TMMOB Peyzaj Mimarları Odası
TMMOB
Peyzaj Mimarları Odası
UCTEA CHAMBER OF LANDSCAPE ARCHITECTS

ENERJİ YATIRIM ANLAŞMALARI VE AMASRA TERMİK SANTRAL ÜZERİNE ODAMIZ GÖRÜŞÜDÜR. 07.03.2013

MERKEZ
21.03.2014

TMMOB Peyzaj Mimarları Odası olarak, ülkemiz coğrafyası üzerinde önemli bir hassas ekosistem varlığı gösteren Bartın-Amasra üzerinde 21 Şubat 2011 tarihinde gerçekleştirilen enerji anlaşması üzerine ve Enerji Bakanlığının enerjide dışa bağımlılığın ortadan kaldırılacağı anlaşma olduğu açıklamaları üzerinden kamuoyu bilgilendirmesi zorunlu hale gelmiştir.

ENERJİ YATIRIM ANLAŞMALARI VE AMASRA TERMİK SANTRAL ÜZERİNE ODAMIZ GÖRÜŞÜDÜR
07.03.2013

 

İSTİHDAM - ENERJİ YATIRIMLARINDAKİ "BAĞIMSIZLIK"  POLİTİKA SÖYLEMLERİ GERÇEK DIŞIDIR.

 

ENERJİ BAKANLIĞI ENERJİ ANLAŞMALARI İÇERİSİNDE Kİ VARLIĞI SORGULANMALIDIR. ÇÜNKÜ SAYIN BAKANIN SÖYLEMLERİ, DİĞER BAKANLIKLARIN TÜM PLANLARI İLE ÇELİŞMEKTEDİR.

 

TMMOB Peyzaj Mimarları Odası olarak,  ülkemiz coğrafyası üzerinde önemli bir hassas ekosistem varlığı gösteren Bartın-Amasra üzerinde 21 Şubat 2011 tarihinde gerçekleştirilen enerji anlaşması üzerine ve Enerji Bakanlığının enerjide dışa bağımlılığın ortadan kaldırılacağı anlaşma olduğu açıklamaları üzerinden kamuoyu bilgilendirmesi zorunlu hale gelmiştir.

 

Bartın ve Amasra‘da yapılması hedeflenen termik santraller ile ilgili öncelikle bir tarihsel kronoloji ile süreci tariflemeyi ve amaçlar ile araçlar ilişkisini bir kez daha gözden geçirilmesini uygun görmekteyiz.

 

• Hema Şirketi olarak ilk kez 1999‘da Bartın‘a 150 MW‘lık bir termik santral kurmak amacıyla gelmiştir. AMAÇ TERMİK SANTRALDİR.

 

• 2005 yılında tekrar geldiklerinde Amasra‘da termik santral kurmayacaklarını, sadece taşkömürü çıkaracaklarını, üretecekleri taşkömürünü piyasaya satacaklarını ifade etmişlerdir. Amasra‘da 20 yılda 56 milyon ton taşkömürü çıkarmak üzere Türkiye Taşkömürü Kurumu ile rödövans sözleşmesi yapılmıştır.

 

AMAÇ KÖMÜR OLARAK DEĞİŞTİRİLMİŞTİR. 

 

Şirket, kömür çıkarma konusunda taahhütlerinin hiçbirini yerine getirmemiş, Rödovans sözleşmesinin imzalanmasından bu yana yaklaşık 7 yıl geçmesine rağmen hazırlık çalışmalarını tamamlayamamış, üretim aşamasına geçememiştir. Oysa şirketin devletle yaptığı sözleşmeye göre yılda 2,5 milyon ton taşkömürü çıkarması gerekmektedir.

 

• AMASRA‘NIN TARLAAĞZI VE GÖMÜ KÖYLERİ ARASINDA 2640 MW. GÜCÜNDE BİR TERMİK SANTRAL KURMAK İÇİN GİRİŞİMLERE BAŞLAMIŞLARDIR. 

 

Bartın Termik Santrali ve 2X660= 1320 MW gücündeki Amasra Termik Santrali adında toplam gücü 2640 MW olan iki farklı termik santrali projelendirerek ÇED başvurusunda bulunmuştur. Devletin aynı bakanlığının, 2007 yılında yürürlüğe soktuğu 1/100000 ölçekli Zonguldak Bartın Karabük Çevre Düzeni Planı böyle bir yatırıma kesinlikle izin vermemesine rağmen, bu başvuruyu kabul edip süreci başlatması düşündürücüdür.

