TMMOB Peyzaj Mimarları Odası
TMMOB
Peyzaj Mimarları Odası
UCTEA CHAMBER OF LANDSCAPE ARCHITECTS

KÜRESEL ISINMAYI DURDURUN

KÜRESEL ISINMAYI DURDURUN
MERKEZ
13.11.2006

İnsanların yarattığı bu yıkımı yine insanların durdurabilir. Bunu da ancak politik mücadele ile olacağını biliyoruz. Küresel ısınma tekbaşına çevre sorunu olarak ele alınmamalıdır.

KÜRESEL ISINMA TÜRKİYE’Yİ KURUTUYOR

   İklim değişikliği ile Türkiye’yi yanyana düşünmek konusunda yıllarca yanıldık. İlk yanılgımız, Türkiyenin dikkate değer miktarda sera gazı üretmediği ve sorumluluğunun Batı ülkelerine kıyasla çok az olduğu idi. Bu yıl yayımlanan sera gazı envanteri ve geçtğimiz gün yayımlanan BM raporu bu efsaneyi yıkmış bulunuyor. Şimdi biliyoruzki, Türkiye dünyada sera gazı emisyonlarını en fazla artıran ülke. Türkiye hızla artan kalabalık nüfusunun ve petrol, kömür ve doğalgazdan başka enerji kaynağı tanımayan öngörüsüzlüğünün etkisiyle muhtemelen birkaç yıl içinde Avupanın en fazla sera gazı üreten ülkelerinden biri olacak.

KURAKLIK VE SUSUZLUK

   İkinci yanılgımız, Türkiyenin iliman iklim kuşağında bulunduğu için uç iklim bölgelerine göre iklim değişikliklerinden daha geç etkileneceği idi. Bu efsanede ardı ardına beliren dehşet verici bulgularla yıkılmaya başladı. Ülkeler ve bölgeler iklim değişikliğinden değişik şekillerde zarar görebilir. Ortadoğu ve Akdeniz havzasındaki ılıman ve yarı tropikal ülkelerde iklim değişikliğinden acı bir şekilde etkileniyor: kuraklık ve susuzlukla. Türkiyede 1 yıldır ortaya çıkan küresel ısınmadan kaynaklandığı açık bazı bulgulara göz atalım:

·   Ülkenin en büyük tatlı su gölü olan Beyşehir Gölü’nün 651 km2 olan alanı 500 km2 düzeyine, derinlik yer yer 1 m nin altına düştü. Göller Bölgesi yavaş yavaş ortadan kalkıyor.

·   Konya da 350 m2 Akşehir Gölü tamamen kurudu. Balıkçılık ve kamışçılıkla geçinen 1500 ailenin geçim kaynağı ortadan kalktı. Akşehir Tarım İlçe Müdürü Bahri Karaman, eskiden temmuz ayına kadar zirvelerinde kar bulunan ve Akşehir Gölü’nü besleyen çayların doğduğu Sultandağlarında birkaç yıldır kar görmediklerini söylüyor.

·   Tuz Gölü’nün 2600km2 alanı yarıya indi.

·   Konya Havzasındaki yeraltı sularının kurumasıyla yaşanan çökmeler nedeniyle oluşan obrukların sayısı artıyor.

·   Suları 40 m çekilen Bafa Gölü’nde balıklar ölmeye, kuşlar da gölü terketmeye başladı.

·   Van Gölü’nde su seviyesi 1995 ten bu yana düşüyor.

·   Dağ buzulları hızla eriyor. Buzulların ortadan kalkması ve yağışların kardan yağmura dönmesi yeraltı sularının ve ırmakların su ile beslenmesini azaltıyor.

·   Ankara Büyükşehir Belediyesi 2 ay önce 8 aylık su stokları kaldığını ve kuraklık devam ederse 3 ay içinde su kesintilerinin başlayacağını açıkladı.

