TMMOB Peyzaj Mimarları Odası
TMMOB
Peyzaj Mimarları Odası
UCTEA CHAMBER OF LANDSCAPE ARCHITECTS

TMMOB 42.OLAĞAN GENEL KURUL SONUÇ BİLDİRİSİ

TMMOB 42.OLAĞAN GENEL KURUL SONUÇ BİLDİRİSİ
MERKEZ
06.06.2012

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği`nin 31 Mayıs-3 Haziran 2012 tarihlerinde gerçekleştirilen 42. Olağan Genel Kurulu sonuç bildirisine yazının devamından ulaşabilirsiniz.

TMMOB 42. OLAĞAN GENEL KURUL SONUÇ BİLDİRİSİ
(31 Mayıs - 03 Haziran 2012 ANKARA)

Bu ne bitmez yolmuş, deme
bitmedik yol yok.
Bu ne aşılmaz dağmış, deme 
aşılmadık dağ yok.
Bu ne erişilmez ülkeymiş, deme
erişilmedik ülke yok.
Kendini kapıp koyverme.

İ. A. Kadir Meriçboyu

Genel Kurulumuzda kuruluş kararını aldığımız Bilgisayar Mühendisleri Odası dahil olmak üzere 24 Oda ve 400 bini aşkın üyenin temsil edildiği Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) 42. Olağan Genel Kurulu, yeni emperyalist stratejilerin baskısının yoğun olduğu bir dönemde gerçekleştirilmiştir.

Kapitalizmin ve neo-liberal sermaye birikimi modelinin dünya çapındaki krizi coğrafi eşitsizlikleri derinleştirmekte, devletleri iflasa ve yeni borçlanmalara sürüklemektedir. Ekonomik sosyal haklarda dünya çapında yaşanan gerileme işsizlik, yoksulluk ve açlık bütün coğrafyaları kaplamaktadır.

Emperyalist işgal ve stratejileri Ortadoğu ve Kuzey Afrika‘ya yayılmakta, Asya Pasifik eksenli yeni emperyalist stratejileri oluşturulmakta, emperyalistler ve diğer büyük güçler arası çelişkiler gün geçtikçe daha fazla artmaktadır.

Günümüz dünyasında uluslararası ekonomik ilişkiler, siyaset ve onların tamamlayıcısı olan uluslararası hukukun yeniden yapılanması arayışları, artan emperyalist yayılmacılık, BRICS (Brezilya, Çin, Hindistan, Rusya, Güney Afrika) ülkelerinin orta ve uzun vadede erişeceği güç, Avrupa Birliği‘nin iç çelişkilerinin artışı gibi etkenler eşliğinde yoğun tartışma konularını oluşturmaktadır.

Türkiye; emperyalizme bağımlılığın ve 1980‘de başlayıp 1990‘larda yeni bir evresine geçen, 2000‘li yıllarda ise AKP ile doruk noktaya ulaşan, neo-liberal dönüşümün sancılarını bütün sınıfsal-toplumsal sonuçlarıyla birlikte yaşamaktadır. Sosyoekonomik ve üstyapısal düzlemlerde büyük oranda gerçekleşmiş bulunan neo-liberal dönüşümün ideolojik-siyasal motifleri, Türk-İslam sentezi, milliyetçilik, dincilik, piyasacılık gibi gerici öğeleri içermiştir.

TMMOB‘nin 2010-2012‘deki iki genel kurulu arası dönemde, AKP-Cemaat Koalisyonu iktidarı, bütün iç çelişkileri yanı sıra, ABD destekli olarak yürüttüğü iktidar mücadelesinin başarılarını 2010 referandumu ve 2011 genel seçimlerinin sonuçlarıyla pekiştirerek bütün siyasi yapıyı (yasama, yürütme, yargı, ekonomi) ele geçirmiş durumdadır.

