TMMOB Peyzaj Mimarları Odası
TMMOB
Peyzaj Mimarları Odası
UCTEA CHAMBER OF LANDSCAPE ARCHITECTS

ÜLKEMİZİ ÜRETİM EKONOMİSİNDEN UZAKLAŞTIRARAK "CARİ AÇIK" VE "BÜTÇE AÇIĞI"NI GİDEREK DERİNLEŞTİRENLER, 2B ARAZİLERİNİN SATIŞINI VE ZEYTİNLİKLERİMİZİ MADEN ARAMAYA AÇTI

MERKEZ
19.04.2012

Son yıllarda küresel mali piyasalar, "toprak" ve "tarım arazileri" gibi doğal kaynakları en karlı ve güvenilir yatırım aracı olduğunu ilan etmektedirler. Ülke coğrafyasının önemli bir peyzaj karakteristiğidir. Ülke varlık değerlerimizin korunması ülke kalkınma politikalarının başat gündemi olması ve peyzaj karakteristiklerinde ve değerlerinde evrensel varlıklara sahip olduğumuz zeytinliklere sahip çıkılması gerekliliğini bir kez daha yinelemeyi sorumluluk olarak görüyor ve kamuoyunu bilgilendiriyoruz.

ÜLKEMİZİ ÜRETİM EKONOMİSİNDEN UZAKLAŞTIRARAK  "CARİ AÇIK" VE "BÜTÇE AÇIĞI"NI GİDEREK DERİNLEŞTİRENLER  2B ARAZİLERİNİN SATIŞINI VE ZEYTİNLİKLERİMİZİ MADEN ARAMAYA AÇTILAR

Son yıllarda küresel mali piyasalar, "toprak" ve "tarım arazileri" gibi doğal kaynakları en karlı ve güvenilir yatırım aracı olduğunu ilan etmektedirler. Ülke coğrafyasının önemli bir peyzaj karakteristiğidir. Ülke varlık değerlerimizin korunması ülke kalkınma politikalarının başat gündemi olması ve peyzaj karakteristiklerinde ve değerlerinde evrensel varlıklara sahip olduğumuz zeytinliklere sahip çıkılması gerekliliğini bir kez daha yinelemeyi sorumluluk olarak görüyor ve kamuoyunu bilgilendiriyoruz.

"3 Nisan 2012 gün ve 28253 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren  "Zeytinciliğin Islahı, Yabanilerin Aşılattırılmasına Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik" ile 25 dekarın altındaki zeytinlikler zeytinlik olmaktan çıkarıyor. Ülkemiz gerçeklerine baktığımızda zeytinliklerin yaklaşık %60‘ı 25 dekarın altındadır. Bu değişiklikle zeytinliklerimizin %60‘ı yok sayılmaktadır. Ayrıca zeytinlikler tüm kirli sanayilerin ve  maden şirketlerinin talanına açılmıştır.

Anayasaya ve yönetmeliğin dayanağını oluşturan 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı Ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanunun 2. ve 20. maddesine ve genel hukuk ilkelerine açıkça aykırılık oluşturmaktadır. Ayrıca bu yönde verilmiş Danıştay kararları bulunmasına rağmen yapılan değişikliklerle;  

Yönetmeliğin, 1. maddesinde yer alan "oluşan en az 25 dekarlık alan" ibaresi 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı Ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanunun 2. maddesine açıkça aykırıdır. 3573 sayılı Kanuna göre hem zeytinliklerde hem de zeytinliklere 3 kilometreden yakın alanlarda zeytincilik dışında hiçbir faaliyet yapılamamaktadır. Ancak bu yönetmelik ile özel kişilere ait olan 25 dönümden küçük zeytinlikler "zeytinlik saha" sayılmamaktadır.

Bu nedenle bu alanlarda madencilik yapılmasının önünde engel kalmamaktadır.  Yönetmelikte zeytinlik saha tanımı yapılmakta bu tanıma göre ise zeytin ağaçlarının bulunduğu bir alanın "zeytinlik saha" sayılması için öncelikle devletin mülkiyetinde olması gerekmekte, arazi devlete aitse büyüklüğü önem teşkil etmemekte,  arazi özel mülkiyet ise "zeytinlik saha" kabul edilebilmesi için en az 25 dönüm büyüklüğünde olması gerekmektedir. Türkiye‘de özel mülk olan zeytin sahalarının yarıdan fazlasının 25 dönümden küçük olduğu tahmin edilmektedir. 

