğine Ankara halkının vergilerinden 80 000 dolar ödeyenlerden hesap sormaktır.

Başbakanlığın görevi, hayal projeleri üretmek değil, Kızılırmak‘tan plansız getirilen ve bugün akıbeti belli olmayan yine Ankara halkının milyar TL kaynaklarının sorumsuzca savrulduğu projenin denetimini yapmaktır.

Başbakanlığın görevi, Ankara‘nın toplumsal mekânlarının kamusal nitelikleriyle yeniden üretilmesinin üzerinde durmaktır.

Başbakanlığın görevi, AOÇ‘nin rekreasyona açık kısımlarında bakımsızlık ve çöküntüleşmesine izin veren Belediye başkanının Siirt‘e, Sivas-Gürün‘e, Kıbrıs Türk Cumhuriyeti‘ne, Samsun-Kavak‘a, Trabzon-Of‘a park yaparak belediye kaynaklarının aktarmasının yasal olup olmadığını denetlemektir.

Lansmanı yapılan proje oyunlarını ne tarafından okursanız okuyun ideolojiktir. Hem siyasal anlamda, hem ekonomik anlamda ideolojiktir.

Siyasal anlamda cumhuriyet ile hesaplaşmak ideolojisinin düzlemini okursunuz, ekonomik anlamda baktığınızda, cumhuriyet devriminin yarattığı ekonomik kalkınma modellerini tasfiye etmek ve bugün emperyalistler tarafından ülkemize biçilen ekonomik rol modelini övmek olduğunu görürüsünüz.

Bu model ve anlayışla, istense de kentlerin sağlıklı, yaşanabilir,  afetlere karşı güvenli, kimlikli ve geleceği düşünülerek karar üretilmesine fiilen olanak yoktur.

Uygulanmakta olan politikalarda "rant" beklentilerinden başka bu tür kaygılardan söz etme olanağı dahi bulunmamaktadır.

 

TMMOB Peyzaj Mimarları Odası

9. Dönem Yönetim Kurulu

 

 

 

Okunma Sayısı: 1517