TMMOB Peyzaj Mimarları Odası
TMMOB
Peyzaj Mimarları Odası
UCTEA CHAMBER OF LANDSCAPE ARCHITECTS

" TERÖR " KAZ DAĞLARINDA...

" TERÖR " KAZ DAĞLARINDA...
MERKEZ
23.10.2007

Sanayileşme, Modernleşme, "Bilişim Çağı" dün uygarlığı ifade ederken, bugün hızla yokolan dünyada ormanlara, akarsulara, doğal zenginliklere sahip çıkmak uygarlıği ifade etmektedir, ETMELİDİR!!

KAZ DAĞLARI;  ÜLKEMİZİN AKCİĞERLERİ KANSER EDİLİYOR!

Bakanlık Heyeti açıklıyor:  "Altın madeni arama izni ile faaliyet gösteren şirketler çevreye zarar vermemektedir."

11 firmanın, 37 ayrı noktada altın madeni bulmak için sondaj çalışması yaptığı Kaz Dağlarındaki faaliyetlere Çevre ve Orman Bakanlığı Heyeti de ‘‘Olur" verdi.

Kaz Dağlarında altın aramak için 892 bin 575 metrekarelik bölgeyi kapsayan 150 ayrı izin verildi.

Bakan, Ülkemiz  kaynaklarının korunması uğruna mücadele verenler için, "karşı çıkanlar dış  mihrakların oyununa geliyorlar" dedi. Sonra inceleme yapan Bakanlık Heyeti "sorun yok, altın arayan şirketler çevreye zarar vermedi."!!! diye açıklama yaptı.

Heyetin incelemelerine göre; firmalara, arama faaliyetlerinde yürütecekleri sondaj çalışmaları için 400‘er metrekare‘lik alan verilmiş olmasına rağmen, fiilen daha küçük alanlar kullanıldı!!!!!
 
Heyet, yapılan ilk incelemeler sonucu Kaz Dağları‘nda ki su kaynaklarında arama faaliyetleri sonucu oluşan bir kirliliğe rastlanmadığını da bildirdi !!!!
 
Heyetten gelen bilgilere göre firmalar fazladan ağaç kesimi de yapmadı!!!!!
 
Çevre ve Orman Bakanlığı, Kaz Dağları‘nın tamamının "Milli Park" olması önerisine sıcak bakmıyor. Bakanlık yetkililerine göre milli park olması gereken alan zaten ilan edilmiş durumda!!!!!
 
Enerji ve Tabii Kaynakları Bakanlığı da çalışmaları hararetle savunuyor. 

Global Madencilik Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Gülaçtı  ise çevreye zarar vermeden çalıştıklarını, tüm çalışmaların yasal izinle ve Orman İşletmesi‘nin kontrolü altında yapıldığını söyledi.

Fatma Kayası mevkiinde bir süre önce yürütülen sondaj çalışmaları sırasında yaklaşık 600 çam ve köknar ağacının kesiliyor;  Bahçedere köyünde  sondaj çalışmaları başladığından beri sular bulanık akıyorken ; Global Madencilik   "çinko, kurşun, bakır ve altın aradıklarını ancak henüz üretim için karar vermediklerini" açıkladı.

Siyanür korkusunun ise yersiz olduğunu savunan Gülaçtı, tarımsal ilaçlama da bile daha çok siyanür kullanıldığını öne sürdü.

10 Ağustos‘ta da  Çanakkale‘nin Ayvacık ilçesine bağlı Küçükkuyu beldesindeki Bahçedere köyünde, altın madeni için sondaj çalışmaları  başladı.

KAZ DAĞLARI NİÇİN ÖNEMLİDİR?

Maden arama ruhsatı alan şirketlerin işletme ruhsatı alması halinde Edremit Körfezi‘nde zeytincilik ve turizmin de  büyük zarar göreceği kesin  olan Kaz Dağları;  doğa, tarih ve kültür  harikasıdır.

Balıkesir ve Çanakkale il sınırları içerisinde kalan, Çanakkale il merkezine 90 kilometre uzaklıkta olan yeraltı suyu kaynakları, tarımsal özellikleri, kaplıcaları, geniş zeytinlikleri, özel bitki örtüsü, ormanları, akarsuları, barındırdığı yaban hayatı ve yaklaşık 1.5 milyon nüfusuyla Türkiye‘nin  en önemli ekolojik  bölgelerindendir.