Zeytincilik, Türkiye‘ de yaklaşık 500 bin ailenin geçim kaynağını, işlenen tarım alanlarının yüzde 3,5‘ini oluşturan bir sektördür. Son 2 yıllık ortalamaya göre, zeytinyağı üretimimiz 150 bin tondur. 2015‘te bu değer yaklaşık 700 bin ton zeytinyağı için 3 milyar dolar olacağı öngörülmektedir. Bu ekonomik getiriler 15-20 yıllık bir süre ile de sınırlı değildir. Üyelik yolunda olduğumuz AB‘de ise zeytin ve zeytinyağı 136/66 EEC tüzüğü ile AB toplam mevzuatının yaklaşık yüzde 3‘üne tekabül eden ve 5 bin sayfayı bulan tüzüklerle düzenlenmiştir. Yönetmeliğe göre söz konusu alanlar bu nedenle, "zeytinlik saha" kabul edilmediği için Zeytin Kanunu hükümleri geçerli olmayacak ve sosyo-ekonomik açıdan önemli olan bu alanlar madencilik sektörüne açılacaktır.

 Danıştay 8. Dairesi‘nin 2009/8976 Esas numarasına kayıtlı dosyada Balıkesir ilimiz üzerinden;

"Balıkesir ili Havran ilçesi mülki sınırları içerisinde K. A. işletmeleri AŞ uhdesinde bulunan 2006-5975, 2006/5976 ve 2006/6294 sicil numaralı IV. maden arama ruhsatları ile 28237 sicil numaralı IR:3627 sayılı maden işletme (altın-gümüş) ruhsatının iptali isteminden doğmuştur. 3573 sayılı Zeytinciliğin ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun‘un 28.02.1995 gün ve 4086 sayılı Yasa ile değişik 20. maddesinin 1. fıkrasında zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 km mesafede zeytinyağı fabrikası hariç zeytinlerin vegatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan toz ve duman çıkaran tesis yapılamayacağı ve işletilemeyeceği, bu alanlarda yapılacak zeytinyağı fabrikaları ile küçük ölçekli tarımsal sanayi işletmelerinin yapımı ve işletilmesinin Tarım ve Köyişleri Bakanlığı‘nın iznine bağlı olduğu kuralına yer verilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden, ilk kez T. M. Madencilik Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. adına 06.08.1992 tarihinde altın madeni için düzenlenen ve bilahare aynı şirketin başvurusu sonucunda 06.03.2003 günlü olurla 06.08.2002 tarihinden geçerli olmak üzere 10 yıllığına altın ve gümüş madeni olarak uzatılan IR:3627 sayılı işletme ruhsatının müdahil K.A. işletmeleri A.Ş. ile T.M. Madencilik Sanayi ve Ticaret Ltd Şti‘nin başvurusu üzerine 29.11.2005 günlü olurla müdahil K.A. İşletmeleri A.Ş.‘ye devredildiği; davalı idare yanında davaya katılan K. Altın İşletmeleri A.Ş.‘nin 09.06.2006 tarihli başvurusu üzerine Balıkesir ili, Havran ilçesi, Fazlıca Köyü sınırları dahilinde kalan 377,07 hektarlık saha için 22.06.2006 tarihinden geçerli olmak üzere 3 yıl süreli 2006-5975 numaralı aynı ilçenin Çamdibi Köyündeki 465,09 hektarlık saha için 2006-5976 sicil numaralı ve 28.06.2006 tarihinden geçerli olmak üzere Çamdibi Köyü‘ndeki 30,18 hektarlık saha için 2006-6294 numaralı IV. Grup maden arama ruhsatının düzenlediği, bakılan davanın da söz konusu işletme ruhsatı ile sözü edilen arama ruhsatlarının iptali istemiyle açıldığı anlaşılmaktadır.

İdare Mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunda; arama ruhsatı alanlarının genellikle zeytinliklerle kaplı olduğu; arama sahalarında kazı ve sondaj yapıldığına veya kimyasal madde kullanıldığına dair bulguya rastlanılmadığı; zeytin ağaçlarının yaprak ve gövdelerinde belirgin bir tahribat olmadığı; dava konusu maden işletmesine zeytin sahalarının 3 kilometreden çok daha yakın, 252 metre ile 775 metre mesafede bulunduğu; ancak maden işletmesinin zeytinlerin vegatatif ve genaratif gelişimine olumsuz bir etkisinin olmadığının tespit edildiği; 3 kilometre mesafe koşulunun aranmasını gerektirir bir durumun bulunmadığı kanaatine ulaşıldığı belirtilmiştir.

Zeytinlik alanlarda yürütülecek faaliyetlere ilişkin olarak öncelikle dikkate alınması gereken özel düzenlemenin 3573 sayılı Yasa hükümleri olduğuna kuşku bulunmamaktadır. Anılan Yasa‘nın 20. maddesinin amacının, gerekli tedbirler alınmış olsa bile, zeytinlik sahalarında ve bu sahalara 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikaları ile küçük ölçekli tarımsal sanayi işletmeleri hariç kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran ya da sayılan olumsuz sonuçlara yol açma ihtimali bulunan tesislerin yapılmasını ve işletilmesini önlemek olduğu açıktır.