Türkiye‘nin kamu idari yapısı, kamu personel rejimi, yerel yönetimler; kamusal üretim ve hizmetler ile bütün çalışma yaşamı, eğitim ve sağlık alanları gerçekleşen sosyoekonomik dönüşüm kapsamında piyasalaştırılmış ve otoriter tekelci bir siyasi üstyapıya tabi kılınmış durumdadır.

2011 seçimleri öncesinden günümüze kadar süren kanun ve kararnamelerle şekillendirilen devlet yapısı, AKP İktidarının diktatoryal karakterini pekiştirmiş, bütün ülkeyi rant alanı haline dönüştürmüştür. Buna paralel olarak TMMOB mevzuatına müdahale yoluyla, hem önemli bir muhalif gücün hem de rant düzenlemeleri önündeki önemli bir engelin tasfiyesine girişilmiştir.

Bu iktidar döneminde de, ekonomik bunalım bahsinde yalnızca sermaye güçlerine teşvikler sunulmuş, kamu ve özel sektörde emekçilerin ücretleri baskılanarak düşük tutulmuş, buna karşın kamu kaynakları çeşitli "çılgın projeler"e aktarılmaktadır. Ülke üretim ve sanayisinin uluslararası işbölümü içindeki fason/taşeron üretim konumu pekiştirilmiş, sendikasızlaştırılmış, grev hakları elinden alınmış, esnek/güvencesiz çalışma biçimleri bütün alanlar ve sektörlere yayılmış durumdadır.

Bugünkü AKP İktidarı, sermaye, yargı, güvenlik aygıtları, üniversiteler, bilim kurumları ve medyayı teslim almış, sendikal alanda da yandaş oluşturmuş durumdadır. Siyasal zor eşliğindeki rıza/onay süreçleri ve eski rejimin sorunlu alanlarının üzerine yürümesi, AKP‘nin gerici-faşizan zihniyet dünyasının hemen her alanda egemen olmasının zeminini oluşturmuş, tüm toplumsal ve kültürel maddi yaşam alanları AKP egemenliğiyle belirlenir hale gelmiştir.

Türkiye‘nin en temel sorunlarının başında gelen Kürt sorununun çözümündeki tıkanma ve şiddet artışı sürmektedir. AKP İktidarı, sorunu diyalog ve müzakerenin esas alındığı demokratik yol ve yöntemlerle çözmek yerine, inkar ve imha siyasetini kullanarak askeri ve siyasi operasyonlarla daha da derinleştirmektedir.

Bu çerçevede, içinde üyelerimizin de yer aldığı, seçilmiş vekillerin, belediye başkanlarının, gazetecilerin, sendikacıların, yazarların, aydınların, öğretim görevlilerinin, öğrencilerin bulunduğu binlerce insanımız KCK operasyonu adı altında tutuklanarak hapishanelere atılmıştır.

Askeri operasyonlar ve çatışmalar nedeniyle ülke yangın yerine dönmüştür. Yaşanan en son felaketlerden birisi de Şırnak‘ın Uludere ilçesine bağlı Roboski köyünde, çoğunluğu çocuk olan, 34 sivil Kürt köylüsünün F-16‘lardan yapılan bombardımanla hayatını kaybetmesidir. Aradan 5 aydan fazla süre geçmesine rağmen failler yargı önüne çıkarılmamış; üstelik bizatihi hükümetin bakanlarınca katliamın savunulduğu bir noktaya gelinmiştir.

AKP iktidarı, emperyalist güçlerin bölgedeki sözcülüğünü ve jandarmalığını yapma hevesi ve Kürt sorunundan kaynaklı korkuları nedeniyle, Ortadoğu‘da yaşanan gerilimli süreçlerdeki yaklaşımıyla da ülkemizi savaşın eşiğine sürüklemiştir.

Bugün Türkiye yarı açık hapishane haline getirilmiştir. Hukuksuzluklar ve devlet terörü doruğa ulaşmıştır. Bütün muhalif kesimler düzmece iddianamelerle sindirilmeye çalışılmaktadır. DGM‘ler yerine oluşturulan Özel Yetkili Mahkemeler derhal kapatılmalıdır. 