Bütün bunlar küresel ısınmanın Türkiye için kuraklık ve susuzluk demek olduğunu, o günlerinde bugün başladığını gösteriyor. Kuraklık, tarımsal üretimi etkileyecek, su veya gıda sıkıntısına neden olup ekonomik yıkımlara yol açabilecek. İklim değişikliklerinin sadece kutuplardaki buzulların deniz seviyelerinin yükselmesine neden olacak şekilde erimesi olduğunu düşünmek, kutup ayıları ve Eskimolar için üzülmek seneryolarla oyalanmak için artık çok geç. Küresel ısınma Türkiye yi kurutuyor, biz hala küresel ısınmanın hayatlarımızı doğrudan etkilemeye başladığını kabul etmiyor ve “ büyük kıyameti ” bekliyoruz.

KADER DEĞİL

   Çözüm için adım atmak, bu durumun bilimsel olarak ortaya konmasıyla mümkün. Meteoroloji Genel Müdürlüğü, Devlet Su İşleri, Tarım Bakanlığı, ilgili meslek odaları, çiftçi sendikaları, ilgili sivil toplum kuruluşları ve üniversiteler biraraya gelerek iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerini ortaya koymak, kapsamlı raporlar hazırlamak zorunda. Yakın zamana kadar küresel ısınmaya “ uyumdan ” söz etmek, bu ekolojik felaketi durdurmaktan vazgeçmek olarak görülüp kınanırdı. Oysa şu anda dünyanın en saygın kuruluşları, küresel ısınmayı durdurmanın yanı sıra ciddi adaptasyon projeleri de geliştiriyor. Türkiye de hem küresel ısınmadaki payını azaltacak önlemleri almak, bunun içinde öncelikle Kyoto Protokolüne taraf olmak, hem de yaşanan büyük kuraklığa tarımsal üretimin zarar görmesine kentlerin aynı anda hem susuzlukla hem sellerle boğuşacak olmasına karşı stratejiler geliştirmek zorunda.

  Küresel ısınma kader değil, kıyamet kopacağıda yok ama önümüzdeki yıllarda yaşam giderek zorlaşacak, dünya iklim değişikliğinden kaynaklanan yeni ekonomik krizlerel boğuşacak. Şimdi insanların yarattığı bu yıkımı yine insanların durdurabileceğini, bunu da ancak politik mÜcadele ile olacağını farketmemiz gerek. Küresel ısınma bir çevre sorunu değil, çağımızın en önemli politik sorunu.

   Bir yerden başlamak için önce meydanları doldurup sorunun farkında olduğumuzu, yaşamımıza ve geleceğimize sahip çıktığımızı gösterebiliriz. Bugün ( 4 Kasım ) saat 12 de Kadiköy Meydanında 45 ülkenin insanlarıyla aynı anda küresel ısınmayı durdurmak için kararlı olduğumuzu gösterebiliriz. Kaderci olmadığımızı da.   

İNSANLIK DÜNYAYA VE GELECEĞİNE SAHİP ÇIKIYOR

GELECEĞİMİZ İÇİN 48 ÜLKEDE MİTİNG

   Türkiye nin de aralarında bulunduğu 48 ülkede aynı anda küresel ısınmanın önüne geçmek için miting ve gösteriler yapıldı.

“ ISINMANIN ÖNÜ ALINMAZSA ”

   Doğal afet ve felaketlerin sayısı artacak, periyodu kısalacak. Düzensiz, şiddetli yağışlar, seller, heyelan, erozyon artacak; 2030 dan itibaren Türkiye de sıcaklık 2-3 derece artacak. Kurak bir iklim kuşağına girilirken, bir yandan da denizler yükselip kıyı şeridini tehdit edecek; turistik plajlar, yat limanları kullanılmaz hale gelecek; deniz suyu, tatlı su kaynaklarını yok edecek; nehirlerin su miktarı düşecek; barajların su seviyesi azalacak, hidroelektirik enerji üretimi aksayacak.

