TMMOB KADIN MÜHENDİS, MİMAR VE ŞEHİR PLANCILARI KURULTAYI YAPILDI
TMMOB Kadın Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları Kurultayı 21-22 Kasım 2009 tarihlerinde İstanbul'da gerçekleştirildi. TMMOB'nin 55 yıllık tarihinde bir ilk olan Kadın Kurultayında kadın mühendis, mimar ve şehir plancıların erkek meslektaşlarından farklı olarak yaşadığı özgül sorunlar, çözüm önerileri ve örgütlenme modelleri tartışıldı.
TMMOB KADIN MÜHENDİS, MİMAR VE ŞEHİR PLANCILARI KURULTAYI YAPILDI
Kurultayın açılışında sırasıyla; Düzenleme Kurulu Başkanı ve EMO İstanbul Şube Yönetim Kurulu Yazman Üyesi Boran Başak Koç, Kurultay Düzenleme Kurulu Üyesi ve TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi Gülay Odabaş, EMO İstanbul Şube Yönetim Kurulu Üyesi Pınar Hocaoğulları ve TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı konuştu.
Düzenleme Kurulu Başkanı ve EMO İstanbul Şube Yönetim Kurulu Yazman Üyesi Boran Başak Koç, ülkemizde kadınların çok fazla bedel ödediğini belirterek, "Biz de erkek meslektaşlarımızdan farklı olarak kadın kimliklerimizden ötürü birçok problem yaşıyoruz. Eğitim sürecinden iş bulma sürecine, uzmanlık alanı seçiminden vasıflarımıza uygun istihdam ve ücretlendirmeye kadar birçok alanda sorunlarla karşılaşıyoruz. Amacımız TMMOB örgütlülüğü içinde çözüm önerileri oluşturmak" dedi.
TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi Gülay Odabaş da, mühendis, mimar olsalar da ülkemizde kadın olmanın çok zor olduğunu belirterek, "TMMOB tarihinde ilk kez bir kadın kurultayı gerçekleştiriyoruz. Kadınlar örgütlü, TMMOB daha güçlü" şeklinde konuştu.
EMO İstanbul Şube Yönetim Kurulu Üyesi Pınar Hocaoğulları da, istihdam sürecinde kadınların yaşadığı sorunlara dikkat çekerek, özellikle ekonomik kriz dönemlerinde işsizliğin ilk olarak kadınları etkilediğini, işten ilk çıkarılanların kadınlar olduğunu söyledi.
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı da ülkemizde cinsiyet ayrımcılığının, aile içi ilişkilerden başlayarak toplumsal hayat içerisinde her düzeyde yaşanmaya devam ettiğini belirterek, Kurultayda oluşturulacak görüşlerin TMMOB ortamına aktarılması için Yönetim Kurulunun gerekli çabayı göstereceğini ifade etti.
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı‘nın konuşması şöyle:
...
343.000 olan toplam üye sayımızın % 18,55‘i kadın arkadaşlarımızdan oluşuyor. Bu kurultayda TMMOB örgütlülüğünde bu ölçekte bulunan kadın arkadaşlarımız adına oluşturacağınız görüşlerin TMMOB ortamına aktarılması için Yönetim Kurulumuzun gerekli çabayı göstereceğini de bilinmesini dilerim.
Ayrıca bir konuyu da bilgilerinize sunmak isterim:
Genel Kurul kararı gereği kurulan Kadın Çalışma Grubumuz, üç defa toplanabildi ve son toplantısını Ocak 2009 da yaptı. Gönül isterdir ki; kadın arkadaşlarımız bu çalışma grubuna sahip çıksalardı da; bu toplantıları sürdürebilselerdi. Ve buraya Kadın Çalışma Grubunun Mevcut Durum Analiz Raporu‘nu sunabilselerdi, cinsiyet ayrımcılığı takip sekreteryasının altyapısını oluşturabilselerdi. Genel Kurulun bu kararının örgütümüz ve kadın arkadaşlarımızca içselleştirilemediğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Sevgili Arkadaşlar,
Bugün ülkemizde cinsiyet ayrımcılığı, aile içi ilişkilerden başlayarak toplumsal hayat içerisinde her düzeyde yaşanmaya devam ediyor. İş yaşamında, sosyal yaşamda, aile içi yaşamda kadının kadın olmasından kaynaklı sorunlar, tarihsel, kültürel, dinsel faktörler nedeniyle görmezden geliniyor, kadın sorunu indirgemeci bir mantıkla ele alınarak "sığ" politikada malzeme olarak kullanılıyor.