 

• 29 Kasım 2010 tarihinde Ankara‘da Çevre ve Orman Bakanlığı‘nda yapılan "ÇED Kapsam Ancak ilerleyen süreçlerde , "Tarlaağzı ve Gömü‘ye kurulacak bir termik santralin turizmi ve balıkçılığı olumsuz etkileyeceği, Küre Dağları Milli Parkı‘na zarar vereceği, yörede mekansal değişimler yaratacağı gerekçeleriyle; 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı‘nda bölge için öngörülen kimliğe aykırı bulunmuş olup, her ne kadar teknik açıdan uygun yer olarak gözükse de, planlama ilkeleri bakımından uygun görülmediği anlaşılmıştır" denilerek Tarlaağzı-Gömü yöresinde termik santral kurulmasının uygun olmayacağı kararı alınmıştır.

 


Fakat ne yazık ki, ÇED Genel Müdürlüğünde bunca değerlendirmelere ve ilgili meslek odalarının teknik karşı raporlarına ve halkın reddine karşın termik santral kurulmasına izin verilmeyen bu alanın sadece 2 km. uzağında bulunan Delikliburun mevkii için termik santral kurma girişimi ve ÇED süreci devam ettirilmektedir.


Birbirine bu kadar yakın bu iki saha için aynı olumsuz koşulların varlığı bilinmesine rağmen bu girişimin sürdürülmesi anlaşılabilir değildir.


• İki termik santralin kurulmak istendiği Delikliburun mevkii tamamen ormanlarla kaplı bir alandır. Ne yazık ki bütün karşı çıkışlara ve ÇED süreci henüz bitmemesine rağmen, 06.09.2011 tarihinde Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından 1643 dönümlük orman arazisi, üzerinde termik santral kurulması için adı geçen şirkete iki yıl süreyle bedelsiz ön izinle verilmiştir.


• İlgili şirket süresi içinde ÇED Raporu‘nu hazırlayamamış, Bakanlıktan raporunu tamamlamak için 6 ay uzatma süresi almıştır.


Şirket hukukun sağlıklı işlediği bir sistemde bu termik santralleri kesinlikle yapamayacağını bilmektedir. Şirketin süreci hukuksuz bir şekilde kendi lehine sonuçlandırabilmek için politik ve bürokratik destek arayışında olduğundan dolayı süreci uzattığı şeklinde endişeler vardır.
Mevcut Çevre Düzeni Planı ve bölgesel turizm planları buna izin vermediği ve Bartın halkı termik santrale kesinlikle karşı olduğu, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı‘nın resmi raporlarında termik santralin Amasra ve çevresine yapılamayacağı kesin olarak belirtildiği ve termik santral girişiminin hukuksuz olduğu bilindiği halde, Şirket bu gücü nereden almaktadır?


• Son olarak 21 Şubat 2012 tarihinde Enerji Bakanı Taner Yıldız şahitliğinde "Bartın-Amasra‘da yapılacak termik santralde imzalar atıldı" başlığı ile verilen haber ülkesi varlıklarını halkın, bilimin ve tekniğin hizmetinde olan meslek odaları için gerçekleştirilen törende  "Hattat Holding ve  Çinli AVIC International firması çerçeve anlaşması"nın neden Enerji Bakanının nezaretinde yapılmıştır.


Gelişmeler son derece düşündürücüdür. 


Bakan Yıldız ‘‘1.320 MW‘lik santralin imza törenindeyiz. Bu projeyi destekliyoruz" açıklamasını yaparken bırakın teknik ve bilim insanlarını hükümetinin diğer ilgili Bakanlıklarına sormuş mudur?


Çevre ve Şehircilik bakanlığı onaylı planlarında olmayan böylesi bir anlaşma için ne demektedir?


ÇED süreci devam etmektedir. Ama Şirket yetkilileri ÇED "olumlu" çıkacağından bu kadar emin midir ki  "ÇED süreci bittiği anda hemen inşaata başlayacağız ve 3,5 yıl sürecek‘‘ açıklaması yapmaktadırlar?


Yine 21 Şubat 2012 tarihinde, termik santral kapasitesini 4 bin MW gücüne çıkardıklarını da bu imza töreninde paylaşmıştır.