   METEOROLOJİ UYARIYOR

Ağrı, Nemrut, Erciyes ve Süphan gibi dağların üstlerindeki buzullar yukarı çekiliyor. Kar yağışlarında 1987 yılından günümüze ciddi azalma var. Akarsularımızdaki azalma, Ege, Trakya ve İç Anadolu ‘ da yeraltı suyundaki düşüş, trajik boyutlarda. Kuş Cenneti gibi milli parklar tahrip olacak, kuşların göç yolları ve konaklama yerleri değişecek.10-20 yıl sonra, iç ve batı bölgelerde sulak alanlar önemli ölçüde ortadan kalkacak. İç Anadolu Bölgesi çölleşerek tarım dışı kalacak.

EKOLOJİK MÜCADELE OLMADAN ,KÜRESEL ISINMA MÜCADELESİ OLMAZ

Buzullar erirken, deniz seviyeleri yükselerek adaları yutuyor.Bir yandan okyanuslar ısınırken,diğer yandan balık türleri aslında ait olmadıkları denizlere göç ediyor.Bir yandan kurak dönemler uzayıp göl ve nehirleri haritalardan silerken, diğer yandan ani kasırgalar ve sel baskınlarıyla gelen çamur önüne geleni yok ediyor.

İlkbahar erken gelirken, sonbahar gecikiyor.1700 hayvan ve bitki türü, her 10 yılda bir havanın daha soğuk olduğu kuzeye doğru 6 km ilerliyor. Her 8 kuş,4 memeli ve 3 amfibik türünden birinin soyu yok olmaya başlıyor.

Sanayileşmenin yarattığı en büyük sorun,yerküreyi sadece insanlar için değil,dünyada yaşayan her canlı için güvenli bir “ev” olmaktan çıkıyor.Çünkü küre ısınıyor.20.yy.son çeyreğinde son 1200 yılın en sıcak dönemi oldu.

Son 20 yıldır tüm dünyanın gündeminde gezegenimizin geleceği ile ilgili ilk sırayı küresel ısınma almaya başladı.Fosil yakıtların kullanılması sonucunda ortaya çıkan sera gazları ve karbondioksit emisyonunun neden olduğu küresel ısınma nasıl ortaya çıkıyor?

Atmosferdeki gazların yeryüzündeki ısının bir kısmını  tuttuğu ve yeryüzünün ısı kaybına engel olduğu dünyamızda,atmosferin, ışığı geçirme ve ısıyı tutma özelliği bulunuyor.Ancak son yıllarda atmosferdeki karbondioksit miktarı hava kirlenmesine bağlı olarak hızla artıyor.Karbondioksit ve ısıyı tutan diğer gazların miktarındaki artış, atmosferin ısısının küresel anlamda yükselmesine sebep olmaktadır.

Sera gazı emisyonlarında kesintiye gidilmesi ilke kararı ile geliştirilen KYOTO PROTOKOLÜ özellikle fosil yakıtlardan çıkan karbondioksit ve zararlı gazların kısıtlanması,emisyonları istenilen kotaya çekemeyen ülkeler çekebilen ülkelerden onların fazla kotalarını satın alacaklar (ABD nin ısrarıyla protokole giren bu madde gelişmekte olan ülkelerin itirazı oldu.Dünya karbondioksit emisyonlarının yüzde 55’inden sorumlu olan 55 ülkenin onaylamasıyla yürürlüğe girdi.

Ancak.uygulamada çok fazla adım atılamadı.

Hükümetler, hava ve güneş enerjisi gibi yeni enerji kaynaklarına yönelseler de hala bir çok ülkede kömür, petrol ve benzin gibi atmosfere zarar veren yakıtlar kullanılıyor.

ABD gibi, dünyadaki en büyük emisyon oranına sahip olduğu halde protokolu imzalamıyor.Emisyonları azaltmak beraberinde yüklü maliyetleri getiriyor gerekçesiyle imzalamayan ABD yine dünya üzerindeki saldırgan tavrını devam etmektedir.

Okunma Sayısı: 2200