TMMOB Peyzaj Mimarları Odası
TMMOB
Peyzaj Mimarları Odası
UCTEA CHAMBER OF LANDSCAPE ARCHITECTS

TMMOB ÜÇÜNCÜ DANIŞMA TOPLANTISINA KATILDIK

TMMOB ÜÇÜNCÜ DANIŞMA TOPLANTISINA KATILDIK
MERKEZ
11.10.2011

TMMOB 41.Dönem 3.Dönem Danışma Kurulu Toplantısına Yönetim Kurulumuz,Şube ve Temsilciliklerimizle katılımıyla 9 Ekim 2011 tarihinde Ankara`da gerçekleşti.

TMMOB 41.Dönem 3.Dönem Danışma Kurulu Toplantısı 9 Ekim 2011 tarihinde Ankara‘da İMO Teoman Öztürk Toplantı Salonu‘nda Yönetim Kurulumuzun ,Şube ve Temsilcilerimizinde katılımıyla gerçekleşti.

Türkiye‘de yaşanan gelişmeler,Çevre Ve Şehircilik Bakanlığı‘nın kurulmasıyla TMMOB‘nin yeniden yapılandırılmasına yönelik girişimler üzerine görüş alışverişinde bulunuldu.

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı‘nın konuşması şöyle:

Statüko değişim, darbe demokrasi gibi ikilemler arasında sürdürülen yeniden yapılanma sureci AKP eliyle tamamlanmış ve yeni bir Türkiye, yeni bir düzen inşa edilmiştir. AKP devlet mi, hükümet mi gibi tartışmalar artik geride kalmıştır. Yukarıdan aşağıya devletin bütün kurumları ele geçirilerek ekonomik alan neoliberal politikalarla, toplumsal alan da cemaat ağlarıyla kuşatılmış ve klasik sağ partilerin düzeyi asılarak siyasetin merkezi yeniden tanımlanmıştır.

AKP eliyle oluşturulan yeni düzen, ABD‘nin farklı bir yöntemle sürdürmeye çalıştığı Büyük Ortadoğu Projesi için de kritik öneme sahip bir konumdadır. NATO‘nun Lizbon Zirvesinde kararlaştırılan ‘yeni stratejik konsept‘in ilk olarak uygulandığı Libya sonrası gelişen Kuzey Afrika ve Ortadoğu‘nun yeniden dizaynı konusunda yeni Türkiye de yerini almış durumdadır. Mısır ve Tunus‘da başlayan halk hareketlerinin bölgeye yayılması üzerinden alternatifsizliğin yarattığı boşluğu dolduran emperyalist politikalar ile meşruiyet zemini de yakalanmıştır.

Türkiye, ‘piyasacılıkla bütünleşmiş demokratik İslamcılık‘ olarak ifade edilen tanımlama ile, emperyalizmin Ortadoğu planlarının gerçekleştirilmesi için ayni zaman da bir rol model ülke olarak bölgede büyük bir işlev görmektedir. ABD‘nin Ortadoğu‘ya müdahalesindeki en önemli ideolojik ve askeri güç olarak konum alan yeni Türkiye, Suriye konusunda aldığı tutum ile de bunu acık bir bicimde göstermiştir. Ayrıca AKP‘nin Türkiye‘de üstlendiği misyonun bölgedeki tamamlayıcısı konumundaki Müslüman Kardeşlerin aldığı pozisyon, emperyalizmin isteklerine cevap verir niteliktedir.

Kürecik‘e kurulacak olan NATO Füze Kalkarı radar sistemi ile hem emperyalist egemenliğin güvencesi hem de İsrail‘in güvenliği sağlanacaktır. AKP‘nin bu dizginsiz işbirlikçiliği, bölgemizde ve ülkemizde halkları birbirine düşman edecektir.

AKP‘nin, arkasında emperyalizmin yeni egemenlik ve paylaşım arayışlarının ve kapitalizmin krizini asmaya donuk olarak ekonominin askerileştirilmesinin yattığı büyük çaplı politikaların taşeronluğunu yapma hevesi geleceğimizi yok edecek bir dönemecin esiğindedir. Bu dönemeç bağımsız bir Türkiye için ayağa kalkmanın gerektiği bir dönemeçtir.

Ülkemiz emperyalizmin egemenlik planlarının kıskacında sekil almakta ve küresel kapitalizme entegrasyonunun sağlanması yolunda yapılandırılmaktadır. AKP eliyle oluşturulan yeni Türkiye‘nin yeni statükosunun bu amaçla muhafaza edilmesi ve sürekliliğinin sağlanması ihtiyacından dolayı da büyük bir baskı ve korku rejimi yaratılmıştır. İktidara karşı gelişen her tepki ve muhalefet yok edilmek istenircesine baskıya ve zorbalığa maruz kalmaktadır. Hopa‘dan, Tortum‘a ve Gerze‘ye kadar her düzlemde haklin karsısına devletin baskı ve zor aygıtları çıkmakta ve terör estirmektedir. Artik sadece muhalif kesimler değil halkın doğrudan kendisi de iktidarın potansiyel hedefi haline gelmiştir.