Çok düşük bir nem oranına sahip olan Kaz Dağları‘nın doğal eşiğinde;

- 258 bin hektarlık ormanda, 101 familyaya ait 900 bitki türü bulunmaktadır.
    - Bu bitki türlerinin 37 tanesi, endemiktir, yani sadece bu bölgeye ait doğal bitki türlerini oluşturmaktadır.
    - Kaz Dağları‘nda 600-700 metre yükseklikte kızılçam; üst rakımlarda köknar, karaçam, kayın, kestane, kızılağaç, meşe, çınar;  alt rakımlarda ise laden, karaçalı, böğürtlen, erika, sarmaşık bitkilerinin yanı sıra kekik, adaçayı, sumak gibi bitkiler bulunmaktadır.
    - Kaz Dağları‘nın Edremit Körfezi‘ne bakan ve 1993‘te Milli Park ilan edilen 21 bin 300 hektarlık bölümü içinde, dokuz adet güçlü dere yatağı vardır  ve madenler de koruma alanının dışında bulunmaktadır.
    - Kaz Dağları, tarih öncesi yıllarda da çeşitli medeniyetleri topraklarında barındırmıştır. Çeşitli dönemlerde kurulan ve Troia Savaşları‘nda yıkılan Thebe, Lyrnessos, Khrysa, Killa, Anderia, Antandros, Adramytteion, Astrya, Gargara kentlerine evsahipliği yapan Kaz Dağları‘nda bilinen en eski tarih MÖ 2000‘de başlamıştır.
    - Kaz Dağları, oksijen yoğunluğu açısından İsviçre‘deki Alp Dağları‘ndan sonra, dünyada ikinci sırada yer almaktadır. İsviçre Alpleri‘nde maden çıkarmak kimsenin aklına bile gelmez. Orası oksijen, süt ürünleri ve turizm kaynağıdır. Oysa Kaz dağı, aynı zamanda İsviçre Alpleri‘nin devamı niteliğindedir. Kaz dağları, bütün canlılar için yaşam kaynağı ve sığınaktır. 
    -
Mitolojideki ismi "İda" olan Kaz Dağları‘nın jeolojik konumu nedeniyle oluşmuş ilginç bitki örtüsü, iklim ve toprak yapısı bu bölgede devamlı olarak yüksek oranda oksijen üretilmesini sağlamaktadır.
     - Eşsiz bir bitki örtüsüne sahip olan Kaz Dağları çok sayıda hayvan türüne de sığınak olmaktadır. Kaz Dağları‘nda, yaban kedisi, su samuru, ayı, karaca, sincap, kirpi, tavşan, sansar, porsuk, tilki, yaban domuzu, kartal, doğan, atmaca, şahin, keklik, çulluk ve akarsularda alabalık ve sazan türleri gibi balık türleri bulunmaktadır.

-Kaz Dağları‘nda 24 belediye ile yaklaşık 125 bin insanın yaşadığı 337 orman köyü yer almaktadır. Başlıca geçim kaynakları zeytincilik ve turizmdir.

Sonuç olarak; oksijen deposu, dünya mitolojisinin en ünlü öykülerinin geçtiği mekan, biyolojik çeşitlilik alanı, bir çok türün endemik olarak yetiştiği alan, gen kaynağı, dünya mirası ve Balıkesir-Erdek-Çanakkale-Edremit Körfezi -Ayvalık hattında yaşayan 1.5 milyon insanın içme-kullanma ve tarımsal sulama suyu kaynağı olan Kaz Dağları‘nın 100 bin dekarı aşan bölümünde "çok uluslu şirketler ve onların taşeronları olan yerli işbirlikçileri"ne  çok sayıda maden ruhsatı verilmiştir.

Bu ruhsatlar kapsamında Çan (Söğütalan, Bardakçılar, Halilağa, Hacıbekirler) Bayramiç (Muratlar, Karıncalı, Zeytinli, Kuşçayırı), Çanakkale (Kirazlı), Ayvacık (Bahçedere) gibi bir çok yerde sondajlar sürdürülmektedir. Bir çok köyde, içme ve kullanma sularında sorunlar yaşanmaya başlanmıştır.