Ayrıca; zeytinlik sahalarında açılacak zeytin ürünlerine ilişkin işletmeler için dahi Tarım ve Köyişleri Bakanlığı‘nın izni gerekmekteyken, maden sahası için anılan Yasa metninde belirtilen mesafe şartının öncelikle dikkate alınması gerektiği tartışmasızdır. Kaldı ki; zeytinliklerle kaplı olan maden arama sahalarında ve zeytinlik alanlarına 252 ile 775 metre mesafede olan maden işletmesinde zeytinliklere zarar vermeden, toz ve duman çıkarmayacak şekilde faaliyette bulunulması hayatın olağan akışına aykırıdır.

Bu durumda; zeytinliklerle kaplı sahalarda verildiği açık olan arama ruhsatları ile zeytinlik sahalarına üç kilometreden daha az mesafede, toz ve duman çıkardığı ya da çıkarma ihtimali bulunduğu şüphesiz olan ve 3573 sayılı Yasanın 20. maddesinde istisna tutulan işletmeler arasında sayılmayan işletme için düzenlenen İR:3627 sayılı ruhsatta ve bu ruhsatların iptali istemiyle açılan davayı reddeden idare mahkemesi kararında hukuka uyarlık görülmemiştir." şeklinde hüküm bulunmaktadır. 

Yönetmeliğin 2. maddesindeki düzenleme Anayasanın 44., 45., 90. ve 124. maddelerine açıkça aykırıdır. Devlet, toprağın verimli olarak işletilmesini korumak ve geliştirmek amacıyla gerekli önlemleri almakla yükümlüdür.  Çeşitli nedenlerle ekonomik olarak tarımsal faaliyetleri yapmaya olanak vermeyecek biçimde tedbirlerin alınmasını güçleştirecek bir takım çalışmaları yine Devlet önleyebilecektir. Bir  yandan,  iklim  değişikliği,  erozyon, yanlış kullanım gibi yaşam alanlarımız üzerinde oluşturulan  olumsuzluklar, bir yandan da değişen dünya düzeni tarım alanlarının talan edilecek düzeyde yok edilmesi nedeniyle  tarım  toprakları  her  zamankinden  daha  fazla korunmaya muhtaçtır.

Tarımsal üretimin geleceği, sürdürülebilirliği,  hem ekolojik  olarak  hem  de  sosyo-ekonomik  olarak  tehdit altındadır. Toplumun sağlıklı ve dengeli beslenmesi, ülke sanayinin hammadde tedariki bakımından önemli bir güvence olan tarımsal üretim sözü edilen bu tehditlere açık, korumadan yoksun bırakılması bir eksiklikten öte geriye dönülmesi mümkün olamayan bir yanlışlık olacaktır.

Devlet, bitkisel ürünlerin de değerlendirilmesi ve gerçek değerlerinin üreticinin eline geçmesi için gereken tedbirleri almakla yükümlü olduğundan çiftçinin ve ürünlerinin korunmasını sağlayacak çalışmaları yapmalıdır. TÜİK‘in verilerine göre 1980-2004 yılları aralığında tarımdan 1 milyon kişi koparken, sadece 2004-2005 yılları arasında 1 milyon 400 bin kişi, 2002-2007 yılları arasında da yaklaşık 1 milyon 800 bin kişi tarımdan kopmuştur. Bu veriler geçimini tarımdan sağlayan insanlarımızın her zamankinden daha fazla korunması gerektiğinin göstermektedir.

01/12/2009 tarihli ve 5929 sayılı Kanunla ve Bakanlar Kurulu‘nca 11/2/2010 tarihinde katılmamız uygun bulunan "2005 Uluslararası Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Anlaşması"nın başlangıç ilkesi ve 34. maddesine göre; Uluslararası Zeytin Konseyi üyesi olan Türkiye Hükümeti, ‘‘Bilhassa çevrenin korunması ve muhafaza edilmesi maksadıyla zeytincilik ve çevre arasındaki etkileşimi iyileştirmek için gösterilen çabalar ve atılan adımları ilerletmek‘‘; ve   ‘‘zeytin ve zeytinyağı üretiminin tüm aşamalarında çevresel ve ekolojik hususlara gereken önemi vermeyi ve Üyeler Konseyi tarafından bu alanda karşılaşılan herhangi bir problemin iyileştirilmesi veya çözülmesi için gerekli addedilen faaliyetleri yürütmeyi üstlenmiştir.

Anayasamıza göre Türkiye Cumhuriyeti bir "hukuk devleti"dir. Anayasanın 124. Maddesine göre de Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzelkişileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilirler. Anayasanın 90. Maddesine göre usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir.

Okunma Sayısı: 1179