Dağdan ovaya gibi betimlemeler ardından Kürt sorununun çözümünde demokratik surecin isletileceği aldatmacasıyla iç savaş koşullarını olgunlaştıran şiddet yöntemlerine başvurulmuş, yasal siyaset temsilcilerinden belediye yöneticilerine kadar tüm demokratik temsiller cezaevlerine atılmıştır. Kör şiddetin kol gezdiği, sivil ölümlerinin ve kaçırmaların, gözaltı ve tutuklamaların yaygınlaştığı su günlerde barış, kardeşlik ve bir arada yaşam cümleleri edebi bir nitelemenin ötesine geçmemektedir. Barışın ve bir arada yasamın sesi boğulmaktadır. Bu koşulların bozulması gerekmektedir. Bu koşullar da ancak demokratik alanın yeniden kurulması ve silahların yerini sözlere bırakması ile mümkündür.

12 Eylül faşist darbesi ile hesaplaşma söylemleri üzerinden siyasi alanı biçimlendiren AKP, 12 Kanun Hükmünde Kararname çıkarma yetkisini yangından mal kaçırırcasına kullanarak kamu yapısını yeniden düzenlemiştir. 12 Eylül‘ün AKP ile sürdüğü gerçeği, ileri demokrasi ve darbe karşıtlığı söylemlerinin duvara çarptığı KHK‘ların çıkarılması sürecinde yeniden görülmüştür. Kamu anlayışı, kamu idari yapısından artık tamamen tasfiye edilmiştir24 Ocak kararları ile başlayan ve 12 Eylül faşizmi ile şekillenen piyasalaştırma ve özelleştirme uygulamaları ile günümüze kadar kademeli olarak sürdürülen neoliberal politikalar ile birlikte " devlet,  planlama, denetim, düzenleme" kavramlarına adeta savaş açılarak piyasacı düzenin alt yapısı inşa edilmiştir. AKP de doğal olarak, alt yapısı yıllar içerisinde oluşturulan bu piyasacı düzenin üst yapısını oluşturmak için KHK‘lar ile kamu idari yapısını düzenleme görevini yerine getirmiştir. Bu süreci izleyecek olan adımları da bu ihtiyaca uygun bir anayasanın oluşturulmasıdır.

Hem mesleğimiz hem de örgütümüz yapısı gereği KHK‘lar ile ortaya çıkan sonuçtan doğrudan etkilenmektedir. Bakanlıkların yapısında meydana gelen değişiklikler sonucu hem mesleğimiz Hizmet Ticareti Genel Anlaşması (GATS)‘nın da bir gereği olarak uluslararası ticarete açılması sağlanmakta hem de TMMOB‘nin örgütlülüğü meslek hizmetleri genel müdürlüğü çatısı altında yok edilmeye, tasfiye edilmeye çalışılmaktadır. Öta yandan da meslek alanlarımız ile ilgili olarak da; akıttıkları suyun önünde var saydıkları tüm çakılları da bu şekilde oluşturdukları kamu yönetimi eli ile temizlemiş bulunmaktadırlar.

Bugün AKP‘nin mesleğimizi ve örgütümüzü hedef alan KHK saldırısı karşısında direnmek, sadece biz mimar, mühendis, şehir plancıları ve onların örgütü olan TMMOB‘nin korunması ve kurtarılması anlamına gelmemektedir. Çünkü bizim mesleğimiz örgütümüz halkımızın ve ülkemizin yaşamının odak noktasında yer almaktadır. Doğal olarak bu saldırı dalgasına karşı direnmek ülkemiz ve halkımızın geleceği de direnmek anlamına gelmektedir.

Bunun gereklerinin emek ve demokrasi güçleri ile ortaklaştırılan bir mücadele hattı ile yerine getirilebileceğini de çok iyi biliyoruz. "kurtuluş yok tek başına ya hep beraber, ya hiç birimiz" sözümüz şimdi her zamankinden daha fazla anlamlı.

Şimdi önümüzdeki görev dün gerçekleştirdiğimiz 8 Ekim mitinginde oluşturduğumuz sokak meclisinin oturumlarını tüm Türkiye‘de emek ve demokrasi güçleri ile birlikte gerçekleştirmek. Bu ülkenin sokakları ve alanları bizi bekliyor.

Hepimize kolay gelsin.

 

Okunma Sayısı: 725