Küresel kapitalizmin yeni liberal politikaları, kadının toplumsal alanda cinsiyetçi politikalarla daha fazla ezilmesine olanak sağlıyor, bunun sonucunda da kadının aile, toplum ve çalışma yaşamındaki konumu, daha fazla geriliyor. Ülkemizde de IMF ve Dünya Bankası‘nın yapısal uyarlama programlarının getirdiği özelleştirmeler ve yoksulluğun yaygınlaşması ve derinleşmesi sonucunda ilk önce işten atılanlar kadınlar oluyor. Düşük ücretli meslek grupları kadınların yoğun çalıştığı sektörler haline geliyor. Kayıt dışı çalışanların büyük çoğunluğunu yine kadınlar oluştururken, yoksulluk ve işsizlik derinleşiyor ve bu durum da ilk önce kadınları vuruyor.
Aile yaşamında ve çalışma hayatında kadının konumuna bakıldığında koşulların hiçte eşitlikçi olmadığı görülüyor. Anayasa‘da "Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir." ifadesi bulunmasına karşın, yasal düzenlemeler yeterli olmuyor. Kız çocuklarının okutulmamasına, töre cinayetlerinin hala devam etmesine, iş yaşamında kadın istihdamının engellenmesine olanak sağlayan her türlü düşünce ve yapı bu ülkenin her noktasını sarmış durumda.
Anayasa‘nın 10. maddesi, İş Kanunu‘nun 5. maddesi, CEDAW‘ın (Birleşmiş Milletler Kadına Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi) 11. maddesi ve diğer maddeleri ile Uluslararası Çalışma Örgütü (İLO) belgelerinde cins ayrımı yapılmaması yer almasına karşın MTA, TPAO, DSİ gibi kamu kuruluşlarında personel alım ilanlarında cins ayrımı yapılması ülkenin bulunduğu yeri açıkça gözler önüne sermektedir. Bu uygulamaları yapanların da kamu kuruluşları olması ayrıca dikkat çekicidir.
Bu konu ile ilgili hepinizin yakından bildiği bir örneği burada vermek isterim:
Türkiye Petrolleri A.O Genel Müdürlüğü, 33 meslek grubu istihdamı için 13 Haziran 2005 tarih ve 28844 sayışı Resmi Gazete‘de ilan vermişti. Verilen ilanda, alınacak personel için aranan koşullar içersinde, cinsiyet ayrımcılığına neden olacak bir düzenleme yapılmış ve 33 meslek grubundan sadece 10 meslek gurubu için "Kadın/erkek" koşulu aranmış, diğer tüm gruplar için ise "erkek" olma koşulu aramıştı. Bu durumun Anayasaya aykırı olduğu gerekçesi ile birliğimiz yargıya başvurdu ve Danıştay 12. Dairede yapılan yargılama sonucunda Danıştay yapılan düzenlemeyi cinsiyet ayrımcılığına neden olduğu gerekçesi ile iptal edildi. TMMOB alınan bu karardan sonra pek çok kurum, kuruluş ve şirketlerin iş ilanlarını takip ederek yazılı ve sözlü uyarılar ile verilen ilanların düzeltilmesini de sağladı. Bu çabalarımız sürüyor.
Oysa herkes bilir: Üniversitelerimiz bünyesindeki bölümlere öğrenciler, kadın erkek ayırımı yapılmadan alınmakta, erkekler ve kadınlar mesleğinin gerektirdiği zor arazi koşullarında bile çalışabileceği bilinciyle mezun olmaktadırlar. Ama bu ülkenin gerçeğinde, aynı iş koşullarında erkeklerle eşit çalışma gücüne sahip kadın meslektaşlarımız aleyhine çalışma hayatına girişte politik ve yönetsel tercihlere bağlı olarak cinsiyet ayrımcılığı yapılması vardır. Böyle bir ayırımcılık yapan bu zihniyet, kadınların üniversitelerin mühendislik bölümlerine alınmamalarını savunan bir anlayış ile özdeştir. İstihdamda cins ayrımcılığının örnekleri yaşanırken, bugün eğitimli kadınların bile sorunlarının çok fazla olduğu iş hayatında; sosyal güvencesiz işçi olarak çalışan kadınlar, "eşit işe eşit ücret" uygulamasından yoksun olarak çalışmakta, kadın kimliği ucuz emek gücü olarak görülmektedir.
Bu kurultayda bunları ve birçok sorunu, çözüm önerileri ile birlikte ayrıntılandıracağınıza eminiz.