 

TMMOB Peyzaj Mimarları Odası sormaktadır:

 

•1- Sayın Enerji Bakanı; Amasra ve Bartın Termik Santral projelerinin enerjide dışa bağımlılığı azaltacağı belirtmektesiniz,


Şirket bu çalışmayı yabancı ortakla yapacağını açıklamıştır. Termik santrali yapımı için yabancı kuruluşlardan kredi alınacaktır. Yani finansman da yabancıdır. Termik santralin teknolojisi de yurt dışından alınacaktır. Eldeki verilere göre santralin kullanacağı kömürün tümünün Bartın‘daki ocaklardan sağlanması mümkün değildir.

 

Bu durumda kömürün çoğu da yurt dışından getirilecektir.  Enerji yatırımlarındaki bağımsızlığı bu durumda nasıl açıklamaktasınız?

 

•2- Gerek kapasitesi gerekse teknolojisi ve istihdama katkısı konusunda sürekli yanıltıcı bilgiler veren firmaya hala güvenmekte devam mı edeceksiniz?

 

•3- Zonguldak-Bartın-Karabük Çevre Düzeni Planı‘nda; termik santralin yapılmasının planlandığı alanda sadece tarım, orman, liman ve balıkçı barınağı, turizm ve yerleşim alanı gibi kullanım şekillerine izin verilmektedir. Bu sahada iki termik santral kurulması Çevre ve Şehircilik Bakanlığı‘nın kendi planını yok sayması anlamına gelmemekte midir?

 

•4-Amasra ve Bartın‘ın kentsel SİT olarak ilan edilmiş ve tarihi yapıların bulunduğu turizmi ekonomisine kazandırmış yerleşimler olması, Kavşak Suyu gibi çok değerli bir su kaynağının varlığı, doğallığı bozulmamış turistik koy ve sahiller, çok önemli nitelikteki yaban hayatını barındıran ormanlar ve dünyanın en önemli korunan alanlarından biri olan Küre Dağları Milli Parkı göz önünde bulundurulduğunda, Tüm bu doğal ve kültürel kaynaklara zarar verecek toplam 2640 MW gücündeki dev boyutlu iki termik santralin bu yörede inşa edilmesi düşüncesinin yanlışlığı plansal anlamda ortaya çıkmamakta mıdır? Böylesi bir durumda 6 aylık uzatma süresi alınan ÇED nasıl "olumlu" çıkacaktır?

 

•5- Devlet Planlama Teşkilatı tarafından hazırlanan 2023 Turizm Stratejisi‘nde; "Karadeniz Bölgesinde yer alan Bolu, Zonguldak, Bartın, Kastamonu ve Sinop illerini kapsayan bölge, ... biyolojik çeşitlilik açısından ve eko-turizm potansiyeli açısından Türkiye Turizm Stratejisinde öncelikle eko-turizmin geliştirileceği bölgeler" olarak belirlenmiştir.  Yine belgede; "Bölge kültür, kıyı ve doğa turizmi çerçevesinde geliştirilecektir. Bu koridordaki, Şile, Akçakoca, Amasra, Cide, Çaylıoğlu ve Sinop yerleşmelerinde yer alan balıkçı barınaklarının yatları kabul edebilecek şekilde yenilenerek marina/balıkçı köyü kavramı çerçevesinde turizm gelişimi sağlanacaktır" denmektedir Ayrıca Türkiye 2007-2013 Turizm Eylem Planı‘nda Amasra ve Kurucaşile ilçeleri "Ekoturizm Odaklı Gelişim Bölgesi" içinde gösterilmektedir ve Amasra Balıkçı Barınağı‘nın yat limanı olarak da düzenleneceği belirtilmektedir. 2009 yılı sonunda Bartın Valiliği‘nce hazırlanarak Kültür ve Turizm Bakanlığı‘na gönderilen "Turizm Raporu"nda da, Bartın‘ın 59 kilometrelik sahil şeridinde yer alan turizm yerleşim alanlarının belirlendiği, bu girişimle turizm yatırımcılarını yöreye çekebilmenin ve turizm imkanını 12 ay üzerinden sağlamanın amaçlandığı basına yansımıştır. Bütün ulusal ve yerel planlarda öncelikli olan turizm potansiyelini ortadan kaldıracak olan termik santral yatırımı bu planlarla bağdaşmakta mıdır?

 

•6- Amasra Taşkömürü işletmelerinin iki termik santralin ihtiyaç duyduğu yıllık 13 milyon ton tüvenan (6,5 milyon ton lavvar kömür) ihtiyacını karşılaması mümkün müdür? Eğer değilse ki değildir,  Şirketin yerli kömür yerine daha ucuz olan ithal kömürü kullanması kaçınılmazdır.