Doğasına, suyuna toprağına sahip çıkmaya çalışan vatandaşlarımız terörist, eşkıya tanımlamalarıyla şiddet görmekte, öldürülmekte, binlerce kişi tutuklanmaktadır. Medya sansür ve daha da kötüsü oto-sansür nedeniyle baskı altındadır.

Gündeme gelen 4+4+4 eğitim yasası ile biat eden, dindar ve kindar nesiller yetiştirilmesi amaçlanmaktadır. Eğitim sisteminin ve ülke gerçeklerinin farkında olan devrimci gençliğin haykırışları devlet terörü ile karşılanmaktadır. İşçiler, emekçiler, kamu çalışanları sürekli şiddete maruz kalmaktadır. Tiyatro, sanat, toplumsal hayat dinci muhafazakâr baskı altındadır.

Gerici politikaların en çok saldırdığı ve kazanımlarını yok ettiği alanlardan biri de kadının toplumsal hayattaki rolüdür. Kadının ucuz iş gücü haline getirildiği, toplumsal yaşamdan koparılarak aile içine hapsedildiği, her gün en az beş kadının erkekler tarafından öldürüldüğü, aile içi şiddetin arttığı, taciz ve tecavüzün yaygınlaştığı bu ortam devletin uyguladığı politikaların bir ürünüdür.

Benzer politikalar sosyal yapımızın ayrılmaz parçası olan engelli yurttaşlarımız üzerinde de uygulanmakta, mevcut yasa ve yönetmelikler de engelli yurttaşlarımız lehine sonuçlar üretmekten uzak, yetersiz, uygulanmayan düzenlemeler olarak kalmakta, konuyla ilgili uluslararası sözleşmeler imzalanmamakta, engelli yurttaşlarımız yok sayılmaktadır.

AKP‘nin yaşam alanlarımıza dair uyguladığı neo-liberal politikalar ile kentlerimiz, kıyılarımız, ormanlarımız, akarsularımız, tarım alanlarımız, doğal, kültürel ve tarihi mirasımız ve kamusal değerlerimiz sermayenin talanına sınırsızca açılmaktadır.

AKP uluslararası tekelci sermayenin daha fazla kar elde etme politikalarını Türkiye‘de hayata geçirmek uğruna, önüne çıkan her şeyi gözü dönmüş bir şekilde yok etmektedir. Bütün bu gerçekler düzenin çürüme, ekonomik-siyasal zor ile ayakta durmaya çalıştığını göstermektedir. Bayramlarına, gençliklerine, emeklerine, haklarına, üretim alanları ve çevrelerine, kültürel sanatsal üretimlerine, barış içinde bir arada yaşamaya, bağımsızlık, eşit ve insanca yaşam gereklerine sahip çıkan geniş yığınların doğrudan ve dolaylı direnişleri AKP İktidarına karşı birer direniş mevzisidir. Bütün bunlarla birlikte TMMOB‘nin, sağlık emekçilerinin, emek ve meslek örgütlerinin ve son olarak kamu emekçilerinin merkezi miting ve eylemlilikleri bu ülkenin ve halkımızın sahipsiz olmadığını iktidara ve bütün dünyaya göstermiştir.

TMMOB ve bağlı Odaları, aklın ve bilimin yol göstericiliğinde; sanayi, işçi sağlığı ve iş güvenliği, inşaat ve yapı denetimi, enerji, madencilik, tarım, gıda, orman, su kaynakları, çevre, kentleşme, anayasal ve uluslararası sözleşmelerle tariflenmiş barınma hakkı v.b. konularında mühendislik, mimarlık, şehir plancılığının gerektirdiği mesleki denetim, bilimsel-teknik kriterler ve çağdaş toplumsal gereklilikler doğrultusunda düzenledikleri, emekten, halktan, ülkemizden, meslek-meslektaş çıkarlarından yana bütünlük içindeki çalışmalarına, önlerine çıkarılan tüm engellere rağmen kararlılıkla devam edecektir.

