TMMOB Peyzaj Mimarları Odası
TMMOB
Peyzaj Mimarları Odası
UCTEA CHAMBER OF LANDSCAPE ARCHITECTS

BİR BAŞKA 2 ŞUBAT DÜNYA SULAK ALANLAR GÜNÜ !

BİR BAŞKA 2 ŞUBAT DÜNYA SULAK ALANLAR GÜNÜ !
MERKEZ
02.02.2013

Küresel gündemin ilk sırasına yerleşen su, tüm canlı sistemler açısından bir varoluş nedeni olmanın ötesinde, artık ekonominin sürdürülebilir temelini oluşturmaktadır.

Bir başka 2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü !

Küresel gündemin ilk sırasına yerleşen su, tüm canlı sistemler açısından bir varoluş nedeni olmanın ötesinde, artık ekonominin sürdürülebilir temelini oluşturmaktadır.

Yeterli su kaynağına sahip olan veya su kaynakları üzerinde egemenlik kuran ülkeler, diğer ülkeler karşısında ekonomik, ekolojik ve ekostratejik bir üstünlüğe sahip olmaktadırlar. Öte yandan, su yoksulu ülkelerde su, farklı sosyal sorunlar yaratmakta, yoksulluğu ve geri kalmışlığı artırıcı bir rol oynamaktadır. Küresel aktörlerin en az petrol kadar ekostratejik bir kaynak olarak görmeye başladıkları suyu bu kadar önemli kılan, aslında suyun niteliğinden çok ona atfedilen stratejik değerden kaynaklanmaktadır. Bu bağlamda, günümüz su siyasetinin özünü oluşturan ana stratejinin gerisinde küreselleşme süreci bulunmaktadır.

İlk olarak 1992 Dublin Su Konferansı`nda ekonomik bir mal olarak nitelenen su, "su ekonomisi" denilen yeni bir sektörün ana bileşeni haline getirilmiştir. 2000`li yıllarda kaleme alınan su konulu bilimsel çalışmalarda XXI. yüzyılın bir "su yüzyılı" olacağı belirtilmektedir. Birçok devletin geleceğe yönelik "güvenlik algılama" politikalarında su kaynakları önemli yer tutmakta ve su, uluslararası politikada stratejik bir araç olarak görülmektedir

Dünyada petrol ve doğal enerji kaynakları üzerinde yüzyıllardır süren egemenlik savaşı, bugün gittikçe su kaynakları üzerinde yaşanmaktadır. Artık, dünyanın birçok bölgesinde, su kaynaklarındaki hızlı tüketim, suyun çok önemli ekonomik bir değer olduğu düşüncesini yaygınlaştırmakta, insanlardaki altın ve petrol hırsına "su hırsı" da eklenmektedir. Bu da beraberinde sulak alanlar üzerine tehditlerin artması anlamına gelmektedir.

Dünya Sulak Alanlar Günü -2013 Türkiye

Yaşamın temelini oluşturan temiz su kaynaklarının gitgide tükenmesi ve kirlenmesi dünyanın en önemli sorunlarından biri haline geliyor. Suyun ekolojik dengeleri bozacak düzeyde tüketimi ve kirletilmesi sorununa çözüm bulabilmek, yeryüzünün 50%`sini kaplayan ve dünya nüfusunun 40%`nın yaşadığı bir alana yayılmış olan 300 su havzasının iyi yönetilmesini gerektiriyor.

TMMOB Peyzaj Mimarları Odası 2013 Yılı Dünya Sulak Alanlar Günü`nde ülkemizin içinden geçtiği değişim ve dönüşüm süreci içerisinde en büyük tehdidin, su varlıklarımız üzerindeki yatırım ve inşaat programlarında olduğu gerçeğinin altını bir kez daha çizmektedir.

Kentsel değil memlekentsel dönüşüm olarak yaşamımıza yansıyan Afet Riski Altında Kalan Alanlar Yasası ile birlikte örülen süreçte, yedi milyon konutun yıkımı ve yerine fazlası ile gelecek yeni konut yapıları ile aslında baktığınızda da büyük çaplı bir ekonomik dönüşümün getireceği yapısal yüklerin baskısının yaşamsal kaynaklarımız olan su –orman ve mera ve kıyı alanlarımız üzerine olacağı gerçektir.