 

•7- Zaten şirket bunun için 170.000 DWT ağırlığındaki deniz araçlarının yanaşabileceği bir liman inşa edilmesi  planlanmakta mıdır?


•8- Şirket aslında 1200 kişi çalıştıracağı tesiste 11 bin kişiye iş vereceği yalanını yaygınlaştırarak yöre insanının işsizliğini sömürmeye çalışmaktadır. Oysa, termik santrallerin çevre üzerinde yapacağı olumsuz etkiler göz önüne alındığında yöredeki turizm etkinliklerinin sona ermesinin yanı sıra, balıkçılığın, çilek, fındık vb. tarımsal etkinliklerin ve orman ürünlerinin zarar göreceği çok açıktır. Bu faaliyetlerden gelir sağlayan çok sayıda insan olduğu düşünüldüğünde, bu insanların gelirlerinin de zarara uğrayacağı, hatta bu işlerde çalışan birçok insanın işsiz kalacağını söylemek mümkündür. Termik santralin yeni istihdam olanakları oluşturacağını iddia edenler, mevcut sektörlerde oluşacak istihdam kaybının yeni sağlanacak istihdamın birkaç katı olacağını bilmemekte midirler?

 

Şirketin kuyularda çalıştırdığı ucuz Çinli işçileri termik santralde de çalıştırması muhtemeldir. Yabancı ortak,  yabancı sermaye,  yabancı teknoloji,  ithal kömür ve yabancı işçi. Bu durumda dışa bağımlılık nasıl önlenecektir?

 

TMMOB Peyzaj Mimarları Odası olarak, ekosistem değerleri hassa ve yaşamsal değeri olan Bartın- Amasra‘da yapımı imkansız olan termik santralar konusunda 2005 yılından itibaren istihdam diyerek, enerjide dışa bağımlılığı kaldıracağız diyerek gerçek dışı beyan verenleri bir kez daha uyarıyoruz.
TMMOB Peyzaj Mimarları Odası olarak son tahlilde, tam bağımsızlık, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşma, sanayileşme, gibi kavramlar, Türkiye Devletinin kuruluş yıllarının anahtar sözcükleridir.

 

1930‘lu yıllarda yukarıda sıralanan amaçlarla birçok kuruluş millileştirilmiş; başta demir çelik, bakır, tekstil, şeker olmak üzere gıda, cam ve seramik, kâğıt, kimya sanayilerinde üretim yapan çok sayıda kamu işletmesi kurulmuştur. Devlet işletmeciliğine karşı olduğunu hükümet programında özellikle vurgulayan 1950 li yılların iktidarları bile bu uygulamayı üstelik daha çok kamu işletmesi kurarak sürdürmüştür.

 

Devletin kurduğu bu işletmeler aracılığıyla özel girişime ucuz girdi sağlanmış, üretimin pazara ulaşabilmesi için yoğun biçimde demiryolu yatırımlarına girişilmiş, eğitim ve sağlık hizmetlerine erişim kolaylaştırılmış, halka ucuz yaşam seçenekleri sunularak hem eğitimli işgücü yetiştirilmiş, hem de sermaye üzerindeki ücret baskısı hafifletilmiştir. Uygulamalar, geniş toplum kesimlerine, ekonominin canlanması, refah düzeyinin yükselmesi, ücretsiz kamu hizmeti verilmesi ve aydınlanma olarak yansımış, bu nedenle de benimsenmiştir.

 


Bugün artık, kapitalizm ile tam bağımsızlık kavramlarının hiçbir zaman uyuşmayacağı; sömürünün nesnesi olan ülkelerin sanayileşme beklentisinin bir düşten ibaret olduğu; her şeyin parayla satıldığı bir sistemde ücretsiz kamu hizmeti sunulmayacağı net bir biçimde ortaya çıkmıştır. Bugün gelinen aşamada sermaye sınıfı, bırakın kamu işletmelerini, halkın ormanlarını, göllerini, derelerini, tarihi ve kültürel varlıklarını bile Devletten istiyor ve ne yazık ki alıyor da!

 

Ülkemiz kaynaklarını korumada ihtisas sahibi peyzaj mimarları kamuoyunu bilgilendirmeye ve kamu denetimine devam edecektir.


Saygılarımızla.

 

TMMOB Peyzaj Mimarları Odası

10. Dönem Yönetim Kurulu 

Okunma Sayısı: 908