TMMOB, deprem olgusu ile halkımızı korkutarak kazanımlarını rant çevrelerine aktaran politikaların ikiyüzlülüğünü teşhir edecek, gerçek afet politikaları konusunda yol gösterici olmayı sürdürecektir. 

TMMOB, ülke yönetimine hakim kılınmaya çalışılan daha fazla kar elde etmek uğruna insan yaşamının, can ve mal güvenliğinin, barınma hakkının, çevrenin, kent kültür ve kimliğinin, emeğin, her türlü değerin, yok sayıldığı, tüm değerlerin talan edildiği baskıcı, otoriter faşist zihniyete asla ve asla boyun eğmeyecektir.

TMMOB, Kürt sorunu konusunda inkar, imha ve şiddet politikalarının terk edilerek, sorunun siyaset kurumu içinde diyalogla çözülmesini savunur. Roboski katliamını, katliamın sorumlularının bugüne dek açığa çıkarılmamasını ve katliama ilişkin iktidarın yaklaşımını kınamaktadır.

TMMOB geçmişte olduğu gibi gelecekte de "ülkede barış, dünyada barış" anlayışıyla ülkemizde, Suriye, Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Dünya‘da savaşa karşı barışı, halkların kardeşliğini, bir arada özgür, eşit yaşamı savunmaya devam edecektir.

TMMOB, kadını toplumsal yaşamın dışına iten, kişiliğini yok sayan, kadın bedeni üzerinden namus kavramını derinleştiren, ikinci sınıf yurttaşlığını yeniden inşa eden, dini muhafazakarlaştırmada bir adım daha ileri götürülen politikaları reddeder.

TMMOB, kadına yönelik şiddetin önlenmesi, yaşamın içinde hak ettiği yerin kazandırılması için, söylemini "toplumsal cinsiyet eşitliği" temelinde oluşturarak kamuoyuyla paylaşır. Kadın bedeniyle, kimliğiyle, onuruyla kamusal bir varlık değildir, yalnızca kadına ait olan bedeni üzerinde eril devlet tarafından uygulanan gerici politikaları reddeder, kürtaj ve sezaryenin kadının hakkı olduğunu savunur.

TMMOB, engelli üyelerinin yaşamın her alanında ve toplum içinde olmalarını sağlamaya yönelik farkındalık ve bilinç yaratır. Ayrımcılığa yol açan uygulamaların kaldırılması için çalışmalar yaparak, engelli üyelerinin toplumda ve işyerlerinde eşit haklara sahip olmalarını ve görünürlüklerini sağlayan politikaları destekler.

TMMOB meslek sorunlarının ülke sorunlarından ayrılmazlığı ilkesinden hareketle, emek ve demokrasi güçleriyle birlikte, bağımsızlık, eşitlik, demokrasi ve özgürlük mücadelesini sürdürmeye, siyasi iktidarın tüm anti demokratik uygulamalarına karşı durmaya, bunları deşifre etmeye, faşist saldırılar karşısında dik durmaya devam edecektir.

TMMOB AKP‘nin meslek alanlarımıza ve örgütümüze yönelik her türlü saldırılarına karşı duruşunu sürdürecek, "kral çıplak"demeye devam edecektir.

Kapitalizmin ve emperyalizmin askeri, ekonomik, politik ve kültürel tüm örgütlerinden, sömürü ve eşitsizliklerden bağımsız, "Bir Başka Dünya, Bir Başka Türkiye Mümkün"dür. Bizim yolumuz budur. Yüreği insan sevgisiyle dolu TMMOB örgütlülüğünü ne AKP faşizmi, ne de geçmişte görüldüğü gibi hiçbir güç bu yoldan geri döndürememiştir ve döndüremeyecektir.

 

YAŞASIN ÖRGÜTLÜ MÜCADELEMİZ
YAŞASIN TMMOB ÖRGÜTLÜLÜĞÜ

  

TÜRK MÜHENDİS VE MİMAR ODALARI BİRLİĞİ 
42. GENEL KURULU

Okunma Sayısı: 683