TMMOB Kadın Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları Kurultayımız;
En azından "Sosyal adalet için, İş güvencesi için, Eşit işe eşit ücret için, Eğitim ve sağlığa ayrılan payın yükseltilmesi için, Kadınlara yönelik sosyal, siyasal ve kültürel alandaki ayrımcılığın kaldırılması için, Irkçı-şoven ve cinsiyetçi eğitime son verilmesi için, Fırsat eşitliği için, Kamusal ve özel alanda kadına yönelik şiddetin son bulması için, Kadınlara yönelik tüm ayrımcılığın kaldırılması için, Kadınlara yönelik uluslararası taahhütlerin yerine getirilmesi için, Ev işlerinin toplumsallaşması, gündüz bakımevlerinin ve kreşlerin açılması için, Çalışma yaşamındaki cinsiyetçi bakışın değişmesi için, Terfi ve atamalarda eşitlikçi davranılması için, Çalışma yaşamının demokratikleşmesi için, Kadınların yetki ve karar mekanizmalarında yer alması için, İşsizlik, yoksulluk ve şiddete karşı durmak için, Kadın Mühendis, Mimar ve Şehir plancılarının sorunlarını görünür kılmak için, Onurlu bir yaşam için, Türkiye‘de, Irak‘ta, Filistin‘de, Lübnan‘da ve tüm dünyada mağdur olan kadınlar için, Tüm kadınların "kadın dayanışması"nı göstermek için" en azından bunlar için önemlidir.
TMMOB, "Egemen sınıfın çıkarlarına hizmet eden cins ayrımcılığı çözülmeden özgür ve eşit bir toplum yaratılması mümkün değildir." demektedir.
TMMOB, "Kadın erkek yan yana, omuz omuza, yaşamın her alanında!" demektedir.
Sevgili Arkadaşlar,
Konuşmamı bitirirken bildiğiniz bir Türkiye gerçeğini de sizlerle burada paylaşmak istedim:
30 Aralık 2005‘de yerel bir Bursa gazetesi şunları yazıyordu:
29 Aralık 2005 gece saat 02.00 sıralarında Merkez Nilüfer ilçesi Yaylacık Mahallesi‘ndeki 150 işçinin çalıştığı yatak fabrikasında meydana geldi. 16.00-24.00 vardiyası için fabrikaya gelen işçilerden 10 kişinin fazla mesai yapmasına karar verildi. Bunun üzerine yaşları 15 ile 32 arasında değişen 10 kadın işçi 04.00‘te çıkmak üzere mesaiye kaldı. Ancak fazla mesainin iki saatlik bölümü geçmişti ki fabrikada henüz belirlenemeyen bir nedenle yangın çıktı. Kısa sürede büyüyen yangında dışarı çıkmayı başaramayan 5 kadın işçi hayatlarını kaybetti. İşçilerden 3‘ünün karbonmonoksit gazından zehirlendiği, birinin feci şekilde yandığı, diğerinin de vücudunda yanık izleri bulunduğu belirlendi.
Evet, Özay Tekstil Fabrikası‘nda çalışan Ayşe Denizdalan(15), Gülden Çiçek(21), Necla Özveren(27), Sevgi Sesli(32), Şadife Dudüs(18) yanarak can verdi. Sevgi hamileydi, işçiler sigortasız çalıştırılıyordu. Fabrikada iş güvenliği önlemleri alınamamış ve kapı üzerlerine kilitlenmişti. Kadın işçilerin ölümü ile ortaya çıkan facia, ölümlerinden sonra da son bulmadı. Acı olay sonrasında SSK tarafından açılan soruşturmadan aklanarak çıkmak isteyen işveren, cenazeler kalktıktan sonra sigorta işlemlerini yaptırdı.
Yaşamını kaybeden işçilerin cesedi ilk etapta Adli Tıp Kurumu Morgu‘na kaldırılırken, kurtulmayı başaran Kevser Zorlu(22), Gülhan Çiçek(22), Ferhan Karakuş(20), Dilek Karadeniz(21) ve Melek İyidemir(22) ise hastanede tedavi altına alındı. Yangının söndürülmesinin ardından, ölenlerin hikâyeleri de belirmeye başladı.
Hikâyelerini Evrensel gazetesinde Yücel Sarpdere arkadaşımız 3 Ocak 2006‘da şöyle yazmıştı:
"Saçlarım tutuştu önce...
Gözlerim yandı kavruldu...
Bir avuç kül oluverdim.
Külüm havaya savruldu" diyordu Nâzım usta.
Adları Necla, Sadife, Necla, Gülden, Ayşe, Sevgi‘ydiler.
Bursa‘da bir fabrikada iş vaktinde çatır çatır yanarak öldüler.
Gencecik 5 kız... 5 işçi.
Saçları mı tutuştu önce? Duman mı sarıldı isli elleriyle boğazlarına?
Kaçıp da kurtulmak için ateşin yakıcılığından. Atlayamadan camdan.
Kaçmak için koşarken ama, kaçamadan...
"KAÇAMADILAR" diye yazdı gazeteler.