Dönüşüm kentsel değil artık memle-kent-SEL dir ve baskısı bu gün "Sulak Alanlarımızın Korunması" için kutlanan su varlıklarımız üzerinedir. Bunun Yakın geçmişte Bartın`da, İstanbul`da, Giresun`da, Rize`de yaşadığımız acı olayların en yakıcı son örneği de Samsun`da can kayıpları ile yaşanmıştır.

Konutların dere yatağının üzerinin ve çevresinin, kent içi açık ve yeşil alan olarak düzenlenmesi gerekirken yapılaşmaya açılmış olması önemli bir planlama hatası olarak görünmektedir. İki derenin birleşme noktasında, taşkın riski taşıdığı açık olan bir alanda, üstelik derenin eski yatağı üzerinde toplu konut planlamak yalnızca bir "hata" olarak nitelendirilemez.

2013 Dünya Sulak Alanlar Günü, ülkemizin dönüşüm ve değişim yatırım politikaları ile büyük tehditler altında iken, bugünkü merkezi ve yerel yöneticilerin görmezden geldiği diğer bir konu ise; Su varlıklarınız ve sulak alanlar üzerinde yapılaşma ve enerji yatırımı programları ile gerçekleştirilen aslında plansız kalkınma politikalarının sonu, evrensel yaşamı ipotek altına alınmasıdır. Türkiye kentlerinin önemli bir bölümü, yetersiz ve sağlıksız içme suyu altyapısından kaynaklanan nedenlerle bir yandan sıklıkla susuzlukla karşı karşıya kalırken, diğer yandan kaçak ve kayıp oranlarının büyüklüğü nedeniyle dünyanın en müsrif kentleri arasında da yer almaktadır.

Sıradan yağışların sellere ve can kayıplarına neden olduğu kentlerimiz, yanlış uygulamalar ve plansızlık nedeniyle risk altındadır ve iklim değişikliğinin sonuçlarına karşı dirençsizdir.

Tüm dünyada "yeterli" ve "sağlıklı" barınma hakkına dikkatlerin çekildiği, kentlerin olası iklim değişikliğinin olumsuz sonuçlarına hazırlanması gerektiğine vurgu yapılırken, Türkiye kentleri büyük riskler taşıdığı halde gerekli önlemler alınması bir yana, yapılan yeni hatalar riskleri büyütmektedir. Yapılaşmaya açılan betonlaştırılan vadiler, dere yatakları; kent içinde üstü kapatılarak sokağa dönüştürülen dereler; yanlış projelendirme ve uygulamalar nedeniyle yağışlarda su kanalına dönüşen sokaklar; dere yataklarına yapılan, altyapısı çözümsüz alt geçitler; dere yatakları ile deniz arasına çekilen yapılaşma ve otoyol setleri, kentlerimizi güvensiz hale getirmektedir.

İklim değişikliğini ve olası sonuçlarını, bu sonuçların günlük yaşama yansımasını görmezden gelmek, gerekli önlemleri almamak, çözümden hızla uzaklaşmak ve çözümsüzlüğe saplanmaktır.

Yaşanan her yağış sonrasında Ankara‘da Büyükşehir Belediyesi‘nin plan kararlarına aykırı, yanlış projelendirilmiş alt geçitlerinde yaşananlar, Karadeniz Sahil Yolu‘nun da etkisiyle, Giresun ve Rize gibi kıyı (!) kentlerinde yaşananlar, bu olumsuz gidişin somut göstergesidir.

İklim değişikliğinin sonuçlarına karşı hazırlıksız olan kentlerimizde ve ülke genelinde ısrarla izlenen su varlıklarımızın yapılaşmaya açılan yanlış yatırım politikaları, iklim değişikliğine karşı sahip olduğumuz duyarlılığın düzeyini göstermesi bakımından oldukça vahimdir.

TMMOB Peyzaj Mimarları Odası olarak; UNESCO tarafından da 2013 yılına atfen bildirilen "suyun garantisi" olan Sulak Alanlar gününü buruk ancak ülkemiz su varlıkları üzerinde her geçen gün artan kamuoyu duyarlılığının ve bilinçlenmesinin memnuniyeti ile karşılamaktayız.

Biliyoruz ki sulak alanlar yaşam kaynağı ve su hak ve halkındır.

Saygılarımızla.

 

TMMOB Peyzaj Mimarları Odası

10. Dönem Yönetim Kurulu

 

 

Okunma Sayısı: 942