İleride işletme ruhsatı alınıp madenler "Siyanürlü Liç" yöntemi ile işletilmeye başlandığında hava kirlenecek, ormanlar yok olacak, yer altı suları ile baraj ve göletler zehirlenecek tarımsal üretim tehlikeye girecektir.  İlk olarak zeytin ağaçlarının bulunduğu doğal yapı tahrip edilecektir. Tam verime yatması 15-20 yıl süre gereken zeytin ağaçlarının  binlercesi ya kesilecek, ya da kurumaya terk edilecektir. Açık maden sahalarında yeniden zeytincilik yapmak, sağlıklı ağaç yetiştirmek yüksek kalite ürün almak artık bir hayal olacaktır.  Siyanür bulaşığı olan alanlarda zeytincilik yapmak mümkün değildir.

SİYANÜR ADININ GEÇMESİ BİLE KÖRFEZ YÖRESİ YAĞLARININ MEVCUT İMAJINI SON DERECE KÖTÜ ETKİLEYECEKTİR.

Kaz Dağları eteklerin de yamaç arazilerin çok fazla  olması nedeniyle başta erozyon olmak üzere ekolojik dengenin birçok faktörlerle bozulması söz konusu olacaktır.

Başta Çanakkale halkı olmak üzere tüm yöre halkının sağlığı bozulacak, ölümcül hastalıklar artacaktır.

Maden şirketleri 15 yıl gibi bir sürede çalışmalarını tamamlayıp Kaz Dağları‘nı,  altını üstüne getirdikten sonra içerisinde birçok zehirli madde ve ağır metal dolu atık havuzlarıyla birlikte  bizlere hediye edip gideceklerdir.

BU BAĞLAMDA BİZ DİYORUZ Kİ; BU, SALT BİR ÇEVRE SORUNU OLMAKTAN ÇIKMIŞ, MEMLEKET  SORUNU HALİNE GELMİŞTİR. TMMOB PEYZAJ MİMARLARI ODASI OLARAK, ÜLKESİNİN TÜM DOĞAL, KÜLTÜREL VE TARİHİ KAYNAKLARININ KORUYARAK KULLANIMA AÇILMASI ÜZERİNE UZMANLIK GELİŞTİREN VE ÜLKESİNİN FİZİKSEL PLANLARINI ÜRETEN TÜM  PEYZAJ MİMARLARINI  MEMLEKETİNE SAHİP ÇIKMAK ADINA GÖREVE ÇAĞIRIYORUZ.

PEKİ....TÜM BU GERÇEKLERİN IŞIĞINDA KAZ DAĞLARI İLE BİRLİKTE ÜLKEMİZDE NELER OLUYOR?

Uluslararası altın tekelleri ve yerli işbirlikçileri, iptal başvurusu üç yıldır Anayasa Mahkemesi‘nde bekleyen Maden Yasası‘na dayanarak Artvin‘den Gümüşhane‘ye, Erzincan‘dan Eskişehir‘e, Uşak‘tan İzmir‘e, Balıkesir‘den Çanakkale‘ye Türkiye‘nin dört bir tarafında havası, suyu, bitki örtüsü ve yaban hayatıyla topraklarımızın altını üstüne getirmekte, tüm doğayı ve toplumu tehdit etmektedirler.

TMMOB Peyzaj Mimarları Odasınca Ülkemizin talanı değil kıyımı yasası olarak gördüğümüz ve son 5 yıldır iktidarda olan siyasi otoritenin en tehlikeli yasası olan ve endişe ile takip ettiğimiz 5177 sayılı Maden  Yasası ile  "..orman, muhafaza ormanı, ağaçlandırma alanları, kara avcılığı alanları, özel koruma bölgeleri, milli parklar, tabiat parkları, tabiat anıtı, tabiatı koruma alanı, tarım, mera, sit alanları, su havzaları, kıyı alanları ve sahil şeritleri, karasuları, turizm bölgeleri, alanları ve merkezleri ile kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri, askerî yasak bölgeler ve imar alanları ile mücavir alanlar" ayrımı yapmadan topraklarımızın her santimetrekaresinde maden arama ve işletme izni verilmektedir. Bu nasıl bir tehlikedir böyle?!!....Bu nasıl bir yok oluşa doğru sürüklenmenin aktidir böyle?!!...