Yan sütunlarda ise, "KAÇAKTILAR" diye anlattılar.
Kaçak işçi! Sendikasız, sigortasız ve kaçak.
Kimden kaçıyorlardı oysa? Kimdi kovalayan?
Kimdi alevler kadar olamayan? Kovalayıp da yakalayamayan?
Ama tam kaçarken, bu kez kaçamadılar!
Ölümün gazabına yakalandılar.
Ölüm için, soğuk derler.
Soğuk, buz gibi, geliverir bir anda.
Peki, soğuk ölümün elinde cayır cayır yanmak nasıl bir şeydir acaba?
Çıkıp anlatsalar da anlasak;
Gencecik kızlar, çocuklar, üç paraya ölmek için nasıl şartlarda yaşamalı ki, nasıl bir mecburiyetten tıkılmalı oralara, soluksuz dişliler gibi, makineler arasına?
Kaçarak mı girmişlerdi fabrikaya?
Kaçarak mı durmuşlardı makinelerin başına?
Kaç milyon kaçak işçi var "özgür, cennet, mutlu, müreffeh ve kalkınmış ve kalkınmakta olan" bu topraklarda?
Bir değil, beş değil, 10 milyondan fazla insan nasıl kaçak çalıştırılır?
Ve kaçarken kaçamadan, nasıl yakalanıp da yanıp yanıp tutuşurlar?
İhracatımız kaç para oldu? Kotalar nasıl doldu? Çin‘le rekabet ne durumda?
Milli gelirden kaç bin dolar düşüyor adam başına?
Ah! Ama ortada küçük bir sorun var galiba.
Kaçarak veya kaçmayarak çalışan işçiler, ihracat rakamlarına, kotalara, rekabet alanlarına, ucuz, cehennemvari iş gücü piyasasına dahil de, 5 bin dolarlık milli gelirden düşen paya dahil mi ki acaba?
Adları Necla, Sadife, Necla, Gülden, Ayşe, Sevgi‘ydiler.
Yanarak öldüler!
Kalkınan ve kalkınmakta olan, mutlu Türkiye tablosuna giremeseler de...
Vahşi kapitalizmin, bu soyguncu, vurguncu düzeninin, zalim ve acımasız dişlilerinin arasında sıkışıp, gencecik yaşlarında, hiç yaşayamadan, insanca yaşam, yaşamdan pay almak nedir görmeden küllere gömüldüler.
Adları ölüler bölümüne düştü şimdi nüfusta.
"Ölüm hep bize, bize mi düşer usta?"
Evet, Sevgili Arkadaşlar,
Biliyoruz: Mücadele edilmezse ülkemizin bu gerçekliği hep yaşanacaktır.
Sevgili Arkadaşlar,
Diyorsunuz ki:
"Susmamız oturmamız
Hep boyun eğmemiz
Hayatı seyretmemiz
İstendi bugüne dek
Suskunduk ve bekledik
Yaşandı seyrettik
Sonunda yeter dedik
Bir daha susmayana dek
Kadınlar vardır
Kadınlar her yerde"
Evet, TMMOB‘de de kadınlar vardır. Kurultayımızın başarılı geçmesi dileklerimle, hepinize saygılar sunuyorum.
En Çok Okunanlar
- PEYZAJ MİMARLIĞI HİZMETLERİ EN AZ BEDEL HESABI, ARTIK ODAMIZ OTOMASYON SİSTEMİ ÜZERİNDEN ÜYELERİMİZİN HİZMETİNE AÇILDI /2010 Okunma Sayısı:35777
- MESLEKİ DENETİM UYGULAMASI /2007 Okunma Sayısı:34969
- SÖZLEŞME ÖRNEKLERİ /2007 Okunma Sayısı:34322
- BÜRO TESCİL BELGESİ (BTB) ALMA KOŞULLARI /2007 Okunma Sayısı:34293
- KAMU İHALE KURUMU HÜKÜMLERİ GEREĞİ İŞ BİTİRME BELGESİ İLE İLGİLİ BİLGİLENDİRME /2008 Okunma Sayısı:33405
- MESLEKİ TANINIRLIĞIMIZDAKİ EN ÖNEMLİ ADIM /2006 Okunma Sayısı:33103
- SÖZLEŞMELİ/ÜCRETLİ PEYZAJ MİMARI ASGARİ ÜCRETLERİ /2011 Okunma Sayısı:31466
- KEŞİF-METRAJ VE İHALE DOSYASI HAZIRLANMASI /2009 Okunma Sayısı:29511
- TESCİLLİ PEYZAJ MİMARLIĞI BÜRO VE ŞİRKETLERİ 2009 /2009 Okunma Sayısı:26946
- KURAKLIK PEYZAJI /2007 Okunma Sayısı:19806