Şimdi gözlerini, Türkiye‘nin göz bebeği, dünyadaki 200 en önemli ekolojik bölgeden biri ve dünyanın ikinci en yoğun oksijen üreten bölgesi olan KAZ DAĞLARI‘na dikmişler, Kaz Dağları‘nı yağmalama çabası içindeler.

Bir altın madeninin ömrü ortalama 15 yıl iken ve  Altın şirketleri 15 yıl sonra bu bölgeyi terk ettiklerinde bize, siyanürlü atık havuzları ve çukurlar bırakacaklar,  topraklarımız üzerinde ot bitmeyen toprak dağları kalacak.

Uluslararası altın şirketleri ve yerli işbirlikçilerine kurban edilmek istenen Kaz Dağları, en başta üzerinde yaşayanlarca ve memleketini sevenlerce, bize ait ve nasıl kullanılacağına da sadece bizim karar vereceğimiz şekilde  kaynaklarımıza sahip çıkılmayı ve korunmayı beklemektedir.

Ve diyoruz ki: 

Anayasa‘nın 17‘nci maddesine göre; "Herkes yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir...",

Anayasa‘nın 56. maddesine yer alan; "... Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir. Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak, insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi arttırarak işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler.." hükmüne göre de haklarımızı sonuna kadar kullanacağız.

Türkiye‘nin topraklarının, doğal hayatın ve insanın hiçe sayılarak kıyımına olanak sağlayan, yuttaş‘ının sesine ve yüreğine kulaklarını kapamış olan siyasi otorite; BU YASAYI DERHAL YÜRÜRLÜKTEN KALDIRMALIDIR.

PEYZAJ MİMARLARI ODASI  olarak diyoruz ki: 1935‘te çıkarılan MTA ve ETİBANK kanunlarının ‘80‘li yıllarda neo-liberal politikalar gereği işlevsiz kılınması ve  2004 yılında çıkarılan maden yasası ile ise ülkenin tam bir hafriyat alanı haline getirilmesi, tahammül sınırlarımızı zorlanmaktadır.

Binlerce yıl içerisinde oluşan doğal kaynaklar hiçbir topluluk, sınıf ve katmana ait değildir ve  bu nedenle bu kaynaklar kamu eliyle işletilmelidir.

Türkiye‘nin her yanına virüs gibi yayılan altın madencisi şirketler ve onların uluslararası uzantılarınca  Kaz Dağları‘nda yapılmak istenen madencilik sonrası bölgede meydana gelecek değişikliklerle ilgili tablo karanlıktır ve hiç bir güç Ülkemizi karanlığa boğamayacaktır.

Maalesef ki  karşımızda altın tekelleri ile birlikte hareket eden  devlet var. Sağlıklı bir yaşam hakkını tanıyan maddelerle birlikte bu madencilik lobilerine karşı açılmış olan davalar kazanılmaya başlanınca madencilik şirketlerinde ve işbirlikçilerinde sıkıntılar ortaya çıkmaya başladı.Buna bağlı olarak çevre yasası,tabiat ve kültürel varlıkları koruma yasası,orman yasası,mera yasaları ve bunları aşabilmek içinde 2004 yılında 2313 sayılı yasadan 9 ayrı kanundan da değişiklikler yapılarak 5170 sayılı madencilik yasası gündeme getirilerek ülkemizi bir hafriyat ülkesi konumuna dönüştürmeye çalışılmaktadır.

Kaz Dağları‘nı istila etmek isteyen emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı mücadele edilecektir.

NE YAPACAĞIZ?

HUKUKU KULLANACAĞIZ .

Ancak Bergama ve Eşme örneklerinde gördüğümüz gibi hukuk kararları uygulanmadığı koşullarda, GÜCÜ TOPLUMSALLAŞTIRACAĞIZ.

Bunun karşısında da eğer  çaresiz kalırsak 1793 Yurttaşlık Hakları Bildirgesi madde 35 derki; "hükümet toplumun bir kısmını ya da tamamı aleyhine karar alırsa halk, haklarını korur" demektedir...

KORUYACAĞIZ!

Okunma Sayısı: 10773